Salı, Haziran 24, 2025

Deneyimli gazeteci Sinan Doğan e-kitabını yayınladı

Deneyimli ekonomi gazetecisi Sinan Doğan, yayınlanan “İzmir Sermayesinin Yükselişi ve Çözülüşü” kitabıyla İzmir sermayesinin altın çağlarına, Yaşar Grubu ile İzmir sermayesinin büyük ölçüde paralel seyir izleyen büyüme serüvenine, sermayenin çözülüş dönemlerine tarihsel bir perspektifle ışık tuttu.

1996 yılından bu yana ekonomi gazeteciliği yaparak, İzmir ekonomi tarihi içerisinde yer aldığını ifade eden Gazeteci Sinan Doğan, “İzmir ekonomisindeki gelişmelerin hep içerisindeydik. Haber de yapıyorduk fakat aynı zamanda da çeşitli araştırmalar gerçekleştiriyorduk. Elbette Sanayi Odası, Ticaret Odası ve Ticaret Borsası’nın da İzmir tarihi ve kendi tarihleri ile ilgili değerli çalışmaları var. Ancak İzmir ekonomi tarihine muhalif bir tarih bakış açısıyla bakmak gerektiğini düşünüyordum. Deniz Ticaret Odası’nda çalıştığım dönemde bu kitap fikri aklıma geldi. Hatta birkaç arkadaşımla ‘İzmir Ekonomi Ansiklopedisi’ yapsak diye düşündük ama olmadı. Ardından bu kitabı pandemi döneminde yazmaya başladım. 2024’ün ortalarında tamamladım” dedi.


Akademik çalışma yapanlar için de kaynak

Kitabı yazma amacının; İzmir’in ekonomi tarihini, İzmir sermayesini sadece akademik dünyaya bırakmak yerine gazetecilerin de bu alanda dışarıya aktarabilecekleri birikimlerinin bulunduğunu göstermek ve akademi ile gazetecilerin arasında yükselen duvarları inceltmek olduğunu dile getiren Gazeteci Doğan, “Kitap sayesinde yeni fikirlerin doğması arzusundayım. E-kitap olarak yayınladım ki birçok insan kolayca ulaşsın, okusun. Aynı zamanda gazeteci arkadaşlara da bir motivasyon kaynağı olabileceğini düşündüm. Çünkü bence birilerinin ortaya bir kıvılcım atması gerekiyordu. Kitapta İzmir ekonomi tarihini, sermayesini yarı akademik açıdan ele aldım. Bu açıdan, İzmir ekonomisi üzerine araştırma yapan, akademik çalışmalar hazırlayanların da bu kitabı okumaları benim için önemli” diye konuştu.


Kopuş-entegrasyon diyalektiğinde İzmir

Kitapta İzmir’in kopuş-entegrasyon diyalektiği temelinde gelişimini baz aldığını belirten Doğan, İzmir’in kimi zaman bağımsız bir şehir, serbest bölge konumuna yükselerek merkezden koptuğunu, şimdi olduğu gibi kimi zaman da merkezin potasında eridiğini söyledi. Kitaptaki bir diğer tezin Yaşar Grubu’nun ve Kurucusu Selçuk Yaşar’ın büyüme ve gerilime süreci ile İzmir ekonomisinin büyüme ve gerileme seyrinin paralelliği olduğunu dile getiren Doğan, “1950-1960’lı yıllarda Yaşar Grubu yükselince, büyüyünce İzmir de büyüyor. Bu bir ekonomi tarihiyse ya da tarihsel bir romansa, bunun bir kahramanı olacaksa bence Selçuk Yaşar olmalıydı. Çünkü İzmir’de birçok sermaye grubu olsa bilse İzmir’in en iddialısı, İstanbul’a kafa tutacak ölçüde iddialısı Yaşar Grubu’ydu” dedi.


İzmir sermayesi iddiasını kaybetti

İzmir kamuoyunun sık sık sorduğu “İzmir neden istenilen yatırımları çekemiyor?”; “İstanbul sanayi, Ankara müteahhitlik firmaları için öndeyken İzmir neden geriliyor?”, “Kent neden kendi kabuğuna çekilmiş durumda?” sorularına kitapta yanıt aradığını da söyleyen Doğan, “İzmir sermayesi iddiasını kaybetti. Çünkü İzmir sermayesi dediğimiz kavram 1800’lü yılların ortalarında özellikle Levanten sermayesinin İzmir’e akışıyla, İzmir’i bir liman ve serbest şehir hale getirmesiyle mümkün olmuştu. Levantenlerin etkisi azaldıkça, Rumların savaştan sonra Yunanistan’a gönderilmesinin ardından onların geleneğini takip eden Türk-Müslüman bir sermaye grubu ortaya çıktı. Bu grup çeşitli duraklamalara rağmen özellikle 1950’li yıllardan sonra devletin de verdiği imkanlarla hızla büyüdüler. Teşviklerden, Marshall yardımlarından faydalandılar. İzmir de özellikle 1980’li yıllardan sonra korumacı devlet teşviklerine dayalı politikalardan vazgeçildikçe, liberal politikalar hakim oldukça döneme uyum sağlayamadı. Çünkü İzmir, korunaklı bir alanda rekabet ediyordu ama ulusal ve uluslararası rekabet ortaya çıkınca, İzmir bu duruma ayak uyduramadı” dedi.


Yanlış tercihin bedelini ödedi

Bu süreç içerisinde İzmir’in bir de siyasi alanda yanlış tercih yaptığını vurgulayan Doğan, “İzmir’deki sermayenin büyük çoğunluğu 12 Eylül Askeri Darbesi’nden sonra liberal iktidara değil de askerlerin kazanacağını öngörerek askere yatırım yaptı. Dolayısıyla bunun bedelini Turgut Özal, İzmir sermayesine çok ciddi şekilde ödetti. İzmir’in önü kesildi. İzmir hem ekonomik sisteme ayak uyduramadı hem de siyasi iktidarla bir çekişme içine girdi. Dolayısıyla kent sermayesi 1990’larda artık iddiasını yitirmişti. Ancak bir parantez de açmak lazım. İzmir, 1990’lı yıllarda ve 2000’li yıllarda yine de çeşitli canlanmalar yaşadı. Gruplar küçülmüştü ama çok ortaklı bir şirket modeliyle yeni bir şans denemesi yaptılar. Holdinglerin çözüldüğü dönemde İzmir’de bir güç odağı olalım dediler. Ama yine de işe yaramadı. Artık yeni bir milenyumda, 2000’li yıllarda İzmir sermayesi ciddi ciddi iddiasını kaybetti. Bana göre İzmir sermayesi kavramı da geçerliliğini yitirdi” İfadelerini kullandı.


Devletin tayin edici politikaları

İzmir’in şu an hem küresel sermaye hem de İzmir dışından gelen sermaye grupları tarafından ‘ele geçirildiğini’ dile getiren Doğan, “Günümüzde artık ‘İzmir sermayesi’ kavramdan bahsedemiyoruz. Ekonomi tarihi açısından konuşulurken hep İzmir sermayesinin korkaklığından, hatalarından ya da işleri büyütememelerinden bahsediliyor. Bunların da rolü olmakla birlikte İzmir ekonomisinin bugünkü gelinen noktada bu durumda olmasının sebebi devletin tayin edici politikalarıdır. Devlet aldığı kararla ülkenin bir bölümünü ya da sektörlerden bazılarını ya da bir sermaye grubunu güçlendiriyor ya da geri bıraktırıyor. Dolayısıyla İzmir sermayesinin ürkekliği ya da hataları daha ikinci planda” dedi.


Tarımın tasfiyesi İzmir’in gücünü azalttı

Levantenlerin İzmir’e gelmelerindeki en temel nedenin bereketli topraklar olduğunu söyleyen Doğan, “İzmir’in zenginliğinde tarım da çok önemli. Özellikle 80’li yıllara kadar tarım desteklendi ama geliştirilmedi. 80’li yıllarda ihracata dayalı ekonomi politikalarda, ihracatçının para kazanması, dışarıya ürün satarak büyümesi için tarım ürünlerinin fiyatlarını baskılanması gerekiyordu. Bu yapıldı, sonra tarım kesimi çökertildi. Türkiye’de tarım maalesef hem gözden çıkarıldı hem de küresel sermayeye teslim edildi. İrili ufaklı gıda şirketleri tekellerin eline geçti. Tariş fiilen ortadan kaldırıldı. Tarımın tasfiyesi de İzmir’in gücünü azalttı” diye konuştu.


“İzmir’in kalkınması Türkiye’nin kalkınma modeline bağlı”

Artık Türkiye’nin kaderinden bağımsız, yerel ve bölgesel bir büyüme, kalkınma modelinden bahsedilemeyeceğini öne süren Doğan, İzmir’in kalkınmasının Türkiye’nin kalkınma modeline bağlı olduğuna da dikkat çekti. Doğan, bunun için ulusal ölçekte planlamalar yapılması gerektiğini, iktidarın politikalarını bu doğrultuda ortaya koyarsa kalkınmanın mümkün olabileceğini, ancak Devlet Planlama Teşkilatı’nın tasfiye edildiği bir dönemde bölgesel kalkınma ajanslarının arzu edilen adımları atamayacağını dile getirdi.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM