Takasla başladı insanoğlu ticarete. Bende şu var ama ihtiyacım olan şunlar yok dedi önce. Sonra baktı, kendinde olmayanlar başkasında var, onlarda olmayanlar ise kendisinde var. Böylece değiş tokuş icat edildi. Sonra gelişti takas dediğimiz bu sistem. Satış yerleri açıldı. İhtiyacını bulmak ve satın almak için bu yerlere gitti insanlar ve oralarda gene kendi icadı parayı kullanarak aldı ne lâzımsa. Ticaret hızla gelişti. Öyle hızlı gelişti ki, “İpek Yolu” günlerinin uzun süreli ve yorucu mal temininden, tonlarca malın bir defada birkaç günde nakledildiği dev gemilerin çağına ve uçaklar sayesinde saatlere sığdırılışına vardı sonunda. Ama zamane insanı bununla yetinmedi. Paraya el sürmeden ve evinden çıkmadan halletmenin yolunu buldu nihayet. Artık onun elinde kredi kartı, kucağındaki hattâ avucundaki bilgisayar ekranında emrine amade “elektronik ticaret” kolaylığı vardı. Ona “E-ticaret” adını verdi.

Bu yeniliğe (Artık yenilik demek bile doğru değil, öylesine eskidi ve yaygınlaştı ki!) alışanlardan biri de benim. Gerçi haftada bir kurulan mahalle açık pazarlarını gezmekten zevk alan emeklilerden de olsam, başta satın aldığım kitaplar olmak üzere, bazı ihtiyaçlarımı e-ticaret imkânlarını kullanarak temin ediyorum. Büyük kolaylık. Hele hem çalışmak hem iki küçük çocuğa bakmak, bu arada yemek hazırlamak, evin bakımını yapmak gibi görevleri nedeniyle zamana karşı yarışan kızım gibileri için bulunmaz bir nimet. Nefes alacak hali yok kızımın ve onun gibi olan binlerce insanın. Artık e-ticaret var. Aç interneti, gir bir büyük mağazanın sayfasına, üye ol, ne lâzımsa “koy sepete”, gelsin kapına. Parmaklarının ucundaki kolaylık bunun adı.
Fransız Le Figaro gazetesinde çıkan bir yazıyı okuduktan sonra yazmak istedim bu giriş yazısını. Başlıkta şöyle diyor: “E-ticaret: Özel kişiler arasındaki alışveriş çarşı pazarı sarsıyor”. Gazeteye göre her türlü mal ve hizmetin bireyler tarafından doğrudan satın alımı, ticaret ve dağıtım firmalarını stratejilerini bu yeni sisteme göre uyarlamaya zorluyormuş. Bir araştırma sonucuna göre 2014 yılında 12 milyon Fransız bir e-ticaret kuruluşundan yararlanmış ve bu sayının 2015 sonuna kadar 21 milyona ulaşacağı tahmin ediliyormuş. Türkçe olarak ekonomi dilinde nasıl denildiğini bilmiyorum ama bir anlamda “iş birliği ekonomisi” olarak adlandıracağım türün ticaretten de eski olduğunu söyleyen uzmanlar, Internet’in gelişiyle, hizmet ve mal teminine çalışan insanların hızla artmasının dağıtım firmaları için giderek artan bir tehdit oluşturmakta olduğunu da söylüyorlar. Bu ticaret biçiminin dünya çapında 25 milyar doları bulduğu, olayın henüz başında olunduğu ve 2018 yılına bakıldığında 100 milyar dolara ulaşacağının öngörüldüğü, bizzat ünlü Monitor Deloitte yöneticileri tarafından açıklanmış. Bütün sektörlerin etkilendiği iddia ediliyor. Üstelik bu yaygınlaşmanın sadece tüccarları değil, e-ticaretçilerin de dengesini bozduğunu söylüyorlar. Otel rezervasyonlarının bu yolla yapılıyor olması, otelcilerin de dengesini bozmuşmuş. Satışların e-ticaret şeklinde kişiden kişiye doğrudan gerçekleştiriliyor olması otelcileri endişelendirmeye başlamış. Meselâ AIRBNB adlı e-ticaret firmasına her gece 425.000 başvuru yapılmaktaymış. Bu rakamın dünyadaki bütün Hilton otellerinin müşterilerinin sayısından %22 daha çok olduğu hesaplanmış.
Peki sadece masanızdaki ya da kucağınızdaki bilgisayar ekranı mı bu kolaylığı sağlayan? Tabii ki hayır. Bir fenomen halini alan “akıllı” cep telefonları bu mücadelede önemli bir yerde. Rakuten adlı Japon kurumunun verilerine göre e-ticaret işlemlerinin en az bir kez taşınabilir (cep) telefonlarla yapıldığı anlaşılıyor. Üstelik hiçbir müşteri adayını kaçırmamak ve küçük ekran kullanma becerisinin en üst düzeyde basitleştirilmesi cep telefonu firmaları ve satıcılar bu yönde büyük yatırımlar yapmaktaymış. Şimdilerde buna e-ticaret değil, m-ticaret (mobil’in m’si) deniyormuş. Meselâ ünlü Price Minister firmasının 10 milyon (her ay) ziyaretçisinin %35’i cep telefonları ve/veya tabletlerle aramaktaymış. Bazı kolaylıkları göz ardı edemeyiz. Geçenlerde fotoğraf makinam için önce bir polarizasyon filtresi, sonra da kameranın uzun pozlarda sarsılmadan çekim yapmasını sağlayan bir uzaktan kumanda deklanşörü getirttim bu yolla. Hem de biri ABD’den diğeri Hong-Kong’dan geldi. Bilgisayar ekranında aradığını bul, kredi kartınla ödemeyi yap, bir hafta sonra kapıda. Bu örnekler satın almayla ilgili. Sattım da. Birkaç kez elimdeki bazı kitapları bu yöntemle bireylere sattım. Çok güvenli bir sistemdi ve hemen paramı aldım.
Artık dünya, evimizin bahçesindeki çardakta sâkin sâkin çayımızı içerken lâmbalı radyodan haberleri dinleme dünyası değil. Bakkal Hüseyin amcadan ekmek alıp ay sonunda toptan ödemek üzere deftere yazdırdığımız dünyada da yaşadım. Yurt dışına giden ahbap, dost, akrabaya burada bulunmayan bazı şeyleri ısmarlama çağı da geride kaldı. Çağdaş imkânlardan yararlanmak zamanıdır şimdi… Ama o günler de çok lezzetli anılarla doluydu be canım! Yavaş yaşıyorduk ama yavaş da ihtiyarlıyorduk. Güneşin, rüzgârın, tabiatın tadına varıyorduk. Daha az sinirleniyor, daha çok gülüyorduk. Sizleri bilmem ama ben çocukluğumu çok arıyorum.