Perşembe, Eylül 19, 2024

Külleme Hastalığına Karşı Yapılan Hatalar

Çıkarılacak dersler

Geçen hafta uzunca külleme hastalığından konuştuk. Külleme hastalığının, belli bir mantarın yaptığı hastalıktan daha çok, aynı görüntüyü yapan mantar enfeksiyonları topluluğu olduğunu hatırlayalım. Bu arada kesin olarak işe yaramadığı bilinen, ama çokça yapılan hatalar da var. Örneğin, sıvı sabunları yapraklara püskürtmek, hiç mi hiç işe yaramıyor. Üstelik bazı sıvı sabunların,  deterjan diğer deyişle sürfaktan özelliği nedeniyle yararlı bazı böceklere de zehirli etki gösterebileceğini unutmayalım. Bunun yanında, ıslak bezle yaprak yüzeyini temizlemek, hatta su püskürtmek başlangıçta gözünüzü hoş gelse de, yaprağı daha parlak hale getirse de hemen arkasından, mantar enfeksiyonu daha hızla  yaprağın tamamına hakim olur.

Genel olarak, genetiği değiştirilmiş bitki tohumlarını kullanmadan, mantar hastalıklarına dayanıklı tohumlar seçerek işe başlamanızı tavsiye edeceğiz. Önemli önlemlerden bir tanesinin ise, azotlu gübreleri fazla kullanmamak olmalıdır. Fazla yapraklanma beraberinde hava dolaşımını etkiler, bu kesin. Unutmayalım ki, azot fazlalığı aynı zamanda bitkileri strese sokacağından her türlü hastalığa zemin hazırlar. 

Geçen haftaki yazımızda özellikle gül yapraklarına sürülecek 1 ölçek sütü, 2 ölçek suyla karıştırarak elde edilecek bir mantar kıran çözeltiden söz etmiştik. Bir okuyucumuz, bundan 4-5 sene önce yazdığımız bir yazıda ise çözeltinin formülünü yarı yarıya süt-su karışımı olarak yazdığımızı iletmiş.  Zaman geçtikçe, deneyimler artıyor. Bitkilerin üzerindeki beklemiş süt kokusunu daha azaltmak için, etkili miktarı bulmak gerekiyor. Herhalde üniversitelerin tarım, biyoloji, bitkibilim bölümleri bu konularla daha uzun zaman uğraşacaklardır. Bu yüzden, ilerleyen zaman içinde bilgilerimizde de yenilikler, ilerlemeler oluyor.

Geçen haftaki köşemizde, ufak bir ayrıntıyı daha yazmayı unutmuşuz. Sütteki yağ miktarı arttıkça, içindeki laktozun mantar kıran özelliği de artıyor. Bunun unutulmaması gerekir diye düşünüyoruz.

Külleme ve tüm mantar hastalıklarında, yazmadan geçmeyelim, sebze ya da yemiş üreticilerinin bir de hedef şaşırtma yöntemi vardır. Bazı üzüm üreticileri, söz konusu yöntem için kütük sıralarının başına ve sonuna mantar hastalıklarına daha çabuk yakalanan gül fidanlarını dikerek, güllerin mantar hastalıklarını mıknatıs gibi kendilerine çektiğine inanıyorlar. Aynı şekilde, Latin çiçeğinin sebzelerin yakınlarına yerleştirlmesini de, çevreci bazı üreticilerde görüyoruz.

Sonbahar yaklaşmakta. Her mevsim dönümünde olduğu gibi, yapacak işler yakında çoğalacak. Ali Rıza Sözenoğlu konudan konuya atladığımız için yine bize kızacaktır ama, bu ay bitkileri çoğaltmanın tam zamanıdır. Çelik alacağınız bitkileri, 10 – 15 cm. boyunda bir dal keserek alt ucunu önce 2 ya da 3 cm suya batırarak, sonra da ya köklendirme hormonuna ya da bizim yaptığımız gibi toz tarçına bulayarak yarı yarıya karıştırılmış perlitli veya kumlu toprak içine dikiyoruz.

Çelikleri rüzgardan ve doğrudan gün ışığından da koruyoruz. Buradaki en önemli nokta, dikim yaptığınız toprakların kurumamasıdır. Kurumalara karşı, çelik almadan birkaç gün önceden başlayarak anaç bitkiyi iyice sulayın. Çelik alındıktan sonra ise, toprağı kurutmayacak şekilde gerekirse hergün ıslatın. Çeliklerin alt uçlarına tarçın sürmemizin en önemli nedeni, tarçının mantarları öldürme özelliğidir.. Çelikleri keserken, yaprak boğumlarının hemen altından kesmeleri; Ay takvimi takipçileri için inen Ay döneminde yapmaları yeğleniyor.   

Zaman ve vakit kavramlarını bu sayfayı yazarken, sık sık birbirine karıştırıyoruz.  Aslında her ikisi de Arapça’dan dilimize geçen kelimeler. Zaman, ölçülebilen bir zaman dilimini bize anlatıyor. Oysa vakit denildiğinde daha çok bir anın, yakalanması gereken bir kırılma noktasını ifade ediyor. Öğle namazı vakti gibi. Yunan mitolojisinde zamanı Kronos ile vakiti ise Kairos ile eşleştirebiliriz. Osmanlıca’da bir de bu kavramlara vakt-i zaman eklenmiştir. Burada dilbilim konularına giremeyeceğimizden, konuyu sizin hayal gücünüze bırakalım.

Bunun yanında toprağı beslemek, toprağın besin zenginliğin arttırmanın da tam zamanıdır. Bitkisel toprak örtülerini (malç) hazırlamak, kompostu toprağa karıştırmanın ya da toprak üstü örtüsü olarak kullanmanın da tam zamanıdır. Kazmadan, toprağı bellemeden (no dig garden) sebze yetiştiren dostlar için ise sonbahar toprağı havalandırmak için tek mevsimdir. 


Bu haftaki çorbada tuzu olan Serpil Üçok, Kanada Vancouver, VanDusen Botanik Bahçesinden, bizim coğrafyamızın bitkisi olan bir “fesçitarağı” (Dipsacus laciniatus) ve bir eğrelti otu olan  “Venüssaçı”  ile sayfamızı renklendiriyor. “Venüssaçı”nın kültivarları aslında Türkiye’nin kıyı bölgelerinde görülebiliyor, örneğin Antakya’nın şelaleler bölgesi Harbiye’de, akan suların arasında gördüğümüzü çok iyi hatırlıyoruz. Fesçitarağı ise Amerika Birleşik Devletleri’nde yayılıcı bir bitki olarak kabul ediliyor.


Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Oğuzhan Daver

Diğer Yazarlar