Tahıl grubu ürünler buğday, arpa, çeltik (pirinç), mısır, çavdar gibi geniş arazilerde üretilen ve en fazla tüketilen ürün grubudur. Depolanabilir olmaları bu ürünlerin stratejik önemlerini öne çıkartmıştır. İnsanlığın gereksinimi olan kalorinin %60’ı buğday, mısır ve çeltikten sağlanmaktadır. O zaman bu ürünlerin, ülkemizdeki 2018-2023 yıllarındaki ekim alanı, üretim ve yeterlilik ortalamalarına çizelgeden bir göz atalım.
İlk dikkati çeken son altı yıllık ortalamalara göre ülkemizin buğday bakımından %99 yeterli olduğudur. Bu yeterlilik önceki bazı yıllar için söz konusu değildi. Bir taraftan da yazılı ve görsel basından sıkça duyulan buğday ithalat gerçeği var. Söz konusu bu ithalatın temeli ağırlıklı olarak ürünün işlendikten sonra ihraç edilmesine dayanmaktadır. Son yıllarda ortalama 4 milyon ton civarında buğday bu amaçla ithal edilmiş; un, makarna, bulgur, irmik şeklinde ihracatı gerçekleşmiştir. Bu bağlamda Türkiye bulunduğu konum nedeniyle dünya un piyasasında yıllardır lider durumundadır.
Yeterlilik konusunda mısır ve çeltik için durum farklılık göstermektedir. Mısırın endüstriyel kullanımı toplam tüketimin %20’sinin ithal edilmesini gerektirmektedir. Bu rakam 2010’larda daha da yüksekti. Konya gibi sulama sistemlerinin sürdürülebilirliğinin sorgulandığı alanlara kayan mısır üretimi ile yeterlilik %80’lere ulaşmıştır. Ekim alanlarının genişletilmesi pamuk ve diğer bitkilerde uygulanacak devlet destekleri ile kendine yeterlilik oranı her yıl değişebilecektir.
Çeltik üretiminde maalesef kendine yeterli değiliz. Üretimimizin 1/3’ü kadarını ithal etmek durumundayız. Gerçi son yıllarda kişi başına 9 kg/yıllık olduğu tüketimde, bu ürünün ithalat miktarının pek önemli olmadığı düşünülebilir. Ne var ki bu ürünün tüketimi 1990’ların başında 2,5/yıl kg idi. Pirinç tüketimindeki bu hızlı artış doğal olarak ithalatı gerektirmektedir.
2023 yılı verilerine göz attığımızda tüketilen pirincin neredeyse yarısını (%46) ithal ettiğimiz anlaşılır. Peki biz pirinç konusunda kendi kendimize yeterli olamaz mıyız? 130 bin hektarlık çeltik alanlarını genişletemez miyiz? Ortalama buğday verimi 270 kg/da, çeltik verimi ise 770 kg/da civarındadır. Çeltik taban fiyatı genelde buğdayın iki katıdır. Yani su sorunu olmayan bazı bölgelerde, hafif meyilli arazilerde damla sulama yöntemi ile buğdaydan çeltiğe geçiş teşvik edilirse bu yalnız çiftçimiz için değil ülke ekonomisi için de bir kazanç olacaktır. Son yıllarda İpsala ve Bafra’da uygulanagelen damla sulama ile yeni çeltik ekim alanları kazanılmaya başlanmıştır.
Gölleme söz konusu olmadığı için tesviye, tava, set gerektirmeyen bu sistemde ekim mibzerle yapılabilmektedir. Eğimli tarlalarda, sulamanın damlama boruları ile yapıldığı bu yöntemin (https://www.facebook.com/watch/?v=203131037968977) bir seri sorunları da olacaktır. Fakat zamanla üreticinin kazandığı tecrübe sistemin yaygınlaşmasına katkı sağlayacaktır.
Bu sistemde göllemeye göre %60 civarında su tasarrufu sağlanırken verimden %20 civarında ödün verilebilmektedir. Fakat gölleme yöntemlerinde karşımıza çıkan tuzlanma ve çoraklaşma gibi toprak kalitesinin bozulması söz konusu olmamaktadır. Damla sulama yöntemi ile çeltik yetiştiriciliği, kazanılabilecek 10-15 günlük bir süreyle yılın ikinci ürününün ekimine fırsat verecektir. Nitekim bu, Bafra örneğinde kendini ispatlamış ve kış sebzeleri ve hayvan yemi yetiştiriciliği için fırsatlar doğmuştur.
Bakanlığın “Damlama Sulama ile Çeltik Yetiştiriciliğinin Yaygınlaştırılması Projesi” çerçevesinde bazı kalemlerde %75’i bulan destek ile çeltik ekim alanlarımızı genişletme şansına kavuşabilir. Özellikle Samsun’da olduğu gibi Büyük Şehir Belediye Başkanlığı Kırsal Kalkınma Dairesinin yaptığı beş sene geri ödemesiz ve sıfır faizli kredisiyle damlama sulamanın boru, hortum ve sair giderlerini karşılama fırsatları yaratılabilir.
Bu ve benzeri projelerle ülke gereksinimlerine göre yalnız tahıllarda değil, tüm bitkilerde üretimin yönlendirilmesi kaçınılmazdır. Nitekim Tarım ve Orman Bakanlığının 2025 yılında başlatacağı “Bitkisel Üretimde Yeni Destek Modeli Uygulamasında” bitkileri farklı kategorilerde toplanmıştır.
Çiftçi kayıt sistemine kayıtlı üreticilere mazotun %50’sinin, gübrenin %25’inin karşılanacağı bu sistemde, buğdaya dekar başına 312 lira verilirken, başka bir kategoride yer alan çeltiğe dekar başına 549 lira ödenecektir. Hatta ürünler üretim planlaması kapsamında yer alan ürünlerin havzasında yetiştirilmesi durumunda, ilaveten planlı üretim desteği olarak aynı oranda (yani mazotun %50’sinin, gübrenin %25’i) destek alacaktır. Böylelikle mazot maliyetin %100’ü ve gübre maliyetinin %50’si desteklenmiş olacaktır
Üretimlerin ülke gereksinimine göre gerçekleşmesinde tarımsal desteklerin büyük rolü inkâr edilemez. Ne var ki gelişmelerin depolama, pazarlama, ithalat, ihracat faaliyetleriyle piyasayı elinde tutan kuruluşlarla birlikte izlenmesi kaçınılmazdır.