Salı, Nisan 29, 2025

 Su krizine çözüm; deniz suyunu arıtmak

Alternatif su kaynaklarından daha sürdürülebilir olanının deniz suyunu arıtmak olduğunu aktaran Ürün, Türkiye’nin ilk ve en büyük deniz suyu arıtma tesisinin Avşa’da olduğunu belirtti

Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın (EBSO) nisan ayı olağan meclis toplantısı Meclis Başkan Yardımcısı Işın Yılmaz idaresinde İzmir Ticaret Odası Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hakan Ürün, yaklaşan su krizine dikkate çekerek, su kaynaklarının verimli kullanılması gerektiğini söyledi.

Alternatif su kaynaklarından çok daha sürdürülebilir olanının deniz suyunu arıtmak olduğunu aktaran Ürün, “Asıl vurgulamak istediğim yöntem bu. Deniz suyu arıtma tesislerini, başta Ortadoğu olmak üzere, Amerika’dan Avrupa’ya kadar birçok ülke tercih ediyor. Türkiye’nin ilk ve en büyük deniz suyu arıtma tesisi Avşa’da. Avşa örneği, aslında deniz suyundan su üretebileceğimizin en somut kanıtı.  2010 yılında yapılan ve zamanla kapasitesi artırılarak, 30 bin kişinin ihtiyacına cevap verebilecek, günde 6 bin metreküp içme suyu elde edilen tesiste, dünya örneklerine de olduğu gibi Ters Osmoz yöntemi kullanılıyor. “Su Musluktan İçilir” hedefi doğrultusunda, su temini sağlanmaya bugün de devam ediliyor” ifadelerinde bulundu.


Su krizi derinleşiyor

Uluslararası yapılan bir çalışmada, 2040 yılında Türkiye’nin su stres seviyesinin kırmızı renkte yani yüksek seviyede seyredeceğinin öngörüldüğüne değinen Ürün, “Benzer şekilde, Türkiye su yoksunluğu endeksinde de 164 ülke içinde 39. sırada yer alıyor. Yani alarm zilleri ülkemiz için çalıyor. Bunu duymak ve gereğini yapmak zorundayız. Öncelikle suyun verimli kullanılması gerekiyor. Bakanlık tarafından açıklanan veriler de gösteriyor ki, yüzde 77 oranında suyun tüketilmesinde ilk sırayı tarım alıyor. Bizim artık, doğru ürün ve yönteme geçmemiz şart. Su stresini azaltmaya karşı ikinci bir önlem. Üçüncüsü ise, alternatif su kaynaklarına yönelmek. Yani, deniz suyu arıtma, yağmur suyu toplama, gri su toplama, atık suyu arıtma gibi yöntemleri daha aktif kullanmak.  Büyük oranda tercih edilen atıksuların arıtılması yöntemi ile su, endüstri ve kentsel kullanımda yeniden değerlendirilir. Suyun geri kazanımı, sadece çevreci bir yaklaşım değil, artık stratejik bir zorunluluk.  Atıksu, çevresel yükü azaltır, döngüsellik sağlar” dedi.


Et harum quidem rerum facilis est et expedita distinctio

İzmir’in su kaynaklarında ilk sırayı Tahtalı Barajı aldığını ve üretimin üçte birini karşıladığını ifade eden Ürün, “Onu Göksu kuyuları ve Gördes Barajı izliyor. Barajların doluluk oranlarına baktığımızda ise neden alternatif kaynaklara yönelmemiz gerektiğini görüyoruz. 2024 yılında Tahtalı Barajı’nın doluluk oranının yüzde 31,2’den 2025 yılında yüzde 15,7’ye, Gördes barajının yüzde 13’den yüzde 5,6’ya gerilediğini görüyoruz. Bu sürdürülebilir bir durum değil. Ülke genelinde yıllık kişi başına tüketilebilir su potansiyeli bin 313 metreküp civarında. İzmir için bu miktar, su kıtlığı seviyesinde olup, bin metreküp civarında. İzmir’in yıllık toplam su ihtiyacı: yaklaşık 250 milyon metreküp. Bununla birlikte, İzmir’de su kayıp kaçak oranı da yüzde 28’lerde. Tüm bu kaynaklar İzmir’de, sürdürülebilir alternatif yöntemleri zorunlu kılıyor” diye konuştu.


Neque porro quisquam est, qui dolorem

İzmir için planlama aşamasında olan 9 yeni baraj yapımı ve Tahtalı Barajı’na su temini sağlayacak Derivasyon söz konusu olduğunu ifade eden Ürün, “İzmir’in arıtma yükünün yüzde 96’sını karşılayan ve açılışı yapılan Çiğli İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi’nin 4. fazının kapasitesinin yüzde 36 artırılarak, Türkiye’nin en büyük arıtma tesisi unvanını alması çok önemli. Bir diğer önemli proje de Çeşme Deniz Suyu Arıtma Tesisi’nin planlanmış olması. Takviminde hayata geçirilmesi çok önemli. Bu tesis, yaz aylarında nüfusu katlanan Çeşme için geç atılmış bir adım. Gerçek kapasitesi için 2040 yılı öngörülüyor. Bu tür çalışmaların uzun vadeli yatırımlar gerektirdiği dikkate alınarak, şehir merkezi için benzer projelerin bugünden planlanması o nedenle çok hayati. İzmir gibi metropollerin denize sahip olması büyük fırsat” dedi.

“Reel sektörün dayanıklılığı giderek azalıyor”

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun ev sahipliğinde 1 hafta içerisinde 7 bölge toplantısı gerçekleştirildiğini belirten Ürün, “Toplantılarda 3 ana sorun öne çıktı. Bunlar, finansmana erişimde yaşanan zorluklar, zirai don felaketi, artan girdi maliyetlerinin özellikle emek yoğun sektörlerde yol açtığı problemlerdi. Bugün yüzde 49’a artırılan politika faizi karşısında ticari kredi faiz oranı en az 10 puan arttı. Bunun işverene maliyeti ise yüzde 75’lere vardı. Bu oranlarla üretim adeta imkansızlaştırılıyor. Üstelik artan faize rağmen kredi çekmek istesek ve bu maliyete razı olsak bile istediğimiz miktarı da çekemiyoruz. Ekonomide dengeler yerine gelmediği sürece bizlerin finansman talebi devam edecek. Şu artık görülmeli. Enflasyonla mücadele süresi uzadıkça, reel sektörün dayanıklılığı da giderek azalıyor. O nedenle, üretici ve ihracatçı nezdinde finansmana erişim ivedilikle kolaylaştırılmalı ve maliyetler makul seviyelere çekilmeli. İkinci konu olarak öne çıkan zirai don felaketi tarımsal üretime adeta darbe vurdu. Bu yaz, ceviz, kiraz, üzüm, kayısı gibi birçok meyve ciddi zarar görmüş durumda. Umarım gereken destek verilir. Üçüncü konu ise emek yoğun sektörlerin rekabet gücünün olumsuz etkilenmesi” dedi.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM