Pazartesi, Eylül 16, 2024

“2025 yılı sonuna kadar rahatlama beklemeyin”

Vahap Munyar’ın Ekonomim Gazetesi’nde yayımlanan köşe yazısında Türk İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran’ın Türkiye’nin ekonomisine ilişkin değerlendirmelerine yer verildi. 2025 yılında enflasyonun yüzde 42, Merkez Bankası’nın hedefinin ise yüzde 14- 21 bandında yer aldığı bir yıl olacağını ifade eden Aran, “Kredi büyümesinde yüzde 2 sınırını artıramaz. Kredi tarafında sıkışıklığın ve pahalılığın yıl boyu sürecek. Yüzde 45 enflasyon varken, yüzde 50 pahalı iken, yüzde 25 enflasyonda da yüzde 30 pahalı olacak. Yani, kredide pahalılık devam edecek. 2025 yıl boyunca rahatlama bekleyenler, nefesini 2025 sonuna kadar tutamayanlar da muhtemelen çok zorluk yaşayacaklar” dedi.


“2025 yılında işsizlik artacak, istihdam piyasasına olumsuz yansıyacak”

KOBİ’lerden büyüklere tüm şirketlerin vardiya azaltmaya, sonrasında verimlilik artışı için robotlaşmaya ağırlık vereceğini söyleyen Aran, “2025 yılında işsizlik artacak, yani istihdam piyasasına olumsuz yansıyacak. Bunun da Merkez Bankası’nın elini daha çabuk tutacağı ve artık sıkılaşmayı, istihdamı da belli bir oranda gözeterek yapacağı noktaya getirecektir diye tahmin ediyorum. Bu durumda da yüzde 45 olan politika faizinin 25’e kadar düşürülme imkânı olacağını düşünüyorum. İzin verildiği kadar büyüyen krediye erişip akıllıca kullanan, iş yerinde verimliliği artırmaya yönlendirenin güçleneceği bir yıl olacak. Ama sorunlu alacak oranlarının, bankadaki donuk alacak oranlarının ticari tarafı da içine alacak şekilde artacağı bir 2025 yılı göreceğimiz kanaatindeyim” diye konuştu.


“Seçim sonrası doların 39-42 TL bandında olacağını düşünüyorum”

Seçim sonrası doların yükselmesi ihtimalinden bahseden Aran, “Bana kalırsa dolar kurunun 42 TL’nin üzerine çıkma ihtimalinden daha büyük risk, 39 TL’nin altında kalma ihtimalidir. Ben yılı 39-42 TL bandında tamamlayacağımızı düşünüyorum. Merkez Bankası, brüt rezervini 200 milyar dolara çıkarana kadar alım yapmak zorunda olacak” dedi.

Merkez Bankası’nın politika faizini mart ayında yüzde 50’ye çıkarmasının kendisi için sürpriz olduğunu belirten Aran, “Bana göre 45, hedeflere ulaşmak açısından yeterliydi. Ancak, tam 31 Mart öncesi piyasada ciddi spekülatif bir döviz atağı oluştu. Herkes seçimden sonra kur 50 TL olacak inancına kapıldı. Merkez Bankası güçlü mesaj için 5 puan artış yaptı. Beklemediğimiz artıştı” diye konuştu. Bu artışın ekonomiye etkilerinin ilk kez temmuz ayında görülmeye başlandığını vurgulayan Aran, “Temmuz ayında ekonomideki soğumanın başladığını görüyoruz. 1-15 Temmuz arasındaki veriler bu trendi gösteriyor. Kredi kartı harcamalarının bir ay önceki aya göre düştüğünü görüyoruz. Bunu öncü gösterge olarak adlandırabilirsiniz. Kredi kartı kullanımının ocak ayının bile altına indi. Bunlar, temmuz ayında vatandaşın frene bastığını gösteriyor. Kemer sıkmayı hazirana kadar hissetmemiştik. Kemerler şu anda sıkılıyor. Temmuz, ağustos, eylül ayı enflasyon rakamları muhtemelen bu durumu teyit edecek. Baz etkisine ilave düşüş olacak” diye konuştu. Bu noktada faizle ilgili beklentisini de paylaşan Aran, “Enflasyonun yılı yüzde 42 ile tamamlayacağını düşünürsek politika faizinin ekim, kasım ve aralık ayı toplantılarının birinde tek seferde veya parça parça 50’den 45’e indirileceğini tahmin ediyorum” diye belirtti.


“Seçim sonrası doların 39-42 TL bandında olacağını düşünüyorum”

Aran, ihracat konusunda saptamalarda bulunarak şu sözlere yer verdi; “Merkez Bankası döviz rezervlerini kasa doldu denecek düzeyde artırana kadar ve enflasyon yüzde 10’lu seviyelere gelene kadar bir denge noktası oluşmayacağı için ne ihracatçının ne üreticinin rahat yüzü göremeyeceği düşüncesindeyim. Onlar sıkıntı yaşamaya, kurdan şikâyet etmeye, ‘ben artık üretemiyorum, ihraç edemiyorum, maliyetim daha fazla’ deyip ‘sattığımdan zarar ediyorum’ şikayetine maalesef bu söylediğim konjonktür boyunca devam edecek. Bu şikayetlerin önüne geçebilecek bir mekanizma yok. Bu problemi her seferinde yaşamamak için Türkiye’nin toplam faktör verimliliğini artıracak olan projeler üzerinde kümelenmesi lazım. Bu da 5 yıllık bir planla olur. Ancak bu şekilde Türkiye rekabetçi bir yapıya gelebilir.”

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM