Türkiye’nin dünya çelik üretiminde üst sıralarda yer aldığını da aktaran Tosyalı, şu ana kadar çelik sektörünün kendi öz kaynaklarıyla yatırım ve yeşil dönüşümlerini gerçekleştirdiğini vurguladı
Hemen her sektörde kullanılan enerji için yenilenebilir kaynaklara yönelim artarken, iklim krizi nedeniyle bu kaynaklara yapılan yatırımlar oldukça önem arz ediyor. Demir çelik de bu sektörlerin başında geliyor. Türkiye Çelik Üreticileri Derneği’nin (TÇÜD) 2024 haziran ayı sayısındaki açıklamalara göre, TÇÜD ve Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı, demir-çelik sektörünün yeşil dönüşüm sürecinin en önemli aktörü olmaya aday olduğunu vurguladı. Sürdürülebilirliğin günümüzde artık bir zorunluluk olduğunun altını çizen Tosyalı, “Avrupa Yeşil Mutabakatı bir fırsat. Yeşil ekonomiye geçiş sürecini ekonomik ve endüstriyel bir fırsata çevirme imkânı. Çünkü çelik hayatımızın her noktasında bizimle. Bugün çok büyük bir değişimin eşiğindeyiz. Yeşil çeliğe Türkiye olarak mutlaka damga vurmamız gerekiyor. Endüstriyel üretim için mutlaka yeni enerji kaynakları lâzım. Bunun da hidrojen olduğu görülüyor” dedi.
“Temiz enerji yatırımları sektör için en kritik konu”
Türkiye’nin dünya çelik üretiminde üst sıralarda yer aldığını vurgulayan Tosyalı, “Şu ana kadar çelik sektörü kendi öz kaynaklarıyla yatırım ve yeşil dönüşümlerini gerçekleştirdi Avrupalı rakiplerimiz gibi kamusal desteklerle beslenen bir sektör değiliz. Kar marjlarımız düşük. Yatırım yapmak kolay değil. Ama ben inanıyorum ki, çelik sektörünün bütün oyuncularının bu değişimi yapmaya çok rahat gücü yeter. Yenilenebilir enerji, hidrojen, rüzgâr, elektrikli araçlar ve birbiriyle ilintili sektörlerin hepsi çeliğe bağlı. Sözün özü bir Net Sıfır çağı başlayacaksa bunun yolu demir-çelik sektörünün dönüşümüyle açılacak. Bu dönüşümün temel birkaç ayağı var. Üretimde temiz enerji kaynaklarının kullanılması en önemli gündem maddesi. Çünkü şu anda küresel çelik üretiminde fosil yakıtlar yüzde 75’lik bir paya sahip. Yoğunluk kömürde. O yüzden temiz enerji yatırımları sektörümüz için en kritik konu” diye konuştu.
“Dijital teknolojilere önemli yatırımlar yapıyoruz”
Sektörde yeşil çelik üretimi için tüm koşulların mevcut olduğuna da dikkat çeken Tosyalı, Tosyalı Holding olarak yeşil dönüşüm konusunda ilk aksiyon alan demir çelik şirketi olduklarını belirterek, “Bizim işimizin sadece bir parçası değil, tamamı sürdürülebilirlik. Cezayir’de devam eden yatırımlarımız, Türkiye’deki yeni devreye aldığımız Tosyalı Demir Çelik İskenderun Tesisi, tamamen sürdürülebilirlik odaklı. Üretimin sürdürülebilirliği için Endüstri 4.0 yatırımlarına ağırlık veriyoruz. Yapay zekâ algoritmalarına ve iş süreçlerinin takibi için dijital teknolojilere önemli yatırımlar yapıyoruz. Bu sayede hem üretimin devamlılığı ve verimliliğini hem de enerji tasarrufunu sağlıyoruz, aynı zamanda emisyonlarımızı da düşürüyoruz. İskenderun 2’nci Organize Sanayi Bölgesi’nde hayata geçirdiğimiz ve üretime başladığımız Tosyalı Demir Çelik İskenderun Tesisi’nde, Quantum Furnace teknolojisini kullanıyoruz ve bu Türkiye’de bir ilk” sözlerine yer verdi.
Kömür bazlı enerjiye yaslanmak yerine, her zaman dünyanın geleceğini düşünerek çok dikkatli adımlar attıklarını, temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneldiklerini anlatan Tosyalı; “Örneğin uzun süredir güneş enerjisine ciddi yatırımlar yapıyoruz. Biz Tosyalı olarak 5 yıl içinde dünyanın en büyük 20 çelik şirketi arasında yer alma hedefi doğrultusunda ilerliyoruz. Bunu da sürdürülebilirlik odaklı yatırımlarla başaracağımıza inanıyoruz. Dünyanın sayılı yeşil çelik üreticilerinden biri olarak anılmak, bizim için en büyük ödül olacak” dedi.
“Ana kaynağımız hidrojen olmak zorunda”
Tosyalı, bir yandan yenilenebilir enerjinin depolanmasıyla ilgili çalışmalar sürerken, öte yandan da bunu hidrojene çevirip depolamanın daha uygun alternatif bir yöntem olarak ortaya çıktığını dile getirdi. Birçok uluslararası toplantıları takip ettiklerini belirten Tosyalı, “Dünyanın da hedefi bu. İşin ana aktörlerinden birisi olarak şunu söylüyorum. Yeşil enerji, ilk etapta küresel ısınmayı bir nebze olsa frenlemek adına ortaya çıkmışken, bugün geldiğimiz noktada artık dünyanın enerji ihtiyacını ikame edecek yeni bir enerji kaynağı olarak görülüyor. Doğal olarak küresel ısınmaya etki eden ana sektörler olan demir çelik gübrerojen olmak gibi sektörlerin ana enerji kaynağı hidrojeniak zorunda. Çünkü bu sektörlerden üretilen ürünlere ihtiyaç arttıkça küresel ısınma tehdidi daha da artacak” açıklamasında bulundu.
“Hedefimiz 2025’te 14 milyon ton sıvı çelik üretmek”
Dünyanın dev lojistik şirketlerinin artık hidrojen taşıma tankerlerinin siparişlerini vermeye başladıklarını ifade eden Tosyalı, “Yani 2030 yılından 2050 yılına kadar, bu endüstri devasa boyutlara ulaşacak. Yüz milyar dolarlarca bir ekonomik ölçekten bahsediliyor ama ben bunun çok daha yukarılara taşınacağına inanıyorum. Demir-çelik endüstrisi hurdaya dayalı. Hurdadan çelik üretmek, normal kömür bazlı yakıtlarla çelik üretmeye göre daha az karbon salıyor. Türk çelik sektörünün enerji görünümünü yenilenebilir enerji kaynaklarına çevirmesi lazım. Çünkü sınırda karbon düzenlemesi başladı. Önümüzdeki kısa bir sürede artık ürünün karbon belgesini vermeye başlayacağız” diye konuştu.
Şu anda 10 milyon ton sıvı çelik üretimleri olduğunu vurgulayan Tosyalı, “Yıl sonu itibarıyla 12 milyon ton olarak kapatacağız. Gelecek yıl bunu 14 milyon tona taşıyacağız. Devam eden yatırımlarımızın devreye girme süreçlerinden bahsediyorum. Yurt dışında yeni başlayacak yatırımlarımız var. Çünkü tüketimin yoğun olduğu coğrafyalarda üretim daha anlamlı oluyor. Lojistik ve regülasyonlar da bunu gerektiriyor. Biz de bu anlamda cesur adımlar atıyoruz” ifadesini kullandı.
“Ürünleri tamamen yeşil çelik olarak piyasaya vereceğiz”
Avrupa’nın en büyük çelik boru üretici konumunda olduklarını belirten Tosyalı, “Hedefimiz dünyadaki en büyüklerden biri olmak. Ama bu yaparken de dünyanın geleceğini riske atmadan yapmaya gayret ediyoruz. Endüstriyel üretim için mutlaka yeni enerji kaynakları lazım. Şu an için görünen tek seçenek de hidrojen. Herhangi bir enerji kaynağı tükendiği için değil, dünyanın geleceğinin riske girmemesi için hidrojene geçmemiz gerekiyor. Mesela Cezayir’de dünyanın en büyük yeşil yassı çelik üretimine birkaç ay içinde başlıyoruz. Bu Avrupa’daki çelik üreticilerinin ihtiyacı olan sertifikalı bir ürün olacak. Cezayir’deki direkt yatırımlarımız şu ana 1 kadar 5 milyar doları geçti. Yatırım yapmaya da devam ediyoruz. Zorlu bir dönemde Cezayir’de dünyanın en büyük 2. DRI tesisi yatırımını yaptık. 2. Ünite hidrojenle de çalışabilecek şekilde projelendirildi. Cezayir’deki 3. üniteyi full hidrojenli olarak kurguluyoruz. Cezayir gibi enerjinin bol ve ucuz olduğu bir ülkede, bizim hidrojen bazlı tesisler kurmamız normalde matematiğe uygun işler değil. Ancak dünyanın geleceğini de düşünüyorsak, bu adımları atmak ve öncü olmak zorundayız” sözlerine yer verdi.
Türkiye’de ise, İskenderun tesislerinin, yatırım tutarı yüksek olan Türkiye’nin ilk Quantum ocaklarını barındırdığını dile getiren Tosyalı, “Çünkü karbon salınımını ve enerji tüketimini minimuma indirmeniz lazım. Şu an için bunlar zor ve akılcı olmayan tercihler olarak görünüyor. Ama biz bugüne kadar bunun karşılığını fazlasıyla aldık. Dünyadaki en büyük iki reaktör bizde. Dünyada tek reaktörü olan birkaç yer var. Aynı anda üçüncüyle açık ara öndeyiz. Zaten başka bir rakibimizde de yok. Ürünleri tamamen yeşil çelik olarak piyasaya vereceğiz. Hedefimiz dünyada bütün bunları yapan en büyük çelik üreticisi arasında olup ülkemizi o ligde temsil etmek açıklamasını yaptı.
“Sektör olarak elimiz kolumuz bağlı”
Sektörün devletten destek almamasına ilişkin açıklama yapan Tosyalı, “Türkiye’nin AB açısından yasal yükümlülükleri var. Birtakım anlaşmalar çerçevesin de çelik sektörüne destek verilmemesi taahhüt edildi. Çelik endüstrisi olarak bir yandan bizim elimiz kolumuz bağı. Bir yandan da AB sadece geçtiğimiz yıl 17 milyar euroluk çelik endüstrisine teşvik verdi, kaynak aktardı. Yine bu yeşil dönüşüm için 2 milyon tonluk bir tesis yatırımı için 2,5 milyar euro hibe, 2 milyar dolar da teşvik verdi. Şimdi düşünün bir Tosyalı 10 milyon ton yeşil çelik üretiyor ve hiçbir devlet desteği almıyor. Almaya kalksa, AB tarafından birtakım yaptırımlara maruz kalıyor. Bunun tabii ki AB müzakerelerinde gündem maddesi olması gerekir. Rakiplerimiz bu rahatlık içinde hareket ederken, bu kadar kısıtlarla hareket etmemiz bizim daha fazla yatırım yapmamızı engelliyor. Bunun atını çizmek önemli olan, kural dışı hareket etmek gibi bir niyetimiz yok. Öyle bir beklentimiz de olamaz. Türkiye’deki çelikçiler AB desteklerinden faydalanabilse daha farklı olur. Türk çelik endüstrisi nihayetinde Avrupa’nın da çelik endüstrisi. Bu kapsamda değerlendirilebilir” ifadelerini kullandı.
“Koruma gelmezse paslanmaz çelik uzak doğuya teslim olacak”
Türkiye’nin paslanmaz çelik üreticisi POSCO ASSAN TST, 2013’ten bu yana sürdürdüğü dünya standartlarındaki soğuk paslanmaz çelik üretiminin devam etmesi için, sektörün Türkiye’ye dampingli ve ikinci kalite ürün getiren Uzakdoğulu üreticilere karşı korunması gerektiğini belirtti. Bugün ürettiği ürünün yüzde 70’ini iç pazara sunan şirketin ortaklarından Kibar Holding’in CEO’su Haluk Kayabaşı, “Paslanmaz çelikte edindiğimiz bilgi ve tecrübe sayesinde ülkemize ve dünyaya yüksek kaliteli mamuller sunuyoruz. Bunun sürebilmesi için Çin, Endonezya, Tayvan gibi ülkelere karşı paslanmaz çelikte koruma getirilmesi şart” diye konuştu.
Asyalı üreticilerin Avrupa Birliği’ne ve ABD’ye satamadığı paslanmaz çeliğin açık pazarı haline gelen Türkiye’de, 2013’ten bu yana haddelenmiş soğuk paslanmaz çelik üreten POSCO ASSAN TST’nin, 2011’de 350 milyon dolar yatırımla kurulan tesisinde dünya standartlarında üretim gerçekleştirdiği belirtildi. Faaliyete geçtiği günden bu yana iki milyon tonun üzerinde yüksek kalitede paslanmaz çelik üreten POSCO ASSAN TST’nin, bu üretimiyle 3 milyar dolarlık ithalatı ikame ederek, Türkiye ekonomisine büyük katkıda bulunduğu ifade edildi. Kayabaşı, Türk demir- çelik sektörünün gelişmesi için faaliyete geçtikleri dönemde, ülkede üretimi bulunmayan bir ürünü üretmek amacıyla kurulan tesislerinin, bugün Türkiye’nin en büyük paslanmaz çelik üreticisi konumunda olduğunu belirtti.
“Ürettiğimiz ürünün %70’ini iç pazara sunuyoruz”
İzmit’teki Asım Kibar Organize Sanayi Bölgesi’nde, 169 bin metrekarelik alana kurulu olan tesiste, STS CR Bobin ve Skelp ürün gruplarında üretim gerçekleştirdiklerini kaydeden Kayabaşı, “Yaklaşık 500 kişinin çalıştığı tesiste, hammadde olarak kullandığımız sıcak haddelenmiş yassı çeliği birçok prosese tabi tutarak mamul haline getiriyoruz. Haddelemede yıllık 250 bin ton, tavlamada ise 300 bin ton kapasiteye sahip tesisimizde ürettiğimiz ürünün yüzde 70’lik bölümünü iç pazara sunuyoruz” ifadesini kullandı.
Üretim süreçlerinde ve ürünlerinde uluslararası standartlara uyduklarını ifade eden Kayabaşı, “ISO 9001, ISO 14001, EN ISO 50001, ISO 45001, ISO IEC 27001’nin de aralarında olduğu ulusal ve uluslararası 22 kalite sertifikasına sahibiz. Tüm ürünlerimiz en son teknoloji ile donatılmış laboratuvarlarda sıkı testlerden geçiriliyor” dedi.
“Çelik üretiminde hidrojen bazlı üretim son derece önemli”
Posco ARGE Merkezi Başkan Yardımcısı Dr. Kisoo Kim, “Çelik insan üretimi için kilit bir öneme sahip. Çok uzun yıllardır çelik üretiyoruz. Çünkü çok kullanışlı bir malzeme. Çelik sektörü şu anda karbon salınımı ile ilgili sorunlar yaşıyor ve karbon nötr deklarasyonunda bulunan Posco gibi şirketler, 2050 yılına kadar karbon nötr olacaklarını duyurdular. Bunun gerçekleştirilmesi uzun bir zaman alacak. Çelik üretiminde hidrojen bazlı üretim son derece önemli olacak. Yeşil enerjinin nasıl tedarik edileceği gerçekten Türkiye için de kilit konu olacak. Düşük karbonlu çeliğin nasıl üretileceği önemli. Hidrojen kritik girdi ama bunun şu an için oldukça yüksek maliyeti var” diye konuştu
“Sıfır karbon salımı olan temiz kaynaklardan üretim yapmak gerekiyor”
Huawei Türkiye Digital Povver Group Smart PV Ülke Müdürü Eray Hazer ise dünyanın yapı taşlarından biri olan çelik sektörünün, 1,9 milyar tonluk çelik üretiminin 1 milyar tonunu Çin’in gerçekleştirdiğini hatırlattı. Hazer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Üretimdeki karbon salımı ciddi bir sorunu da beraberinde getiriyor. Artık alıcılar çeliği karbon emisyonlarını mümkünse sıfıra düşürmüş olan üreticilerden satın almak istiyorlar. Avrupa 2027 yılında karbon vergisi uygulamaya başlayacağını duyurdu. Bu yüzden artık sıfır karbon salımı olan temiz kaynaklardan üretim yapmak gerekiyor. Türkiye genel ihracatını AB’ye yaptığı için AB’nin getirdiği şartları bizim de uygulamamız gerekiyor. Güneş ve rüzgâr enerjisinin pek çok üreticimizin ihtiyacını karşılamayacağı aşikâr. Onun için bunun üzerine belki de ülke olarak eğilmemiz gerekiyor. Çünkü 2027’ye fazla zaman kalmadı.”
Dünya çelik sektöründe kâr marjı %3,43 |
Dünya Çelik Derneği (Worldsteel) ‘Sayılarla Dünya Çeliği 2024’ kitapçığını yayımladı. Rakamlarla dünya çeliği kitapçığında, üretim ve talep, ticaret ve daha fazlasına kadar her şey dahil olmak üzere günümüz çelik endüstrisinin dinamiklerinin büyüleyici bir görüntüsünü sunuluyor. Kitapçıkta, dünya genelinde ham çelik üretiminde, ton başına 1,91 ton CO2 salındığı, 20,99 GJ enerji tüketildiği, hammaddelerin yüzde 97,65’inin çelik ürünlerine dönüştürüldüğü ve istihdamın yüzde 96,15’inin çevresel yönetim sistemine kayıtlı tesislerde çalıştığı belirtiliyor. Ayrıca dünyada, çelik sektöründe çalışanlara yılda 7,78 gün eğitim verildiği, çalışanlar ve yükleniciler toplamında milyon çalışma saati başına yaralanma sayısının 0,76 olduğu, sektörün gelirinin yüzde 6,29’unu yeni ürün ve süreçlere yatırdığı ve gelirinin yüzde 96,57’sini topluma dağıttığı ifade ediliyor. Bu ifadelere bakıldığında dünya çelik sektöründeki kâr marjının yüzde 3,43 olduğu sonucuna varılıyor. Ham çelik üretim sıralamasında son 2 yılda herhangi bir değişim olmadığı, ülkemizin aylık bazda farklılık gösterse de dünya sıralamasında sekizinci sırada yer aldığı görülüyor. Yayımlanan kitapçıkta, en fazla üretim gerçekleştiren ilk 50 firma listesinde, Türk çelik üreticileri yer almazken, internet sitesinde 3 milyon tonun üzerinde üretim yapan firmalar arasında, Erdemir grubu 7,18 milyon ton ile dünyada 52., Tosyalı Holding 5,91 milyon ton ile 63., Habaş 3,92 milyon ton ile 87. sırada yer alıyor. 2023 yılında dünyadaki 1.892,2 milyon tonluk ham çelik üretiminin, yüzde 71,1’inin entegre tesislerde, yüzde 26,8’inin ise elektrik ark ocaklı tesislerde gerçekleştirildiği, buna karşılık ülkemizde 33,7 milyon tonluk ham çeliğin yüzde 28,4’ünün entegre tesislerde, yüzde 71,6’sının elektrik ark ya ocaklı tesislerde üretildiği belirtiliyor. |