Sıkça rastlanmasa bile, dünyada bir çok ülkede başbakanlık görevi yaparken tutuklanan ve hapis yatan görevliler vardır. İsim olarak sayarsak İtalya’da Silvio Berlusconi vergi kaçırmadan, Fransa’da Nicolas Sarkozy seçim kampanyasında hesabını veremediği paradan ve İsrail’de de Ehud Olmert de Belediye Başkanlığı ve Ticaret Bakanlığı dönemindeki yolsuzluklardan hapis yatmışlardır. Peru’da 1985 ve 2018 arasında görev yapan cumhurbaşkanlarından hepsi tutuklanmıştır. İnsan hakları ihlali konusunda ise Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC – International Criminal Court) bugüne kadar soykırım ve insan hakları ihlali ile ilgili 55 kişiyi yargılamış ya da tutuklama kararı çıkarmıştır.
Son olarak 17 Mart 2023’de Vladimir Putin, ve 21 Kasım 2024’de de İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu hakkında tutuklama kararı çıkmıştır. Mahkeme Başkanı açıklamasında Putin için vermiş oldukları kararı Netanyahu’ya da vermedikleri takdirde mahkemenin çifte standart kullandığı öne sürüleceğini ifade ederken, Netanyahu da konu ile ilgili olarak saldırılan alanlarda yaşayanlara, saldırıdan önce alanı terketmeleri için binlerce uyarı mesajı gönderdiklerini ama Hamas’ın bu insanları orada kalmaya zorladığını belirtmekte.
Başbakan Benjamin Netanyahu’nun ilginç bir durumu var. Zira ICC yanısıra kendi ülkesinde de, daha önce erteleme talebinde bulunduğu davalardan yolsuzluk iddiaları ile yargılanmak üzere. İsrail’in muhalif gazetelerinden Haaretz’de çıkan baş makalede, bu konu ile ilgili bakış açısını bu yazıda paylaşmak istedim. Yazı şöyle:
Netanyahu, pazar günü, suç davası kapsamında 2 Aralık’ta yapılması planlanan ifade verme işlemini ertelemek için Kudüs Bölge Mahkemesi’ne ikinci bir temyiz başvurusu yaptı. Avukatları aracılığıyla, savunmasına ciddi zarar vermemek amacıyla “kısa, son ve sınırlı bir talep” sundu.
Ancak bu sefer, savaşın kısıtlamalarını ya da hayatına yönelik tehlikeyi gerekçe olarak göstermedi; bunun yerine, Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından savaş suçlarından arandığını belirtiyor. Netanyahu bu yaklaşımıyla, hakkında bekleyen bir davayı, başka bir davadan kaçınmak için kullanmaya çalışıyor.
Başbakanın, mahkemeye karşı bir gün önce yaptığı sert eleştiriler, ordu, Şin Bet güvenlik servisi ve İsrail Polisi’ne yönelik suçlamalar dikkate alındığında, bu resmî, gerekçeli ve nazik başvuru, bazılarını şaşırtabilir. Netanyahu, mahkemeye, sanık olma durumuyla başbakan olarak rolü arasında bir çelişki olmadığını kabul ettirerek, bir kez daha başbakanlık görevlerini, sanık olarak yükümlülüklerinden kaçmak için kullanmaktan utanmamaktadır.
Başbakan olarak gücünü, başsavcı Gali Baharav-Miara’ya doğrudan ya da dolaylı şekilde tehditler savurmak için kullanmaktan da utanmamaktadır. Sanık ve başbakan olarak rollerini ayırmak için vaad ettiği “Çin Seddi”nin çökmüş olduğu açıktır. Şüphe yok ki, başbakan Netanyahu, sanık Netanyahu’ya tabidir.
Başbakan, maskeli bakan arkadaşıyla mahkeme salonunun önünde durduğu andan itibaren bir çıkar çatışması içinde bir yürüyüşe başlamıştır. O günden itibaren durum yalnızca daha da kötüleşmiştir.
En karamsar kişi bile, Netanyahu’nun hükümetinin, onu yargılamaya cüret eden adalet sistemini alt etmeye çalışacağını hayal edemezdi. Netanyahu, bir yıldır devam eden savaşı bile, siyasi ve hukuki hesaplamalarına tâbi kılmıştır. Savaşın, ifadesini ertelemek için kullanılması kadar bariz bir çıkar çatışmasının örneği acaba var mıdır?
Netanyahu’nun, “Feldstein olayı” nedeniyle duyduğu baskı ve bu olayın kendisine yönelmesi korkusu, son saldırısının arkasındaki sebeptir; bu saldırı, hukuki sistemi ve Şin Bet başkanı Ronen Bar’ı hedef almıştır. Bu şekilde devam edemez. Netanyahu’nun ya da takipçilerinin, kapasite yetersizliği kararını tanımamayı tehdit etmeleri, dolayısıyla bir anayasal kriz yaratmaları korkusu, dikkate alınma gerekçesi olmamalıdır.
Netanyahu’nun iktidarda kalması, hükümetin tüm mekanizmalarının yok olması anlamına gelir. Netanyahı, gerçek suçlarla suçlanan biri olarak başbakanlık için gerekli şartları yerine getirirken imzaladığı çıkar çatışması anlaşmasını ihlal etmiştir. Ya devlet onu yetkisiz hale getirecek, ya da o devleti yetkisiz hale getirecektir. Başsavcı, harekete geçmek için gereken her şeye sahiptir. Zaman gelmiştir.
Yukarıdaki makale, 25 Kasım 2024 tarihli Haaretz gazetesinin, İsrail’deki İbranice ve İngilizce baskılarında yayımlanan başyazısının tercümesidir. İsrail’in 7 Ekim 2023 Hamas saldırısı sonrası haklı olduğu bir nefsi müdafa durumunu tersine çeviren uzun süreli Gazze ve Lübnan’da cezalandırma girişimi, İsrail’in de ciddi bir şekilde dünya kamuoyunda prestij kaybetmesi ile sonuçlanmıştır. Demokratik bir ülke olan İsrail halkının hak etmediği bu durumun başlıca müsebbibi de Başbakan Netanyahu olarak görülmektedir.
Bu yazıda İsrail – Filistin çatışması ile ilgili bir değerlendirme yapmadan son ICC kararı çerçevesinde Netanyahu’nın İsrail’deki konumunu yansıtmak istedim. Bakalım gelişmeler bize neler gösterecek.