Salı, Haziran 17, 2025

Türkiye’de toprakların yarısı çölleşme riski taşıyor

İnsan faaliyetlerinin neden olduğu arazi tahribatı ve iklim krizi, yaşamı tehdit ediyor. Her yıl Mısır büyüklüğünde, yaklaşık 100 milyon hektar arazi üretkenliğini ve toprak sağlığını kaybediyor. TEMA Vakfı, Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’nde, arazi tahribatının dünya ekonomisine yıllık maliyetinin 10 trilyon dolar olduğunu belirtti. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, Türkiye topraklarının yüzde 50’sinin yüksek çölleşme riski altında olduğu kaydederek, “2001–2020 yılları arasında kurak iklime sahip alanlar yüzde 5,4 oranında arttı. Sürdürülebilir olmayan tarım uygulamaları, erozyon ve aşırı gübre kullanımı topraklarımızın üretkenliğini azaltıyor. Yanlış ürün tercihleriyle yer altı su seviyemiz hızla azalıyor, sulak alanlarımız yok oluyor” dedi.

 2000 yılından bu yana yaşanan kuraklık olaylarında yüzde 29’luk bir artış gözlemlendi. Son otuz yılda, dünya genelindeki toprakların dörtte üçünden fazlası, önceki 30 yıla kıyasla daha kurak hale geldi. Bu durum, özellikle kurak bölgelerde yaşayan 3 milyar insanın yaşamını doğrudan etkiliyor.


“Ekonominin yüzde 50’si doğadan elde ediliyor”

Deniz Ataç, toprağın korunmasının ve iyileştirilmesinin doğayla uyumlu yaşamın vazgeçilmez bir parçası olduğunu hatırlatarak şunları söyledi: “Bugün dünya ekonomisinin yüzde 50’si doğadan elde ediliyor. Ancak kısa vadeli kazançlar uğruna doğa sürekli tahrip ediliyor. Doğadan alıyor, ancak ona neredeyse hiç yatırım yapmıyoruz. Eğer önlem alınmazsa, yüzyıl sonunda kurak alanlar Türkiye’nin 7,5 katı yani 5,8 milyon km² kadar genişleyecek. Bu sadece toprak verimliliğinin ve gıda üretiminin azalması değil; aynı zamanda su kıtlığı, yoksulluk ve iklim krizinin derinleşmesi anlamına gelir.”

Ataç, gelinen noktada çölleşme tehlikesinin daha da derinleştiğini belirterek, “İklim krizinin etkisiyle yağışlar azalıyor, su varlıklarımız yok oluyor; Türkiye’de çölleşmeye maruz kalan alanlar ise hızla artıyor. Türkiye topraklarının yüzde 50’si yüksek çölleşme riski altında. 2001–2020 yılları arasında kurak iklime sahip alanlar yüzde 5,4 oranında arttı. Sürdürülebilir olmayan tarım uygulamaları, erozyon ve aşırı gübre kullanımı topraklarımızın üretkenliğini azaltıyor. Yanlış ürün tercihleriyle yer altı su seviyemiz hızla azalıyor, sulak alanlarımız yok oluyor. Bu durumu tersine çevirmek ise bizim elimizde” ifadelerinde bulundu.


“Doğaya yatırım yapma zamanı”

Toprağın ve doğal varlıkların korunmasına katkı sağlayabilmek için birlikte hareket edilmesinin önemini vurgulayan Ataç, “Bugün neden olduğumuz arazi tahribatı ve bunun sonucu oluşan çölleşme, kuşaklar arası adaleti ortadan kaldırıyor. Bu adaleti yeniden sağlamak; doğaya olan yükümüzü azaltmaktan, arazi tahribatına karşı durmaktan, bu alanda etkili politikalar geliştirmekten ve arazi restorasyonu yoluyla doğayı iyileştirmekten geçiyor” diye konuştu. 

Ataç yapılacakları söyle anlattı: “Tahrip olmuş ormanların yeniden orman haline getirilmesi, çayır ve meraların ıslah edilmesi, sulak alanların geri kazanılması, tarım arazilerinde ise erozyonu önleyen, toprak organik madde içeriğini artıran ve toprak sağlığını koruyan sürdürülebilir tarım tekniklerinin uygulanması gerekiyor. Üstelik arazi restorasyonu çalışmalarına yapılacak her bir yatırımın getirisi 30 katına kadar ulaşabiliyor. Şimdi doğaya yatırım yapma zamanı. Çünkü toprağı iyileştirmek; yalnızca bugünü değil, doğayı ve geleceğimizi de korumaktır.”

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM