Mahmut Özgener; dezenflasyonist sürecin hızlanmasını, reel sektörün maliyetinin azalmasını, faiz oranlarının düşmesini ve krediye erişimin kolaylaşmasını beklediklerini söyledi
İzmir Ticaret Odası (İZTO) mart ayı olağan meclis toplantısı İZTO Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, enflasyonla mücadelenin çok hassas dengeler üzerinde devam ettiği bu süreçte, hep birlikte çalışarak bugüne kadar elde edilen kazanımların riske atılmaması gerektiğini söyledi. Özgener, Ekonomik Program kapsamında, dezenflasyonist sürecin hızlanmasını, reel sektörün maliyetinin azalmasını, faiz oranlarının düşmesini ve krediye erişimin kolaylaşmasını beklediklerini ifade etti.
“Belirsizliğin getireceği bilinmezlerin bedeli çok”
Ekonomide oluşan dalgalanmaların özelinde, siyasi akıştaki olayların, ‘belirsizlik’ değil, ‘ölçülebilir risk’ seviyesinde kalması gerektiğini belirten Özgener, “Finansal piyasaların seyri ve ekonomik aktivitenin sürdürülebilirliği söz konusu olduğunda, riskleri yönetebilir ve bir bedel ödesek de sonuçta aşabiliriz. Ancak; belirsizliğin getireceği bilinmezlerin bedeli çok. 20 aydır toplumunun her kesiminin büyük çabası ve özverisiyle uygulanan Ekonomik Program kapsamında, dezenflasyonist sürecin hızlanmasını, reel sektörün maliyetinin azalmasını, faiz oranlarının düşmesini ve krediye erişimin kolaylaşmasını bekliyoruz. Enflasyonla mücadelenin çok hassas dengeler üzerinde devam ettiği bu süreçte, hep birlikte çalışarak bugüne kadar elde ettiğimiz kazanımları riske atmamamız gerekiyor. Siyaset kaynaklı olayların, ekonomide bugüne kadar ödenen maliyetleri artırmaması ve ekonomik programın devamlılığı ile ilgili soru işaretleri yaratmaması gerekir. Bunu sağlarken; tüm tarafların sorumluluk bilinciyle, verilecek kararların özellikle ülke ekonomimiz üzerinde etkilerinin etraflıca istişare edilerek alınması, hayati öneme sahip” ifadelerinde bulundu.
Toplumsal ve bireysel olarak haklarımızın bir bütünü olan hukukun, adaletin tecelli etmesini sağlayan bir araç olduğunu ifade eden Özgener, “Hepsinin üzerinde bir kavram olarak ‘hukukun üstünlüğü’, ülkeler için toplum düzeni ve devlete güveni sağlamlaştıran vazgeçilmez bir norm oluşturuyor. Son günlerde yaşanılan süreçte; adil yargılanma eksiksiz olmalı. Kurumları ve kavramları yıpratarak bir yere varamayız. Bunu yaparsak hepimiz bundan büyük zarar görürüz. Önünde sonunda hepimizin sığındığı değerler; adalet ve hukukun üstünlüğü olmalı” dedi.
“Ekonominin lokomotifi ihracata özel önem verilmeli”
Siyaset kaynaklı olarak oluşabilecek belirsizliğin azaltılmasının, ekonomik programla ilgili olarak maliyetlerin düşürülmesi ve programın başarılı olması için kritik bir önemde olduğunu vurgulayan Özgener, “Tüm bu yaşananlar, ana gündemimizin ekonomi olması ve ekonominin lokomotifi ihracata özel önem verilmesi gerektiğini gösteriyor. Piyasa yönündeki kararsızlığı gidermek için Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) etkili bir para politikası aracı olan likidite senedi ihracına karar vermesini ve ihracatçının kur riskini bir ölçüde gidermek amacıyla açıkladığı ileri tarihli döviz sözleşmesi uygulamasını olumlu değerlendiriyoruz. Maliye politikası ile para politikasının koordinasyonun sağlanmasının ne derece önem taşıdığını bir kez daha belirtmek istiyorum. Bu koordinasyonun artırılmasıyla, ‘Orta Vadeli Ekonomi Programı’nın başarıyla devam etme şansının yükseleceğine inanıyorum” dedi.

