Pazar, Ağustos 24, 2025

“IBERYA Vakası’nda donanım yeterli değildi”

Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) tarafından hazırlanan ve 28 Nisan 2025 tarihinde İspanya ve Portekiz’i kapsayan İber Yarımadası’nda yaşanan elektrik kesintisini analiz eden ‘28 Nisan 2025 Tarihli İber Yarımadası Elektrik Kesintisine İlişkin TÜREB Teknik Gözlem Raporu’ başlıklı raporda Türkiye’ye yönelik öneriler de yer alıyor. 28 Nisan 2025 tarihinde İspanya ve Portekiz’i kapsayan İber Yarımadası’nda yaşanan elektrik kesintisinin Avrupa elektrik sistemi açısından tarihi bir vaka olarak değerlendirildiği ifade edilen raporda yaşanan olayın yüksek yenilenebilir entegrasyonu, düşük sistem ataleti, inverter bazlı üretim yapısının zafiyetleri ve hibrit HVDC/AC bağlantılar gibi birçok teknik unsurun bir araya gelmesiyle oluştuğu tespitine yer verildi.

Olayın ardından, salınımları bastıracak nitelikte donanım ve yazılım altyapısının yeterli düzeyde olmadığı; salınım algılama ve kontrol sistemlerinin gecikmeli veya yetersiz tepkiler verdiğinin değerlendirildiğine dikkat çekilen raporda, şu tespitler yer alıyor: “İlk üretim kaybının nedeni henüz kesinleşmemiş olmakla birlikte, İspanya’da gözlenen nominal üstü (fakat limitler içindeki) yüksek gerilimlere bağlı olarak ve İspanya’da merkezi olmayan çok sayıda üretim tesisinin anlık olarak devre dışı kalmış olması ihtimali üzerinde duruluyor. Kabul edilebilir sınırın üst limitine yakın seyreden gerilimler, şebekede meydana gelen küçük bir değişim ile limitleri aşmış olabilir.” Özellikle dağıtık ve küçük üretimlerde voltage through gibi özellikleri zorunlu olmaması aşırı gerilimlere bağlı olarak yüksek sayıda küçük ölçekli santralin trip etmesine neden olmuş olabileceğinin de değerlendirildiği belirtildi.


İhracat yönünde enerji akışı devam etti

Üretim kayıplarının ardından başlayan frekans düşüşünün otomatik koruma sistemlerini tetiklediği ve bu sistemlerin yük atmalarla yanıt verdiğinin kaydedildiği raporda, şu ifadelere yer verildi: “Ancak sistem kararlılığı bu yük atmayla da sağlanamayınca, Fransa-İspanya arasındaki AC bağlantılar senkronizasyon kaybı nedeniyle otomatik olarak açılmış ve nihayetinde tüm İberya Yarımadası şebekesi çökmüştür. Bu üretim kaybı ve Fransa ile olan AC hatların kopmasına ilave olarak, Fransa ile olan HVDC bağlantı senkron bir bağlantı şekli olmadığı için oluşan dengesizliğe rağmen ihracat yönünde enerji akışına devam etmiştir.”

Yüksek yenilenebilir enerji üretiminin (özellikle güneş), bahar dönemi nedeniyle düşük elektrik talebi ve sistemdeki düşük atalet seviyelerinin birleştiği, bu da sistemi daha kırılgan hale getirdiği belirtildi. Arıza öncesi inverter tabanlı rüzgar ve güneş üretimi toplamının, tüketimin yüzde 60’ından fazlasını karşıladığı vurgulanırken, “Özellikle İspanya’nın güneybatısında yer alan geniş ölçekli güneş santrallerinin bu kırılgan yapının merkezinde olduğu tahmin ediliyor. Bu sebeple sistemdeki salınımlara cevap verilememiş ve küçük üretim tesislerinin gerilim kontrol yükümlülüğü yok ise veya kısıtlı ise gerilim problemini daha da arttırmış olabilir” ifadeleri yer aldı.


Kesinti, dijitalleşmenin önemini gösterdi

Raporda, İspanya ve Portekiz’de yaşanan kesintinin enerji dönüşüm sürecinde elektrik sistemlerinde şebeke yatırımları, dijitalleşme, baz yük santralleri, esneklik ve şebeke ölçekli elektrik depolama sistemlerinin ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gösterdiğinin altı çizildi. İberya kesintisini takiben enerji piyasalarında daha yoğun şekilde tartışılan politika önerileri arasında öne çıkan kavramlar esneklik ve sistem ataleti olduğu, politika önerileri altında, depolama ve esneklik alanlarında, batarya sistemlerinin frekans destekleme rolleri için kullanımı ve talep tarafı esnekliği için piyasa içerikli mekanizmaların geliştirilmesinin öne çıktığı vurgulandı.


Elektrik depolamada vizyoner strateji benimsendi

Depolama kapasitesinin geliştirilmesinde Türkiye’nin vizyoner ve proaktif bir strateji benimsediği, son yıllarda verilen yeni rüzgar enerjisi santrali (RES) ve güneş enerjisi santrali (GES) ön lisanslarının enerji depolama şartı ile düzenlendiği ve sistemsel esnekliği ve arz güvenliğini merkeze alan bir dönüşüm başlattığı ifade edildi. Raporda şu tespitlere yer verildi: “Depolama kapasitesinin geliştirilmesi politika önerisi ele alındığında Türkiye, bu konuda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB) ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) öncülüğünde vizyoner ve proaktif bir strateji benimseyerek, son yıllarda verilen tüm yeni rüzgar enerjisi santrali (RES) ve güneş enerjisi santrali (GES) ön lisanslarını elektrik depolama şartı ile düzenlemiş ve enerji dönüşüm sürecini sistemsel esnekliğini ve arz güvenliğini merkeze alan bir şekilde destekleyerek hızlandırdı.”

Bugün itibariyle Türkiye geneline yayılmış yüzlerce yatırımcının önümüzdeki dönemde hayata geçireceği yaklaşık 680 depolamalı projenin toplamda 33,5 GW kurulu güç büyüklüğüne ulaştığı belirtildi. Bu ölçeğin Türkiye’nin elektrik sistemine entegre olacak güçlü, esnek ve kapsayıcı bir yenilenebilir enerji altyapısının temelini oluşturduğu kaydedildi. Türkiye’nin rüzgar ve güneş enerjisi potansiyelini değerlendirmenin yanı sıra aynı zamanda depolama entegrasyonu ile arz-talep dengesini güçlendirirken, elektrik sistemi işletmesinin güvenliğini sağladığı ve vatandaşlara daha ucuz, temiz ve sürdürülebilir elektrik sunulmasının önünü açtığının altı çizildi.


Frekans salınımlarının büyümeden sönümlenmesi önemli

Baz yük santrallerinin sistemde varlığının korunması kadar, şebeke ölçekli elektrik depolama sistemleri ile bu dönüşümün desteklenmesi ve arızalara şebeke izleyen depolama teknolojileri ile daha hızlı tepki verilerek frekans salınımlarının büyümeden sönümlenmesinin kritik öneme sahip olduğunun İspanya ve Portekiz’de yaşanan kesintide çok net bir şekilde görüldüğü ifade edildi. Türkiye’nin şebeke ölçekli elektrik depolama sistemlerinin desteklenmesi ve hayata geçirilmesinde diğer birçok ülkeden önce aldığı kararın çok doğru bir politika tercihi ve uygulama olduğu vurgulandı.

Türkiye’nin dünyada tahsis edilen depolamalı yenilenebilir santral kapasite büyüklüğü açısından dünyada önde gelen ülkelerden birisi olduğu belirtildi. Raporda ayrıca, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB) ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) Türkiye’nin enerji dönüşümü stratejisi ve bu kapsamda yeni depolamalı santrallerin planlanması, kapasite tahsisleri, bu santrallerin şebekeye dahil edilmesi, yeni şebeke yatırımlarının planlanması, yeşil ve dijital bir şebeke oluşması açısından öncü ve kritik bir rol oynadığı kaydedildi. Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) ve bölgesel elektrik dağıtım şirketlerinin de kapasite tahsisleri sonrası bu santrallerin şebekeye entegrasyonu konusunda teknik olarak üzerine düşeni yerine getirme gayretinde olduğu ifade edildi.

Bu bağlamda yatırımcılara tahsis edilen yaklaşık 33,5 GW’lık depolamalı rüzgar ve güneş enerjisi santrali yatırımlarının, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın (ETKB) öncülüğü ve desteğinde hazırlanarak önümüzdeki haftalarda yasalaşması beklenen Süper İzin Düzenlemesi ile birlikte bu yatırımların hızlı bir şekilde devreye alınmasının Türkiye’nin yenilenebilir enerji kurulu gücünün artması kadar iletim sistem güvenliğinin sağlanması açışından da önemli katkılar sağlayacağı belirtildi.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM