Salı, Mayıs 20, 2025

Evdeki saksılarda bitkilerin yaşamını kolaylaştıralım

Ne dikerseniz tutan birisi iseniz, ya da bitki dilinden anlıyorsanız başka. Yalnızca büyük büyük binalarda oturuyorsanız, bitkileriniz zorlu şartlarda yaşamaya mahkum ediyorsanız biraz düşünmekte yarar var. Geçen haftalarda su ya da nem ve ısı aracılığı ile tohumların nasıl önce kök sonra da yaprak vermeye başladığını gördük. Bu arada, tohumun ısı ve nem ile buluştuktan sonra o sırada toprağın kaç cm. ya da mm. altında olmasının da önemini gördük. Bazı tohumlar çimlenebilmek için torprak yüzeyinde olması gerektiğini ayrıca belirtelim. Nemin de, az ya da çok olarak değil dengeli olması gerekiyor. Bir de doğal olarak tohumun içinde bulunduğu ortamın niteliğinin de önemli olduğunu bildirelim. Tohumun içinde bulunduğu, onu koruyan, kollayan ortamın toprak olduğunu unutmayalım.

Bir bitki düşünün, bolca çiçek açarak sizi düşler ülkesinde gezintiye götürüp getiriyor. Bu bitkiye bakarken, asıl güzelliğin toprak altında olduğunu göz ardı etmeyelim. Sağlıklı bir kök yapısı, kök ağı olmadan güzel bir bitkinizin olması imkansızdır. Dolayısı ile sağlıklı büyüyen bir bitkiniz var ve bu bitki bir süre sonra büyümesi yavaşlıyor ve yapraklarda değişiklikler oluyorsa durup düşünmenin zamanı geldi demektir. Doğada bir bitkiyi toprağa diktinizse genel olarak kökleri su içinde kalmaz. Bir şekilde buradaki su bir yerlere akar gider. Burada su baskınlarını, yan parsellerde yapılan kazı çalışmaları nedeniyle geçirgenliği değişmiş arazilerden bahsetmiyoruz.

Ne yazık ki bir saksı, bir anlamda akvaryum gibidir. Saksının içinde kök, su, bakteriler, toprak, organik maddeler beki biray taş ve kum, bir biyolojik döngü oluşturmaya çabalarlar. Ne yazık ki, saksı çok ufak olduğu için tam olarak Con Ahmet’in devr-i daim makinesi gibi yakıta gereksinim duymadan hayatı devam ettiremez. Bizim, döngünün devamı için sık sık bir şeyler yapmamız gerekir. Yukarıda da az çok söyledik, bir bitkiinin yaşamını devam ettirebilmesi için ışık, su, karbondioksit (CO2),toprağa besine gereksinim duyar.

Bitkinin gereksinim duyduğu bu maddeler saksıda azaldıkça sizin dışarıdan bulup bunu yerine koymanız gerekir. Bu kalemlerden bir tek karbondioksit, dünyamızda yeterince hatta fazlasıyla var. Örneğin ortalama geniş yapraklı subtropikal bir bitki 18 ile 26 dereceler arasında gayet rahat yaşar. Bu bitkiyi sulayacaksanız, su sıcaklığı her zaman oda sıcaklığına eşdeğer olmalıdır. Hemen burada dikkatiniz başka bir yerlere çekmek isteriz. Bizim dairelerimizde, asıl bitkilerin ışık ve nem daha doğrusu nemsizlik sorunuyla baş etmemiz gerekir.

Bir Dieffenbachia ya da Ficus benjamina’yı alırsak, bu bitkiler havada %30 haydi bilemediniz %40 neme ihtiyaç duyarlar. Oysa merkezi ısıtma yöntemi ile ısıtılan bir meskende hava genellikle kupkuru oluyor. Eğer içeride nem olsun istiyorsanız bu sefer de parkelerde çürüme, duvarlarda mantarların oluşturduğu renk değişimleri gözünüze çarpacaktır. Duvarlara nem nedeniyle yapışan mantarlar, astımlılar açısından büyük tehlike oluştururlar. Her ne kadar çok nemden hoşlanan tonla bitki olsa da %60’ın üzerindeki nem miktarı bazı hastalıkların özellikle de mantar hastalıklarının kolay yayılması açısından sakıncalıdır.

Bu nemsizlikle savaşımın en uygun yolu evinizda, dairenizde camla kaplı nemini, ısısını ayarlayabileceğiniz bir bölümün olmasıdır. Yoksa bitkilerinizi bir arada toplayarak birbirlerinin neminden faydalacakları bir alan bulmanız zorunludur. Dahası da var, bu bitkileri bir tepsinin üzerinde toplayabilirseniz akan su hem ziyan olmamış, hem de evinize zarar vermemiş olur. Üstelik de bitkilerin bulunduğu bölgenin nemi, biraz daha artmış olur. Size bu tepsilerin altına bir şeyler koyarak, bunların altında bir hava akımının olmasına olanak verilmesinini öneririm.

Çok yazdık, uzun yazdık, laf da döndü dolaştı, sıra yapraklara geldi. Yapraklar her zaman gözümüzün önünde olduğu için durumları her zaman ilgimizi çeker. Canlı yeşil renkleri bozulduğu zaman ister istemez biz de üzülürüz. Bir bakalım sulama durumu yaprakları nasıl etkiliyor? Az su verince yaprakların kuruduğu bölgeler sert ve kırılgan hale gelirler(1), alışılageldiklerinden fazla su verince ise yapraklar yumuşayarak sararırlar(2). Unutmayalım fazla su vermek bitkileri her zaman daha çabuk ve geri döndürülmez bir şekilde ölüme götürür.

Bir kere kök çürümesi başlayınca önünü almak çok zor oluyor. Buna karşılık nokta ya da yuvarlak şekildeki sararmalar böcek ya da virüslere bağlı oluyor. Yok birdenbire yaprakları kuruduysa ve döküldü uçlarda kuru yapraklar karardıysa, düzenli su vererek saksıyı değiştirin. Gerçek anlamda çok aydınlık arada direkt güneş ışığı alan bir bölgeye koyun. Bazı nematotlar gibi toprak solucanlarının da bu işe neden olabileceğini unutmayın. Bunun yanında demir magnezyum eksikliklerinden süreğen durumlar olduğundan bahsetmeyeceğiz. Yanlış hatırllamıyorsak 2 sene önce buları yazmıştık.

Bu hafta da yazımızı sonlandıracağız. Su verilmesindeki değişiklikler yapraklarda nelere yol açıyor? Bunların fotoğraflarına bir bakalım istedik. Arkasından da Serpil Üçok gerçekten değişik bir bitki fotoğrafı yollamış. Bir Himalaya gelinciği: Meconopsis grandis, yetiştirilmesi gerçekten zor. Denemek isteyenlere sabırlar diliyoruz. Bu fotoğrafları gazetemizde göreceksiniz. Diğer taraftan bunlara ek olarak Serpil Üçok bizim coğrafyamıda hiç meraklısı olmayan bir Şili fener ağacı (Crinodendron hookerianum) çiçekleri yollamış. Fadime hocamız ise yeni açan süsenleri bizimle paylaşmış. Hepsine teşekkür ediyoruz.

Oğuzhan Daver

Diğer Yazarlar