Kozmetik sektörü, yapay zekâ ve nano-teknolojiyle kişiselleştirilmiş bakım ürünleri geliştirirken, çevre dostu ambalajlarla sürdürülebilir gelecek hedefliyor
ŞURA NUR SAVRANOĞLU
Türkiye, üretim avantajları ve zengin doğal kaynaklarıyla, dünya çapında büyük bir potansiyele sahip. Türkiye kozmetik sektörü, son yıllarda hızla büyüyerek global pazarda daha güçlü bir konuma gelmeye başladı. Genç nüfus, artan şehirleşme ve güzellik algısına olan ilgi, sektördeki büyümeyi destekliyor. Kozmetik sektörünün mevcut durumu değerlendirildiğinde yerel firmaların global liderlerle rekabet edebilmesi için daha fazla Ar-Ge yatırımı yapması gerektiği ön plana çıkıyor. Dr. Atabay Cosmetic, Jophielle Cosmetic kurucusu ve Genel Müdürü Op. Dr. Şeyda Atabay, Türkiye’nin kozmetik sektöründeki yükselen trendleri ve önümüzdeki yıllarda sektörü şekillendirecek yenilikçi gelişmeleri değerlendirdi. Op. Dr. Atabay, Türkiye kozmetik sektörünün her geçen yıl hızla büyüyerek uluslararası rekabette gücünü artırdığını vurgulayarak, “Türkiye kozmetik pazarı, yıllık yüzde 10 büyüme oranıyla gelişmekte olan pazarlara kıyasla yüksek bir ivme göstermekte. Genç nüfus, artan şehirleşme ve güzellik algısına olan ilgi de büyümeyi destekliyor. Lojistik avantajlarıyla bölgesel bir üretim merkezi olarak, AB standartlarına uygun üretim yapabilmesi, ihracatta avantaj sağlıyor. Türk firmaları genellikle düşük ve orta düzey inovasyon kapasitesine sahipken, global liderlerle rekabet için daha fazla Ar-Ge yatırımı gerekli. Ancak, doğal kozmetik ve helal sertifikalı ürünler gibi niş alanlarda avantaj sağlıyor” dedi.
“Tüketici trendleri takip edilmeli”
Kozmetik sektöründe en yoğun rekabetin cilt bakımı, makyaj, parfüm ve saç bakımı gibi yüksek talep gören segmentlerde yaşandığını vurgulayan Op. Dr. Atabay, “Kozmetik sektöründe rekabetin en yoğun olduğu alanlar hem yerel hem de global pazarda talebin yüksek olduğu ve farklı markaların yoğun şekilde faaliyet gösterdiği segmentlerde toplanıyor. Bu alanlar öncelikle cilt bakımı ve renkli kozmetik (makyaj ürünleri) alanında. Diğer alanlar parfüm ve saç bakımı alanları. Genel rekabet dinamiklerinde rekabet marka bilinirliği konusunda. Online satış kanallarındaki yükseliş, markaların dijital pazarlamada güçlü olmalarını gerektiriyor ve tabi ki fiyat rekabeti, fiyat/performans dengesi alanı da çok önemli. Bu alanlardaki rekabet, sürekli inovasyon ve tüketici trendlerini takip etmeyi gerektiriyor” diye ifade etti.
“Temiz ve doğal etiketli ürünlere talep arttı”
Tüketici davranışları ve teknolojik gelişmelerin etkisiyle sektörde önemli değişimlerin yaşandığına dikkat çeken Op. Dr. Atabay, “Kozmetik sektöründe son yıllarda dikkat çeken değişiklikler, tüketici davranışlarının, teknolojik gelişmelerin ve sürdürülebilirlik beklentilerinin etkisiyle şekillendi. Tüketiciler, ürünlerin içeriğini artık daha fazla sorguluyor. Zararlı kimyasalların (paraben, sülfat, silikon vb.) yer almadığı, ‘temiz’ ve ‘doğal’ etiketli ürünlere talepler arttı. Çevre dostu ambalaj, geri dönüştürülebilir materyaller ve karbon ayak izini azaltmaya yönelik üretim süreçleri önem kazandı. Tüketiciler, cilt tipi, yaşam tarzı ve bireysel ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş ürünler talep ediyor. Pandemi ile hızlanan e-ticaret büyümesi, kozmetik sektöründe kalıcı hale geldi. Aynı zamanda sosyal medya (Instagram, TikTok) ve influencer’lar tüketici alışkanlıklarını yönlendiriyor” diye anlattı.
“Yapay zekâ kişiye özel ürün formülasyonu sunuyor”
Op. Dr. Atabay, kişiye özel cilt bakım ürünlerinde yapay zekânın kullanılmaya başlandığını belirterek, yapay zekanın kozmetik sektörüne entegrasyonu, tüketici beklentilerine daha duyarlı, bilimsel temelli ve sürdürülebilir bir yaklaşım sunarak sektörde büyük bir dönüşüm yarattığını ifade etti. Bu yeniliklerin markaların hem müşteri odaklı bir yapıya geçmesini hem de inovasyon yoluyla rekabet avantajını kazandığını belirten Op. Dr. Atabay, “Yapay zekâ, bireylerin cilt tipine, ihtiyaçlarına ve yaşam tarzına özel ürün formülasyonları sunabiliyor. Cilt analizi yapan cihazlar veya mobil uygulamalar aracılığıyla, kullanıcıların nem düzeyi, yağ dengesi, hassasiyet ve yaşlanma belirtileri analiz edilerek özel formüller öneriliyor. Pigmentasyon, kırışıklık, sivilce eğilimi ve gözeneklerin durumu gibi verilerle daha hedefli çözümler sunuluyor. Hızlı ve etkili ürün geliştirme sağlayarak formülasyon süreçlerini optimize ediyor ve yeni ürünlerin geliştirme süresini kısaltıyor ve maliyetleri düşürüyor” dedi.

“Çevre dostu üretimler gençlerin tercihlerini etkiliyor”
Son yıllarda tüketicilerin doğal, sürdürülebilir ve teknolojik yenilikler içeren ürünlere yöneldiğini, bu değişimde özellikle Z ve Y kuşağının belirleyici bir rol üstlendiğini ifade eden Op. Dr. Atabay, “Genç tüketiciler, ürünlerin içeriğine daha fazla dikkat ediyor. Zararlı kimyasalların bulunmadığı, doğal ve organik içeriklere sahip ürünler tercih ediliyor. Bunun sebebi sağlık bilincinin artması ve çevre duyarlılığı olarak düşünülebilir. İklim değişikliği ve çevresel sorunlara karşı artan farkındalık sebebiyle sürdürülebilir ambalajlar, geri dönüştürülebilir ürünler ve çevre dostu üretim süreçleri gençlerin tercihlerini etkiliyor. Genç tüketiciler, sosyal medyada gördükleri trendleri ve influencer önerilerini takip ediyor. Ayrıca ürünleri sanal olarak denemek veya kişiselleştirilmiş öneriler almak istiyorlar. Yoğun yaşam temposu ve minimalizme olan ilgi sebebiyle zamandan tasarruf sağlayan ve birden fazla ihtiyaca cevap veren ürünlere yöneliniyor. Makyajdan ziyade cilt bakımına odaklanma eğilimi arttı. ‘Cilt bakımı makyajdan önce gelir’ anlayışı genç tüketiciler arasında yaygınlaştı” diye konuştu.
“Ambalaj çeşitliliği fiyat esnekliği sağlıyor”
Kozmetik sektöründe markaların tüketici güvenini kazanması ve kalite-fiyat dengesini sağlamasının kritik bir başarı unsuru olduğunu belirten Op. Dr. Atabay, bu dengenin sağlanmasında şeffaflığın temel stratejiler arasında öncelikli olduğunu vurguladı. Op. Dr. Atabay, “Tüketiciler artık ürün içeriklerini daha bilinçli bir şekilde inceliyor. Şeffaf bir şekilde içeriklerin, üretim süreçlerinin ve ürünlerin etkilerinin paylaşılması güveni artırıyor. Sosyal medya, e-ticaret platformları ve bağımsız incelemeler aracılığıyla pozitif kullanıcı deneyimleri paylaşmak güven oluşturuyor. Markaların uluslararası kalite standartlarına (ISO, GMP gibi) ve yerel düzenlemelere uygun üretim yapması güvenilirlik sağlıyor. Etkili, doğal ve dermatolojik olarak güvenli içeriklerin kullanılması kalite algısını yükseltiyor. Fiyat dengesi sağlanması da önemli. Farklı gelir gruplarına hitap eden ürün kategorileri oluşturuluyor (lüks, orta seviye ve uygun fiyatlı ürünler). Aynı markanın hem ‘premium’ hem de ‘uygun fiyatlı’ alt markalarının bulunması gibi. Uygun fiyatlı ürünlerin de etkili ve güvenli olduğu kanıtlanarak rekabet avantajı sağlanıyor. Ambalaj çeşitliliği, ürünün farklı boyutlarda sunulması, tüketicilere ekstra fiyat esnekliği sağlıyor” dedi.
“Influencer’lar ‘otoriteler’ haline geldi”
Sosyal medya ve Influencer’ların sektöre ve tüketici davranışlarına etkisi hakkında değerlendirmelerde bulunan Op. Dr. Atabay, “Sosyal medya ve influencer pazarlama, kozmetik sektöründe bir dönüşüm yaratarak tüketici davranışlarını doğrudan şekillendirmekte. Özellikle Instagram, TikTok ve YouTube gibi platformlar, markaların tüketicilere erişimini hızlandırırken güven, etkileşim ve satın alma kararlarında önemli bir rol oynamakta. Sosyal Medya ve Influencer pazarlama tüketiciyle doğrudan etkileşim sağlıyor. Influencer’lar, hedef kitlenin güven duyduğu otoriteler haline geldi. Onların önerileri, ürünlerin güvenilirlik algısını artırıyor. Bir influencer’ın kullandığı bir ürünün viral hale gelmesi, satışları hızla artırabiliyor. Sosyal medya, markaların kullanıcılarla daha kişiselleştirilmiş bir şekilde iletişim kurmasına olanak tanıyor. ‘Soru-Cevap’ etkinlikleri, ürün kullanım videoları veya canlı yayınlarla tüketiciler, ürünle ilgili sorularına anında yanıt bulabiliyor. Özellikle mikro-influencer’ların samimi önerileri daha ikna edici olabiliyor. ‘Öncesi-sonrası’ görselleri veya ürün inceleme videoları, tüketicilerin satın alma kararlarını hızlandırıyor. Sosyal medya, kampanyalar ve promosyonlarla tüketicilere ‘fiyat avantajı’ sunarak satın alma davranışını tetikleyebiliyor. Sosyal medya ve influencer pazarlama, kozmetik sektöründe hem marka bilinirliğini artıran hem de tüketicilerin ürünlere yaklaşımını değiştiren güçlü araçlar haline geldi. Ancak, bu alanın etkili bir şekilde kullanılabilmesi için şeffaflık, özgünlük ve tüketiciyle doğru bir iletişim stratejisi gerekli. Markalar, influencer’larla stratejik iş birlikleri yaparak, hedef kitlelerine daha yakın ve güvenilir bir şekilde ulaşabilir” diye konuştu.
“Sektördeki en büyük zorluk; yoğun rekabet”
Türk kozmetik sektörünün doğal ve uygun fiyatlı ürünlerle küresel pazarda öne çıkma potansiyelinin olduğu, ancak yoğun rekabet, sıkı düzenlemeler, düşük marka bilinirliği ve yüksek pazarlama maliyetleri gibi zorluklarla karşı karşıya olduğunu ifade eden Op. Dr. Atabay, “Doğal ürünlere artan ilgi ile Türk kozmetiği, zengin bitki örtüsü, doğal hammaddeler ve geleneksel formüllere dayalı ürünler (örneğin, zeytinyağı, gül suyu, termal su) ile öne çıkabilir. Küresel pazarda doğal ve organik ürünlere olan talep hızla artıyor. Coğrafi konum ve lojistik avantajı da önemli bir fayda. Türkiye, Avrupa, Asya ve Orta Doğu’nun kesişim noktasında yer alarak stratejik bir lojistik avantaj sunar. Bu da düşük maliyetle ve hızlı şekilde ihracat yapılabilir. Türk kozmetik markaları, global pazarlara göre daha uygun fiyatlı ancak kaliteli ürünler sunarak fiyat-performans segmentinde rekabet edebilir. Türk dizileri ve kültürü, özellikle Orta Doğu, Balkanlar ve Asya ülkelerinde Türkiye’ye karşı büyük bir ilgi yaratıyor. Bu kültürel etki, Türk kozmetik markalarına olan ilgiyi artırabilir. Kozmetik sektörünün yaşadığı en büyük zorluk sektördeki yoğun rekabet. Küresel kozmetik pazarında Avrupa, ABD ve Güney Kore gibi dev markalar hâkim durumda. Türk markalarının bu markalarla rekabet etmesi zor olabilir. Avrupa Birliği, ABD ve diğer gelişmiş pazarlar, kozmetik ürünler için sıkı düzenlemelere (örneğin, içerik listeleri, sertifikalar) sahiptir. Bu standartlara uyum sağlamak zaman alabilir ve maliyetli olabilir. Türk kozmetik markaları, uluslararası arenada henüz yeterli marka bilinirliğine sahip değil. Yeni pazarlara girişte güven oluşturmak zorlayıcı olabilir. Farklı ülkelerde tüketicilerin kozmetik ürünlere yönelik beklentileri ve alışkanlıkları değişiklik gösterebilir. Yurt dışı pazarlarda etkili bir pazarlama ve reklam kampanyası oluşturmak için yüksek bütçeler gerekebilir. Küçük ve orta ölçekli Türk markaları için bu maliyetler engel oluşturabilir” dedi.
“200 ülkede Türkiye’nin imzası var”
Sektörün 2024 yılı itibarıyla ihracatta önemli bir başarı elde ettiğini ve dünya genelinde geniş bir pazara hitap ettiğini vurgulayan Op. Dr. Atabay, “Türkiye kozmetik sektörü, ihracatta önemli başarılara imza atarak dünya genelinde yaklaşık 200 ülkeye ürünlerini ulaştırıyor. 2024 yılında sektörün ihracatı 3 milyar dolar seviyesine ulaştı. Başlıca ihraç pazarları arasında Irak, ABD, İran, Rusya Federasyonu, Almanya ve Fransa gibi ülkeler bulunuyor. Özellikle Irak, Türkiye’nin kozmetik ihracatında önemli bir paya sahip. İzmir özelinde, kozmetik sektöründe faaliyet gösteren firmalar da uluslararası pazarlarda etkin bir rol oynuyor. Genel olarak, Türkiye’nin kozmetik ihracatında öne çıkan ürün grupları arasında tıraş ürünleri ve deodorantlar (yüzde 24,6) ile saç müstahzarları (yüzde 22,4) bulunuyor. Sonuç olarak, Türkiye ve İzmir’deki kozmetik firmaları, geniş bir coğrafi yelpazede ihracat yaparak küresel pazarda önemli bir konum elde etmişler. Özellikle komşu ülkeler ve Avrupa pazarları, Türk kozmetik ürünlerinin güçlü olduğu başlıca pazarlar arasında yer alıyor” diye değerlendirdi.
“Global trendlere uygun ürünler geliştiriliyor”
Türk kozmetik sektörünün global trendleri yakından izleyip bunları yerel pazar dinamiklerine başarılı bir şekilde uyarladığını ifade eden Op. Dr. Atabay, “Bu süreçte özellikle inovasyon, yerel kültürel değerler ve hedef tüketici beklentileri ön planda tutuluyor. Doğal ve organik ürünlere yönelim ile doğal içerikli, sürdürülebilir ve çevre dostu ürünlere artan taleple global trendlere uygun ürünler geliştiriliyor. Minimalizm trendleri ile hafif, çok işlevli ve minimal içeriklere sahip ürünler sunularak bu trendlere uyum sağlanıyor. Genç nesil hedeflenerek unisex parfümler ve cilt bakım serileri geliştiriliyor. Global pazarlarda büyüme potansiyeli olan alanlar olarak Orta Doğu ve Körfez Ülkeleri, Avrupa Pazarı, Asya-Pasifik, Afrika Pazarı, ABD ve Kanada sayılabilir” diye konuştu.
“Rakip analizi yapılmalı, boşluklar belirlenmeli”
Op. Dr. Atabay, kozmetik sektöründe başarının kısa sürede elde edilemeyeceğini, markanın ve müşteri kitlesinin sabırla büyütülmesi gerektiğini vurgulayarak, sektöre girmeyi planlayanlar ve yeni girişimcilere tavsiyelerde bulundu. Op. Dr. Atabay, “Rakip analizi yaparak sektörde hangi boşlukların olduğunu belirlenmeli. Tüketici ihtiyaçları iyi analiz edilmeli ve hedef kitle belirlenmeli, kimler sizin ürünlerinizi almak isteyecek? Onların hangi problemlerini çözeceksiniz? Genel bir marka yerine spesifik bir soruna çözüm sunan, güçlü bir iniş belirlemek daha avantajlı olur. Doğru ekiple çalışarak bilimsel olarak etkili formüller oluşturulmalı. Ürünlerin etkinliği test edilmeli ve gerekli yasal belgeler alınmalı. Güvenilir hammadde tedarikçileriyle çalışın. Ürünlerinizin Sağlık Bakanlığı onayları (Türkiye’de ÜTS kaydı), dermatolojik testleri ve güvenlik belgeleri tam olmalı. Eğer organik veya vegan sertifikaları alınacaksa, bu süreçler önceden planlanmalı. Avrupa veya ABD’ye ihracat düşünüyorsanız, EU COSMOS, FDA gibi regülasyonlara uygunluk sağlayın. Güçlü bir marka ismi, logo ve ambalaj tasarımı oluşturulmalı. Kozmetik sektörü, özellikle AR-GE ve pazarlama açısından yüksek yatırım gerektiren bir alan. Minimum maliyetle test edilebilecek küçük bir ürün grubuyla başlamayı düşünülebilir” dedi.
“İçten dışa güzellik anlayışı yaygınlaşacak” |
Op. Dr. Atabay, kozmetik sektörünün geleceği hakkında öngörülerini paylaşarak, sektörün gelecek yıllarda önemli dönüşümler yaşayacağını ve bazı trendlerin ön plana çıkacağını belirtti. Op. Dr. Atabay, “Kişiselleştirilmiş Cilt Bakımı ve Yapay Zekâ (AI) Kullanımı artacak ve Cilt analizi yapan yapay zekâ destekli uygulamalar yaygınlaşacak. Akıllı cilt bakım cihazları, cildin ihtiyaçlarını anlık olarak analiz edip ona göre bakım sunacak. Geri dönüştürülebilir ambalajlar ve su tasarrufu sağlayan formüller yaygınlaşacak. Medikal cilt bakımı ve estetik prosedürlerle entegre edilebilen ürünler ön plana çıkacak. ‘İçten dışa güzellik’ anlayışı ile kolajen, hyalüronik asit içeren gıda takviyeleri daha fazla kullanılacak. Tüketiciler daha az ama etkili ürünler kullanmaya başlayacak. 10 adımlı Kore cilt bakım rutinleri yerine, az ama güçlü içeriklere sahip ‘skinimalism’ trendi yayılacak. Cinsiyetsiz, unisex ürünler daha fazla markanın odak noktası olacak. Influencer’lar ve sosyal medya trendleri ürün seçiminde etkili olmaya devam edecek” dedi. |
Kozmetikte kişiselleştirme trendi başlıyor |
Kozmetik ürünlerinde kişiye özel ve fonksiyonel trendlerin yükseldiğini belirten Op. Dr. Atabay, “Kozmetik sektöründe fonksiyonellik ve kişiselleştirme trendi hızla büyüyor. Önümüzdeki yıllarda bu alanda birçok yeniliklerle karşılaşabiliriz. AI Destekli Cilt Analizleri ile kullanıcılar mobil uygulamalar veya akıllı aynalar sayesinde ciltlerini tarayıp, ihtiyaçlarına göre en uygun ürünleri seçebilecek. Genetik Testleri ile DNA analizi veya cilt mikrobiyomu testiyle, kişinin genetik yapısına ve cilt florasına en uygun kozmetik ürünler önerilecek. Akıllı cilt bakım cihazları ile kullanıcının cilt durumunu takip edip, gerçek zamanlı olarak ihtiyaç duyduğu aktif bileşenleri içeren serumlar sunan cihazlar yaygınlaşacak. Uyku esnasında çalışan ürünler gece boyunca cildin yenilenme sürecine göre aktif hale gelen akıllı içerikler kullanılacak. Çevresel koşullara göre değişen ürünler cildin nem seviyesine, hava kirliliğine veya sıcaklığa göre etki mekanizmasını değiştiren formüller kullanılacak. Fonksiyonel makyaj ürünleri ile makyajın sadece estetik değil, aynı zamanda cilt bakımı işlevi görmesi sağlanacak. Ciltte kalıcı etki bırakan Nano-Teknoloji ile cildin alt katmanlarına kadar nüfuz edebilen, uzun süreli onarıcı etki sağlayan içerikler tercih edilecek” diye konuştu. |