Bir arayışın kaynağı onu merkezinde bulunduğunu hissettiren emarelerin bilindiği yerdir. Ticaret çatışmaları, savaşlar ve durgunlaşan küreselleşme, ihracat odaklı ekonomiler için zor zamanlara işaret ederken, bunlar bir ülkenin güçlü yanlarını anlamayı daha önemli hale getiriyor.
ABD’nin yeni hükümetinin çok yönlü, hummalı takip ve incelemeleri ile ilgili açıklamalar, bildirimler sürecinde bazı başlıklar hakkındaki Başkan beyanları; Bu bölgelere askeri operasyon ihtimalini yadsımayan Trump, Panama Kanalı’nın da, Grönland’ın da ABD’nin ekonomik güvenliği için gerekli olduğu şeklinde. Aynı zamanda Kanada’ya da ABD’nin bir parçası haline gelmesi için ekonomik baskı uygulayacağı da. Bu tarafı coğrafi konumlar üzerinde yoğunlaşan bir ekonomik taslak olmakla birlikte, ithalatta gümrük tarifelerinin arttırılmasına yönünde ve ABD ile karşılıklı büyük hacimli ticareti olan AB, Çin, Kanada, Meksika ile münasebetleri ticari kapsamda etkileyecek diğer tarafıdır.
ABD’nin uluslar arası münasebetlerde sorunları aşma ya da çözme manivelası olarak ekonomik yaptırımları kullanıyor olması hayli eski olmakla birlikte ‘delinebilen’ uygulamalar olarak biliniyordu. Başkan Trump’ın seçildiği ilk dönemde yaptırımlara hız verildiği ve yaygınlaştığı, tek yanlılığı görülür.
Son seçim kampanyaları hatta çok daha öncelerinde muhtelif kamu oyu araştırmaları veya yapılan anketlerde, ABD seçmeninin, içeride sağlık, eğitim, enflasyon vb. şikayetlerine ilaveten hükümetin ABD’nin dış politikası(Ukrayna- Gazze) başta olmak üzere global dış ticaret dengesizliklerinin de dahli olduğunun düşünüldüğü hatırlardadır.
Bir başka konu ise, düzenlemelerin ve esaslarının en az iki asır hatta daha öncelerinden Avrupa orijinli olarak dünyaya servis edildiği her türden münasebetler sistematiğinin iki büyük dünya savaşının sebebi Avrupa olmasına rağmen; savaşlar esnasında mecburiyetten, savaşlar sonrasında politika icabı Avrupa’nın militer yükü sırtından atarak ABD’ne bir ‘müttefiklik’ armağanı olarak devretmesi düşündürücüdür.
2.Dünya Savaşı boyunca hemen ertesinde fiili durum; iki kutuplu yeni düzenin tescilidir. Atlantik ve Batı Avrupa’da ABD öncülüğünde GATT(1949), WTO(1996) dönüşümü dahildir. ABD, ticaretin liberalleşmesi adına liderlik ettiği kuralların son 10 yıldır kendi aleyhine işlemeye başladığını iddia ediyor. Başkan Bush döneminde başlayıp, Obama döneminde katlanan, Trump’ın 1. döneminde doruk noktasına ulaşan yaptırımlar 2024 yılı itibarı ile 14 bini geçmiş durumda. Uluslararası sistemin güçlü ülkelerinin serbest ticaret aleyhine yürüttükleri ‘korumacılık’ ve Çin’in maliyetleri esnetebilme kabiliyetiyle aşırı yüksek üretim kapasitesinin çok taraflı ticaret sistemine ve küresel tedarik zincirine manipülasyonu devam ediyor.
Bölgesel ticari bloklaşma arayışları, uluslararası rating mekanizmasının gelişmekte olan ekonomiler aleyhine çifte standart uygulamaları ve bu ülkelerin kendilerini korumak adına aldıkları kural dışı önlemlerin olumsuz etkileri. Bütün bunlar alt alta toplandığında küresel ekonomik düzenin acil reform sinyali verdiği profil ortaya çıkıyor. Başat aktör Amerika Birleşik Devletlerinin dünyanın farklı noktalarında 585 adet üsse sahip olması, doğrusu ‘deveye hendek atlatmak’ tabiri ile resmen bugüne kadar denenmemiş bir kobay deneyinin, üzerinde tatbik edildiği ve üstüne üstlük ‘dünyanın en borçlu ülkesi ABD’ yazıldığı traji-komik hadisedir.
Ayrıca Beyaz Saray basın sözcüsü Caroline Leavitt, “Fransızların şu anda Almanca konuşmamasının tek nedeni Amerika Birleşik Devletleri’dir, çok minnettar olmalılar” mottosu ile birlikte düşünülmelidir. Dünyanın 1 numara müreffeh ve demokratik! ülkesinin garipliğin nasıl, niçin, nereden çıktığını biliyor olması gerekir. Hinliğin kaynağı da, ‘geliyor gelmekte olan’ kabili oynayacak kartları kalmayan bir tükenmişliğin pençesinde debelendiği zaman tünelindedir.