“Türkiye ekonomisi güçlüdür”
Türkiye’nin en büyük gücünün, krizleri yönetme becerisi ve toplumun ortak aklı olduğunu ifade eden Özgener, “Şimdiye kadar nice badireleri atlattık, bundan sonra da diyalog ve sağduyu ile her türlü zorluğun üstesinden gelebiliriz. Hepimizin süreç hakkında birbirinden farklı düşünceleri olabilir. Haberleri, açıklamaları, liderlerin konuşmalarını dinleyerek farklı kanılara varmış olabiliriz. Hukuki ve buna bağlı siyasi süreçler kafamızı karıştırıyor olabilir. Bu çerçevede zaman zaman kendi işlerimiz konusunda doğru kararlar almamız da zorlaşabilir. Ancak Türkiye ekonomisi güçlüdür ve yoluna girer. Bugün yaşanan zorlukları aşmanın yolu da yine birlikte hareket etmekten, ortak aklı ve doğru politikaları devreye sokmaktan geçiyor. Bugünlerde yaşadıklarımızdan ders almamız gereken çok önemli noktalar var. İlki ve en önemlisi ‘gençlerimiz’. Bu süreçte gördük ki; gençlerimizi dinlemiyoruz, onları yakından tanımıyoruz ve maalesef, kuşaklar arası iletişimimizi kaybediyor, birbirimizden her geçen gün daha da uzaklaşıyoruz. Taleplerine baktığımızda sadece güncel siyaset konuları ile ilgili değil, birçok konuda mutsuzluklarını ve gelecekle ilgili beklentilerini dile getiriyorlar. Hem bireysel hem de kurumsal olarak onları daha çok önemsememiz, daha yakından takip etmemiz ve daha çok dinlememiz gerekiyor” diye konuştu.
Bankaların Türk Lirası mevduat faizlerinde artış
Geçtiğimiz hafta içinde uzun süredir stabil olan döviz kurlarının ciddi oranlarda değerlendiğini belirten Özgener, “Borsa sert bir şekilde geriledi. Ülkemizin 5 yıllık kredi risk primi CDS, 74 puan artarak, son bir yılın en yüksek seviyesine çıktı. Ülkemizin 10 yıllık tahvil faizi yüzde 28 seviyelerinden yüzde 33’e yükseldi. Bu oran, kurlardaki değişim kadar kritik. Geçmişte yaşanan büyük dalgalanmalar gibi panik ortamına izin vermek istemeyen TCMB’nin piyasaya ilk andan itibaren etkin müdahalesini önemli buluyoruz” dedi.
TCMB’nin, geçen hafta yaklaşık 25 milyar dolarlık rezerv satış yaparak, Türk Lirası’ndaki değer kaybını yüzde 3-4 arasında tutmaya çalıştığını belirten Özgener, “Gecelik vadede borç verme faiz oranını 200 baz puan artırarak yüzde 44’den yüzde 46’ya yükseltti. Piyasadaki hem Türk Lirası hem de döviz likiditesine yönelik müdahaleleri de devam ediyor. Bu müdahalelerle, hafta başı itibariyle bankaların Türk Lirası mevduat faizleri, geçen haftaya göre arttı. MB’nin Türk Lirası’ndaki değer kaybını belirli bir oranda tutmak amacıyla, rezerv satışlarına devam edeceği ve Türk Lirası likiditesini kısma yolunu tercih edeceği anlaşılıyor. Yapılan açıklamalar, asıl amacın, mevcut yılsonu makroekonomik tahminlerinde kalıcı bir bozulmanın engellenmesini amaçlandığını gösteriyor. Finansal piyasalarda Türk Lirası varlıklardaki oynaklık belirli bir seviyenin altına geldikten sonra, yurtiçi talep, enflasyon, büyüme ve faiz oranları arasındaki ilişkiye bakarak, mevcut tahmin setlerinde bir güncelleme yapılması gerekiyor” diye konuştu.