16. Kurumsal Sorumluluk Zirvesi’nde; yeşil finansman, hesap verebilirlik, şeffaflık, sürdürülebilirlik ve toplumsal cinsiyet eşitliği gibi başlıklar değerlendirildi
Türkiye Kurumsal Sorumluluk Derneği (TKSD) tarafından düzenlenen ‘16. Kurumsal Sorumluluk Zirvesi’ İzQ Girişimcilik ve İnovasyon Merkezi’nde gerçekleştirildi. Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ESİAD) stratejik ortaklığı ve Norm Holding ana sponsorluğunda gerçekleştirilen zirvenin ana teması ise ‘Güven’ olarak belirlendi. Zirvede; yeşil finansman hesap verebilirlik, şeffaflık, sürdürülebilirlik ve toplumsal cinsiyet eşitliği gibi başlıklar ‘güven’ teması altında değerlendirildi. Samimiyet ve güveni merkezine alan kurumların uzun ömürlü olacağına değinilen zirvede, ekonomik ve toplumsal refahın da temelinde bu kavramların yer aldığına dikkat çekildi.
“4 temel konu üzerine yoğunlaştık”
Zirvenin açılışında konuşan TKSD Yönetim Kurulu Başkanı Nuran Aksu, “Dernek olarak 20. senemizdeyiz. 2005 yılında kurulan derneğimiz yola aslında kurumsal sosyal sorumluluğun daha da ötesinde hayırseverliğin, son 5-6 senedir sürdürülebilirlik Çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim (ESG) gibi kavramlar girdi hayatımıza. Tüm bunlar hakkında iş dünyasına, kamuya, sivil topluma bilgi farkındalık bu konudaki gelişmelere hem mevzuatlar ve regülasyonlar tarafında hem de kurumların davranışa dönüştürmesi tarafında ne yapması gerektiği ile ilgili yol haritalarında bilgi aktarma bu konunun farkındalığını ve bilincini oluşturmak üzere yola çıktık” diye konuştu.
Derneğin 4 temel konu üzerine yoğunlaştığını ifade eden Aksu, “Bunlar iklim değişikliği, toplumsal cinsiyet eşitliği, yeşil finansman ve diğeri aslında alt ana madde olan sürdürülebilir kalkınma hedeflerinde deprem konusu. Bu konular üzerine sürekli çalışıyoruz” dedi.
“Ekonomik büyümenin temelinde güven var”
Bu yılki zirvenin ‘Güven’ temasını merkezine almasının son derece anlamlı olduğunu ifade eden ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Zorlu ise “Çünkü güven, yalnızca bireyler arası ilişkilerin değil, ekonomik refahın ve toplumsal bütünlüğün de kurucu unsurudur. Bu noktada, ünlü siyaset bilimci ve düşünür Francis Fukuyama, ‘Güven: Sosyal Erdemler ve Refahın Yaratılması’ adlı eserinde, toplumların ekonomik başarılarının yalnızca politikalarla değil, kültürel olarak gelişmiş bir güven duygusuyla mümkün olduğunu vurgular. Yüksek güven düzeyine sahip toplumların, daha güçlü ekonomiler ve daha kapsayıcı sosyal yapılar inşa edebildiğini ortaya koyar. Yani ekonomik büyümenin, siyasi istikrarın, toplumsal dayanışmanın ve çevresel mücadelenin temelinde güven yer alıyor” dedi.

“Fikir alışverişi, hepimize ilham verecek”
İş dünyası temsilcileri için güvenin, yalnızca iş yapmanın değil; uzun vadeli başarı, inovasyon ve ortak değer yaratmanın da anahtarı olduğunu belirten Zorlu, “Bugün bir markanın itibarı, bir çalışanın bağlılığı, bir yatırımcının ilgisi hep bu görünmez ama yaşamsal bağa, yani güvene dayanıyor. İşte bu nedenle; yeşil finansmandan toplumsal cinsiyet eşitliğine, hesap verebilirlikten sürdürülebilirlik stratejilerine kadar pek çok başlıkta, güven ortak paydasında buluşuyoruz. İnanıyorum ki bu fikir alışverişi, hepimize yeni bakış açıları kazandıracak ve ilham verecek. Birlikte hareket etmeden güveni, güven olmadan da kalıcı bir ilerlemeyi sağlayamayız” ifadelerinde bulundu.
Güven ve samimiyetin önemine vurgu
Norm Holding Yönetim Kurulu Üyesi Muhittin Bilget de “Samimiyeti ve güveni bir şeyin içine koyamadığımız zaman hangi alanda olursa olsun bunun sonu başarısızlıktır. Bütün olay güven ve samimiyet üzerine oturuyor. Günümüz deyim yerindeyse iklimde de uluslararası ilişkilerde de maalesef kaosun hakim olmaya başladığı bir dönem. Bu kırılganlıklar ve belirsizlikler içerisinde sırtımızı dayayabileceğimiz bir tane unsur var. Yapılarımızı ailede de şirketlerde de güven ve samimiyet üzerine oturtmak. Sırtımızı dayayabileceğimiz bir yapının ya da birilerinin olması” dedi.
Müşteri güvenilirliğinin önemine değinen Bilget, “Robert Bosch’un bu konuda söylediği bir söz var: “İnsanların güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim” diye. Bizim için de böyle. Dünyada bu işi uzun sürdürebilen şirketlerin temelinde bu var. Birinci kuşağın kaderidir yokluklar içinde var etmeye çalışırlar. İkinci kuşak bunu devralır ama maalesef Türkiye örneğinde ikinci ve üçüncü kuşakların başka olayı başka kuşaklara devredebildiği çok şirket yok. Sebep kurumsallaşamamak” diye konuştu.