Pazartesi, Nisan 21, 2025

Suriye İç Savaşı ve Türkiye -II


Suriye hükümeti güçleri
Suriye iç savaşı söz konusu olduğunda sizlere belli bir fikir vermesi açısından Suriye hükümetine bağlı olan silahlı güçler hakkında kısaca bilgi vermek isterim. Suriye hükümetine bağlı olan en büyük silahlı örgüt Suriye Silahlı Kuvvetleridir. Ülkeyi karadan, havadan ve denizden gelebilecek her türlü saldırıya karşı korumakla görevli olup kara, hava, deniz ve hava savunma kuvvetlerinden meydana gelmektedir. Ayrıca, paramiliter bir kuruluş olan ulusal savunma kuvvetlerinin de bu bünyede yer aldığı bilinmektedir. Suriye Kara Kuvvetlerinin yapısına bakıldığında, 3 ordu, 8 zırhlı tümen, 3 mekanize tümen, 1 özel zırhlı tümen ve 1 hava indirme tugayından oluştuğu bilinmektedir. 1984 yılında 4 zırhlı tümen cumhuriyet muhafızları adıyla Beşar Esat tarafından tesis edilerek kara kuvvetlerine eklenmiştir. Suriye’nin Deniz Kuvvetleri 1950 yılında kurulmuştur. Komutanı olarak Koramiral Yasin el Haffei görev yapmaktadır.

Başlangıçta çok az bir gemi ile kurulan bu kuvvet eğitimlerini Fransızlardan almışlardır. 1985 yılında 4.000 muvazzaf ve 2.500 yedek olmak üzere toplam 6.500 personel görev başındadır. Deniz kuvveti, 2 firkateyn, 7 mayın gemisi ile 14 saldırı gemisinden oluşmaktadır. Suriye Hava Kuvvetleri 1948 yılında resmen kurulmuştur. Komutan İsam Hallak olarak kayda geçmiştir. Pilotların önemli bir kısmı, İngiliz uçuş okullarından eğitim alarak mezun olmuşlardır. Hava kuvvetlerinin bünyesinde 60.000 personel bulunmaktadır. Toplam 460 uçak vardır ki, bunların 201 tanesi MI 29 avcı uçakları, 134 tanesi ise M-23, SU-24, SU-22, M-25 olan saldırı uçaklarıdır. Ayrıca 106 tane de nakliye uçakları envanterde yer almaktadır. Pilot eğitimlerinde kullanılan 69 eğitim uçağının da bulunduğu görülmektedir. Mevcut olan 167 helikopterin 28 tanesinin ise saldırı helikopteri olması söz konusudur. Suriye Hava Savunma Kuvvetleri 1969 yılında kurulmuştur. Bu kuvvet 4 kolordu ve her biri karadan havaya uçaksavar füzelerine sahip 11 tümenden oluşmaktadır. Bu birimde 36.000 personel görev yapmaktadır.

Suriye iç savaşının derinlik kazanması
Yöresel silahlı çatışmaların genele yayılmasının akabinde, 2013 yılında Hizbullah silahlı gruplarının Suriye ordusunun yanında çatışmalara iştirak ettiği görülmektedir. Bu arada Hizbullah’ın Rusya ve İran’dan askeri lojistik destek ile finansman temini de sağladıkları bilinmektedir. Bu yıl içinde, Esat rejiminin kendi Suriye ordusu ile ülke genelinin %30 ile %40 seviyesinde alan hâkimiyeti sağlayıp, nüfusun %60 düzeyini kontrol ettiği görülmektedir. Aynı dönemde hazırlanmış olan, Birleşmiş Milletler raporuna göre, iç savaşın Nusayri Şeblo İha milisleri ile Sünni milisler Arasında olduğu tanımlaması ise olayı farklı bir boyutta ele almaktadır. 2015 yılında Şubat ayı itibariyle Suriye politik araştırmalar ( SCPR ) raporunda ölenlerin 220.000 kişi olduğu ancak 2016 Şubat ayında ise bir yıl içerisinde bu miktarın 470.000 kişiye çıktığı ifade edilmektedir. Suriye’deki bu iç savaşın emperyalist güçler açısından “düşük yoğunluklu vekâlet savaşları“ olarak tanımlanıp planlanması söz konusudur. Suriye genelindeki gelişmelere bakıldığında tamamen CIA – MOSSAD imzalı, MI-6 destekli, Irak benzeri bir operasyonel yaklaşımın sergilendiği net olarak ortaya çıkmaktadır.

Suriye iç savaşının maddi ve manevi yükü
Bu iç savaşın devamında en büyük maddi ve manevi yükün Türk halkına yükletildiği ise ret edilemez bir gerçektir. Emperyalist güçlerin bu süreçte en büyük şanslarının Türkiye’deki iktidarın AKP gibi siyasal İslam çizgisinde, cemaat mantığıyla yönetilen bir partinin elinde olması ve buna karşı sivil ile siyasi muhalefetin ülke genelinde yetersiz kalmasıdır. Laik Türkiye’yi 23 yıldır bir İslam devleti yapma çabası ve dayatmasında olan bu iktidar, emperyalist güçlerin taleplerine maalesef çok kolay bir şekilde adapte olabilmiştir. Bu nedenle, hiç bulaşılmaması gereken Ortadoğu bataklığına balıklama atlanması “tek adam rejiminin bir meyvesi“ olarak kabul edilmektedir. İç savaş sürecinde Türkiye’deki iktidar, geniş katılımlı parlamento mutabakatı haricinde, tamamen kendi tercihi olarak özgür Suriye ordusu ( ÖSO ) kuruluşunda baş aktör olarak rol almış ve bunun gereği olarak da bu düzensiz kuruluşa hem eğitim vermiş, hem maaş ödemiş hem de silah ve mühimmat temin etmiştir. Bütün bu uygulamaların tek adamın, yani Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “BOP eş başkanı“ olmasının vecibeleri olduğu zaman içindeki gelişmelerden net anlaşılmaktadır. Ancak bütün mali yükü Türk halkının sırtına yüklenmesi ise kabul edilebilir bir gerçek olmayıp, ileride bunun yargı önünde hesap verilmesi gereken bir dava olduğu dikkate alınmalıdır.

Suriye iç savaşının ilerlemesi
Suriye iç savaşı 11 yıl sürerken nihayet 27 Kasım 2024 tarihinde muhalifler kuzeybatı Suriye’de ani bir saldırı başlatarak Urm, el Suğra, Anjara ile 13 köyde kontrolü sağlamışlardır. Bu arada rejimin en büyük üssü olan 46. Alayı da ele geçirmişlerdir. 28 Kasım 2024 tarihinde ise, Suriye’deki askeri danışman olan “İslam devrim muhafızları“ bünyesinde Tuğgeneral Kioumars Pourhas Hemi Halep şehrinde istihbarat desteği verilmesi neticesinde öldürülmüştür. Hemen ertesi gün 29 Kasım 2024 tarihinde muhalifler Halep şehrine girmişlerdir. 8 Aralık 2024 tarihinde muhaliflerin Şam’ı ele geçirdikleri görülmektedir. Suriye’deki iç savaşın 12 günde bitmesinin, bu kadar çabuk olmasının askeri doktrin açısından açıklaması söz konusu olamaz. Ancak bu gelişmenin belli bir planlama dahilinde, yapılan istihbarat operasyonları sonucu olabileceği değerlendirilmektedir. Bu konuyla ilgili olarak konuştuğum Alman ve Fransız emekli istihbarat uzmanlarının birleştiği ortak fikir bu yaklaşım üzerinedir. Çünkü, ellerindeki basit silahlar ve kullandıkları motosikletler ile Halep şehrine giren düzensiz grubun toplam 365 ile 400 kişi arasında olması ve orada bulunan 30.000 civarındaki tam donanımlı askerin silah bırakarak çekilmesinin mantık çerçevesinde izah etmek zordur. Bu konuyla ilgili olarak Putin’in Kremlinde yaptığı basın açıklaması olması oldukça düşündürücüdür. Tüm bunların yanı sıra, Rusya Federasyonunun her zaman yanında olduğu Beşar Esat’a destek vermemesi belli bazı küresel mutabakatların yapıldığını ortaya koymaktadır.

Suriye iç savaşında tarikat aparatı
Kesnizani tarikatı, bir aparat olarak kullanılarak nasıl bir istihbarat operasyonu gerçekleştirilip 20 günde Irak’ın başkenti Bağdat merkezinin düştüğünü bir makalemde detaylı olarak bilginize takdim etmiştim. Yine aynı şekilde, güncel olarak 2011 yılından başlayıp 13 yıl süren Suriye iç savaşının nasıl 12 günde sona erdirildiğini de bu bilgiler ışığında düşünmenizi istiyorum. Suriye diktatörü Beşar Esat’ın çok güvendiği generalleri, istihbarat yetkilileri ile özel kuvvetlerin önderlerinin, neden hiç direnmeden hemen teslim oldular, diğer taraftan da bir kısmı muhaliflerin tarafına geçtiler. Hiç düşündünüz mü? Bunun yanı sıra, nerede Tümgeneral Mahir Esat’ın kumanda ettiği, 6.000 kişilik özel yetiştirilmiş muhafız birliği, nerede yıllarca halkın canını yakıp 70.000 kişiyi suçsuz oldukları halde hapishanelerde süründürüp acımasızca öldüren istihbarat örgütü “el Muhaberat“ acaba neden, muhalifler gibi düzensiz, koordinasyonsuz, derme çatma birliklerin karşısında ortadan kayboldular.


Tayfun Gözüm

Diğer Yazarlar