Cumartesi, Temmuz 5, 2025

Emsal artış kararında yargı riski

Konak Belediye Meclisi’nin aldığı emsal artış kararının yargı süreçleriyle sekteye uğrayabileceğine dikkat çekiliyor

ESLEM TÜRKOĞLU

Konak Belediye Meclisi’nin 2025 dönemi Nisan ayı toplantısının 10 Nisan 2025 tarihli 2. birleşimine ait karar tutanağında 8 madde yer aldı. Bu maddeler içerisinde bulunan 8. madde, emsal artış kararlarına ilişkin yeni bir konuyu gündeme getirdi. Buna göre, 2020 yılında yaşanan deprem sonucu hasar alan ruhsatlı yapıları dönüştürmek amacıyla emsal artış kararı alındı. Konak Belediye Meclisi’nin toplantıda aldığı karara göre; 31 Aralık 2025 tarihine kadar geçerli olmak kaydıyla Konak ilçesinde bulunan 30 Ekim 2020 tarihinde yaşanan deprem sonrasında ağır ve orta hasarlı olarak tespit edilen ruhsatlı yapıların dönüşümünü sağlamak amacıyla yapıların dönüşümüne ilişkin yapılacak olan yeni inşaat ruhsatı müracaatlarına ilişkin değişiklik yapıldı.

Alınan kararda şu ifadeler yer aldı: “Yapılacak olan yeni inşaat ruhsatı müracaatlarında, bu binalarda yapı ruhsatı ve eki mimari projesinden hesaplanan toplam yapı inşaat alanına yüzde 20 ilave edilir. Yeni yapılacak olan yapılarda toplam yapı inşaat alanına ilave edilen yüzde 20 artışın ruhsat eki ve mimari projesinde belirlenen kat adedinden 2 kat fazla olarak kullanılabileceği gibi taban alanında da kullanılabilir. Ancak taban alanı, yapı yaklaşma mesafeleri içerisinde kalmak koşulu ile parsel alanın yüzde 60’ını geçemez.”


“Alınan karar, önemli ve riskli”

Yüzde 20 emsal artış kararına ilişkin TİCARET Gazetesi’ne değerlendirmelerde bulunan İzmir Ticaret Odası (İZTO) Yönetim Kurulu Üyesi ve Müteahhitler Federasyonu (MÜFED) Yüksek İstişare Kurulu Başkanı İsmail Kahraman, alınan bu kararın plan tadilatına dayandırılmadan geçici formüllerle hayata geçirilmesinin, yargı süreçleriyle sekteye uğrama riskinin yüksek olduğunu söyledi. Kahraman, Konak Belediye Meclisi’nin hasarlı binaların dönüşümünü hızlandırmak amacıyla yeniden emsal artış kararı aldığını belirterek, kararın önemli ve riskli olduğunu ifade etti.

Kahraman, 30 Ekim 2020’deki deprem sonrası İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından ada bazında yüzde 30, parsel bazında yüzde 20 yetki ile başlatılan uygulamanın Şehir Plancıları Odası’nın açtığı dava sonucu ‘Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’ne aykırı bulunarak yürütmesinin durdurulduğunu hatırlattı. Kahraman, TMMOB Şehir Plancıları Odası’nın açtığı davalar yoluyla ruhsatlı projelerin iptal edilmesinin kentsel dönüşüm sahasında kaos yarattığına dikkat çekti.

İzmir Büyükşehir Belediye yetkililerinin yeni kararla birlikte hem vatandaşlar hem de müteahhitler nezdindeki belirsizlikleri gidermeyi amaçladığının altını çizen Kahraman, “Belediye ayrıca, dönüşüm projelerini süresinde tamamlanmasını hedefliyor. Ancak benzer bu uygulamaların plan tadilatına dayandırılmadan geçici formüllerle hayata geçirilmesinin, yeniden yargı süreçleriyle sekteye uğrama riski yüksek” diye konuştu.


“Yeni projelerin yetişmesi neredeyse imkansız”

Kahraman, projeyi belirlenen süre olan 31 Aralık 2025’e kadar yetiştiremeyen yapı sahiplerinin belirsizliğe düşmesinin ve yeniden yürütmeyi durdurma kararlarına maruz kalma ihtimalinin olduğunu kaydetti. 2025 yılı sonuna kadar geçerli olan bu karar nedeniyle yeni yapılacak projelerin kısa süre içinde yetişmesinin neredeyse imkansız olduğunu kaydeden Kahraman, bu nedenle vatandaşların ve müteahhitlerin dikkatli olması gerektiğini vurguladı.

Sektör temsilcisi olarak benzer meclis kararlarının kalıcı yasal düzenlemeyle, yani ‘plan tadilatı’ ile desteklenmesi gerektiğini belirten Kahraman, “30 Ekim 2020’de plan tadilatı yapılsaydı, bugün yaşanan belirsizlikler ve durdurma kararları ortaya çıkmazdı. Yarım kalan projelerin tamamlanması için acilen yasal uyum sağlanmalı. Çözüm, geçici formüller yerine kapsamlı imar düzenlemelerinde yatıyor. Emsal artış, kentsel dönüşüm için önemli bir kazanım” ifadelerini kullandı.

Kahraman, mağduriyetlerle karşılaşmamak için önerileri şöyle anlattı: “Yapılan sözleşmelerde olumsuz bir durum ile karşı karşıya kalma ihtimalini atlamadan sözleşmelerde net bir şekilde ifade edilmesine dikkat edilmeli ve mutlak suretle iptal olacak gibi bir paylaşım modeli seçilmeli. Kazanımların ise projenin tamamlanmasından sonra yapılan sözleşme doğrultusunda pay edilmesi en doğru yöntemlerden biri. Aksi durumda uzun hukuki süreçler tarafları telafisi zor bir süreç ile karşı karşıya bırakabilir.”

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM