Bireyler, kurumsal meselelerin büyük bir kısmını “devlet” üzerinden düşünürler ki bu davranışın haklı nedenleri vardır. Ekonomi dışı değerlerin birey yaşamında öncelikli olduğu bugünlere göre ağır tempolu devirlerin ardından nispeten disipline ‘kamusal düzen’, akan hayatın pratiğine, sosyal alanda modern, gerçekçi güveni veren, ayakları yere basan sorumlu ve organizatör olandı.
Bu şablonun tepe noktası yirminci asrın ikinci yarısında ideolojik cereyanların ve onlara tabi olan devletler kümelerine bağlı hiyerarşik, sınırlı sayıda da olsa devlet ekonomileri arası rekabet dönemidir.
“Devlet”ler toplulukları oldum olası etkilemiş, sosyal sektörün medeniyetler arasında birbirine intikal etmiş, birikimli, imbikten geçmiş geniş muhteviyatını ideolojiler ile ete kemiğe büründürdüler. ‘Sosyal Devlet’ ile ‘Sosyalist Devlet’ ikilisi ile biraz dışında duran ‘liberal’ ve ‘üçüncü dünya’ halinde rekabetin o dönemde işleyen kullanışlı bir sarkacı ve aracı oldular.
Kalkınmışlık, gelişmişlik ölçümlemeleri veya yeraltı ve üstü kaynaklarının zenginliği kabilinden nesnel; tarihte yaşanan olaylar, savaşların neticeleri, idari yapılarının niteliğine göre öznel; fakat İkinci Dünya Savaşı Galipleri devletler üzerinden tahkim edilen “düzen” böylece bir zaman ‘refah devleti’ kıvamında idare etmiştir.
2025 Ocak itibarı ile yeni bir başkanlık döneminde Birleşik Devletlerin 1774’de başlayan kuruluş hikayesine eklenen, yıllarca ‘demokrasi’nin ağdalı kalesi olarak harelenmiş Beyaz Saray’ın sözde, sistemin iki partili sade bir idari görüntüsüne, İkinci Büyük Harpten sonra tesis edilen soğuk savaş-demirperde dengesi karşısında demokrasi hareleri ile anlam kazandırıldı.
19 ve 20. asırlarda ideolojiler üzerinden devşirilen Westfalian Devlet otoritesi ileride iktisadi küreselleşme öngörüsü sonrası, ‘borçlanma’ manivelası ve ‘havuç-sopa’ yedeğine alınarak, dil-etnisite-inanç gibi kadim hüviyetlere aşina, bağlı nüfuslarına da iktisadi bakıştan ortak ‘tüketici’ sıfatı iliklendi.
Böylece endüstri ve finans kapitalizmin ‘tüketici-üretici’ bireye ulaşmada ayak bağı riski taşıyan ‘devlet’ organizasyonun saf dışı kalmasında hatta kapitalist manivelalı sosyalist-kopyacı bir Çin Halk Cumhuriyetinin, otokrat bir Mısır idaresinin, Çarlık dönemine yatkın bir Rus Federasyonunun, hatta gevşeyen-dağınık bir Avrupa Birliğinin kıymeti harbiyesi de olmayacaktır.
Her kafadan ayrı seslerin çıktığı şu dönemde, iktisadi ana akımın diyelim ki farklı iki tarafının nizam yarışmasında yeni bir pazarlık açılımının masanın devrilmeden ya da devrilerek bir neticeye ulaşması; devletlerin masadan pay kapma çabaları dışında varolan kriz dinamiklerinin aşılacağı anlamına da gelmez.
Borusu ötenler ne yaygın kitleler, ne de devletler ve ne de devletlerarası kurum ve aralarındaki münasebetlerdir. Bu yüzden Dünya haritasında hemen her bölgede varolan, öne çıkan istikrarsızlık baloncuklarının gölgeleri haritanın tamamını zamanın ruhuna uygun etkiler mahiyettedir.