İyi bir aşçı olmakla restoranı yönetmek aynı şeyler değildir! Bu, çok sık yapılan bir hatadır. Aşçılık yetenekleri ile küçük bir lokanta sahibi olan birisi, restoranını büyütüp kendi başına yönetmeye çalıştığında her şey terse döner.
Bu, benim birçok KOBİ patronuna verdiğim çok basit bir örnektir. Gerçekten de, bir işletmede çalışırken kendi işini kurmuş epeyce patron ile sohbetlerim oldu. Hepsi de yetenekli ve çalışkan insanlardı. Çalıştıkları işletmelerde yapıkları işi onlardan daha iyi yapan yoktu. Zaman içinde bu işi kendi başlarına yapabileceklerini düşünüp, küçük ölçekten başlayarak kendi işlerini kurmuşlardı.
Buraya kadar da bir sorun yoktu. Ama ne zamanki işleri büyütmeye ve bunu da kendi başlarına yönetmeye çalıştılar, o zaman, ilk başta iyi giden her şey zaman içinde kötüleşti ve birçoğu işini kapatmak zorunda kaldı.
Başta da söylediğim gibi, yemek yapmak ile restoran işletmek iki ayrı iştir. Değişik beceri ve yetkinlikler ister, değişik organizasyonlar gerektirir.
Özellikle KOBİ’lerde gördüğüm ortak bir hastalık da patronların operasyonel işlerden, zamanı gelince elini eteğini çekmek istememeleridir. Bu durum, özellikle KOBİ’lerde veya girişim aşamasındaki şirketlerde çok yaygındır.
Patronların operasyonel işlerden elini eteğini çekmemesinin şirketler üzerindeki olumsuz etkileri, kısa vadede fark edilmese de uzun vadede hem büyümeyi hem sürdürülebilirliği ciddi şekilde tehdit eder.
Patron sürekli operasyonel detaylarla meşgulse, büyük resmi göremez. Yeni fırsatlar yaratmak veya riskleri önceden fark etmek mümkün olmaz. Şirketin vizyonu zayıflar. Operasyonlara boğulmuş bir patron, iş geliştirme ve büyümeyi sağlayacak stratejiler, politikalar yaratmaya zaman ayıramaz. Şirket aynı yerde saymaya başlar. Her şey patrondan geçiyorsa, karar alma süreçleri yavaşlar. Patron işe gelmediğinde ya da ulaşılmaz olduğunda süreçler aksar. Yani şirket kişiye bağımlı hale gelir. Bu da sürdürülebilirlik riskini artırır. Çalışanlar hata yapmaktan korkar, inisiyatif almaz. Yenilikçilik, çözüm üretme ve problem çözme kabiliyetleri körelir. Sürekli patrondan emir alan çalışanlar arasında güven, dayanışma, sahiplenme gibi kurum kültürünü oluşturan dinamikler gelişemez. Patron her şeye karıştığında, çalışanlar sorumluluk alamaz. Bu da motivasyonu ve gelişimi engeller. Nitelikli çalışanlar kendilerini yetersiz veya değersiz hissederek şirketten ayrılabilir.
En önemlisi ise, Operasyonel detaylara gömülmüş bir yönetici, yenilik yapmaya odaklanamaz, her şeyi kontrol etmeye çalışan patron hem fiziksel hem zihinsel olarak tükenir. Bu da hem şirket hem kişisel yaşam için ciddi bir tehdit oluşturur. Bu etkiler, şirketin zamanla verimsiz, kırılgan ve rekabet gücü düşük bir yapıya dönüşmesine hatta kapanmasına yol açar.
Peki, girişimci yönü kuvvetli, fırsatları görebilen ve bunu eyleme dönüştürebilen bu zeki insanlar neden yukarıda saydıklarımın önemli kısmını dikkate almaz ve doğru bildiği yanlış yolda ısrarla yürür, kendini operasyonel işlerden ayıramaz?
Gelin, şimdi de biraz bunu konuşalım.
Patronların operasyonel işlerden elini eteğini çekememesinin birkaç temel nedeni vardır.
Kontrol ihtiyacı (mikro yönetim eğilimi)
Birçok patron, her şeyi en iyi kendisinin bildiğine inanır. Bu da çalışanlara güvenememeye ve her süreci yakından takip etme ihtiyacına yol açar. “Kimse benim kadar dikkatli yapmaz” düşüncesi, operasyonel işlere saplanıp kalmalarına neden olur.
Delegasyon becerisinin eksikliği
Yetki devretmek hem stratejik karar alma becerisi hem de güven gerektirir. Ancak birçok patron bu konuda yeterli beceriye veya deneyime sahip değildir. Sonuç olarak, yapılabilecek işleri bile kendileri yapmaya devam ederler.
Sistem ve Süreç Eksikliği
Operasyonel işlerin devredilebilmesi için oturmuş sistemler, süreçler ve görev tanımları gerekir. Bu yapı eksikse, patron her işe müdahil olmak zorunda kalır, çünkü kimse neyi nasıl yapacağını tam olarak bilemez.
Güvenilir ekip kuramama
Doğru kişileri işe almak ve onları geliştirmek zaman alır. Patron, ekibine yeterince güven duymuyorsa ya da yetkin bir ekip kuramamışsa, operasyonu bırakmakta zorlanır.
Geçmiş alışkanlıklar
Şirketin ilk zamanlarında her işe koşturmak zorunda kalan patron, şirket büyüse bile bu alışkanlığı sürdürebilir. “Her işe koşmak” artık refleks haline gelmiştir.
Stratejik düşünme eksikliği
Bazı patronlar için operasyonel işlerle uğraşmak, strateji geliştirmekten daha kolay ve somuttur. Uzun vadeli plan yapmak yerine günlük işleri çözmek daha rahat gelir.
Kaybetme korkusu
“İşi başkası yaparsa bozulur”, “müşteri memnuniyeti düşer” ya da “verim düşer” gibi kaygılar, patronun operasyonları devretmesini engeller.
Gördüğünüz gibi patronların ellerini operasyonel işlerden çekmemeleri için kendilerince haklı olduklarını düşündükleri birçok neden var. Önemli bir bölümü de bunlara inanıp inatla ve ısrarla operasyonel işlerde kalmaya devam eder. Ne üzücüdür ki kimse de onların bu yanlış iradesine “Yapma!” deme cesaretinde bulunamaz.
Doğru olan ise -eğer sağlıklı ve sürdürülebilir bir büyüme istiyorsak- zaman içinde operasyonel işlerden dengeli bir şekilde uzaklaşmak ve şirketimizi büyütecek politika ve stratejilere odaklanmaktır.