Cumartesi, Temmuz 5, 2025

Türkiye’deki Demokratik Gerileme -III

Türkiye tek adamdan büyüktür; Tek adam topluma büyük yüktür; Bunu anlamak ise kültürdür


Demokratik gerilemenin yargı bağımsızlığına etkisi başlı başına ele alınmalıdır. Güncel demokrasilerde yargı bağımsızlığının önemi tartışılmaz ve kuvvetler ayrılığı içerisinde yer aldığı bilinmektedir. Yargının önemi açıklanırken, hükümetin halka sağlamış olduğu hak ve imtiyazlar için bir güvence işlevi görmektedir ki, yürütme ve yasamanın bu haklara müdahale etmesini önleyecektir. Yargı bağımsızlığının, hukukun üstünlüğü ve demokrasi için ana öge olduğu unutulmamalıdır. Yargı herkes için eşit koruma sağlayan, insan hak ve özgürlüklerinin güvencesi olan bir kurumdur. Unutmamak gerekir ki, hukukun etkinliği, insanların hukuka saygısı, ancak yargının adil kararlar vermesiyle ortaya çıkacaktır. Gerek yerli gerekse yabancı yatırımcılar ancak, istikrarlı ve müdahaleden uzak olan güçlü ve adil yargı sistemine sahip olan ülkelerin ekonomilerine yatırım yaparlar. Yargı bağımsızlığı öncelikle ulusal düzeyde geliştirilmelidir. Türkiye örneğine bakıldığında ise, yargı bağımsızlığından söz etmek kesinlikle mümkün değildir. AKP iktidarında yargının tamamen tek adam olan Erdoğan’ın kontrolüne girerek muhalifleri susturmak ve korku iklimi yaratmak için kullanıldığı sayısız örnekler bazında ela alınabilecek düzeydedir. Ancak bu duruma alet olan yargı mensuplarının hiç te masum olduklarını söylemek mümkün değildir.

Demokratik gerilemenin ortaya çıkışı

Doktriner olarak yaklaşıldığında, demokratik gerileme birkaç farklı konseptler ile ortaya çıkmaktadır. Demokratik gerileme kavramını uygulamaya liderler ve onun ekibi tarafından konmaya karar verildikten sonra, hiçbir zaman aniden değil, daima belli aşamalar halinde, farklı psikolojik taktikler kullanılarak gündeme gelmektedir. Bu aşmalar ülkemizde görüldüğü gibi halk tarafından çok az fark edilen adımlarla, ortaya çıkmaktadır. 23 yıldır iktidarda olan AKP, artık hem siyasi hem de dünya hayatını tamamlamakta olan Devlet Bahçeli denilen parti liderini çok ciddi tavizler vererek yanına alıp, demokratik uygulamalar ve esaslar dahilinde hareket ettiklerini her fırsatta açıklayarak, bu demokratik gerileme gelişiminde, kendilerine büyük bir alan açmışlardır. AKP lideri Erdoğan, üniversite diploması bile olmadığı iddialarına rağmen ülkedeki kendisini muhafazakâr tanımlayan ancak eğitimleri çok kısıtlı hatta hiç olmayan bir kesimin oylarını alarak, meşru ve yasal mekanizmaları ilk yıllarda kullanmıştır. İleriki yıllarda ise tüm anti demokratik uygulamalarını, hukuk maskesi altında gizleyerek kendisinin “ gizli otoriter “ olduğunu net olarak ortaya koymuştur. Bilindiği gibi, otoriter davranışın bazı temel ögeleri vardır. Bunlardan ilki, demokratik kurallara çok zayıf bağlılıktır ki, Erdoğan’ın 2014 yılından itibaren gerek parti grup konuşmalarında gerekse halka hitabetlerinde bu durum satır aralarında açıkça görülmektedir. Bu hususta yüzlerce örnek vermek mümkündür.

Siyasi muhalefetin ve onların yöneticilerinin meşruiyetlerinin inkâr edilmesi komsunda otoriter davranışın kaçınılmaz ögelerinden birisidir. Bu hususu teyit eder biçimde, Erdoğan her fırsatta ana muhalefet partisi olan CHP’nin meşruiyetini tartışmaya açmak için uğraşmaktadır. CHP ‘nin seçilmiş milletvekillerini cezaevinde tutmak, Cumhurbaşkanı adayının haksız olarak üniversite diplomasını iptal ettirip, seçime girmesini engellemek, partinin kurumsal kurultayını iptal ettirmek girişimleri görülmektedir.

İktidar partisinin, hakaret yasalarının, seçim yasalarının ya da “terörizm” yasalarının siyasi muhalifleri hedef almak ya da itibarsızlaştırmak için araç olarak kullanılmasını ve demokratik söylemlerin anti-demokratik uygulamaların dikkatini dağıtmak için kullanılmasını gizli otoriterliğin neticesi olarak görülmektedir. AKP döneminde, son zamanlarda Cumhurbaşkanına hakaret söylevinin arkasına saklanılarak, toplam 70.000 kişi için dava açıldığı görülmektedir. Bu davaların açılma amacının ise Türkiye’de bir korku iklimi yaratılarak halkın sindirilmesi esas alınmaktadır. Bu korku ikliminin parlamentoya da sıçramasının özellikle istendiği hükümetin eylemleri içeriğinde gözlenmektedir. Bir diğer taraftan da, kültürün de demokratik gerilemeye ana katkıda bulunan bir unsur olduğu ve bazı kültürlerin demokrasiye özellikle düşman olduğunu, ancak demokratikleşmeyi mutlaka engelledikleri birçok kaynak tarafından ileri sürülmektedir.

Cezasızlık kültürü

AKP iktidarında, günümüzde hemen her kademede görev alan bürokratların cezasızlık kültürünü benimsediğini maalesef görmekteyiz. Doktriner olarak ele aldığımızda, ceza hukukunun temelinde, yapılacak olan ceza yasalarının caydırıcı olması esastır. Ancak uygulamada en önemli husus ise yasa maddelerinde yer alan ceza miktarlarından ziyade bu cezaların yaptırımlarının tam olarak denetlenip takip edilmesidir. AKP iktidarının öncelikle bu kontrolü yapmadığını görmek demokratik gerilemenin bir işareti olduğunu ortaya koymaktadır. Geçmiş dönemlerdeki uygulamalara tarihsel düzeyde bakıldığında suçluların af edilmesi konusunun yaklaşık olarak 2400 yıllık bir geçmişi olup, antik yunanda M.Ö. 400 yıllarına kadar gitmektedir. Etimolojik kökenine inildiğinde, af kelimesi Latince AMNİSTİE kelimesinden gelmekte olup, unutmak, daha doğrusu hatırlamamak anlamını kapsamaktadır. Bu yönüyle bakıldığında ise, geçmişi bir daha açmamak üzere kapatmak ve üzerine tamamen bir çizgi çekmek şeklinde güncelleştirilebilecektir. AKP iktidarında ne kadar organize suç örgütü lideri varsa cezaevlerinden çıkarılmaları farklı tek adam kararları ile gerçekleştirilmiştir. İktidarın tayin ettiği İçişleri Bakanının muhalefet tarafından suç işleri bakanı olarak anılmasını sağlayacak uygulamaların, halkın gözünün içine bakılarak yapılması ise demokratik gerilemenin öncül adımlarından olduğunu dikkate almak gereklidir. Toplumsal yaşamın geçmişinde, otokratik yönetimlerde, kral, hükümdar, sultan, hakan ve bunun gibi yöneten kişilere ait olan genel af yetkisi mutlak monarşilerin sınırlanması ve sonucunda hukuksal bir zemine oturtulmuştur.

Demokrasilerle idare edilen ülkelerde ise bu yetki genellikle parlamentoların elinde bulunmaktadır. Ülkemizde, ise bu parlamento yetkisinin tek elden Erdoğan tarafından kullanılması ise demokratik gerilemenin ne kadar derinleştiğini bizlere göstermektedir. Ülkenin çok partili hayata geçmesiyle beraber, af yasalarının gerekçeleri ve amaçları da farklı bir hale gelmiş bulunmaktadır. Uygulamalara bakıldığında, hemen her iktidar değişiminde bir genel af yasası çıkarıldığı görülmektedir. Demokratikleşmeyle birlikte ortaya çıkan seçim vaatlerinde af yasaları da yer almakta olup, birer seçim propagandası olarak da kullanılmaya başlanan afların uygulaması, zaman içinde hükümet programlarında da yer alır hale gelmiştir. AKP iktidarından önce, 1974 genel affı 61.000 olan cezaevindeki tutuklu ve hükümlü sayısını 24.000 kişiye kadar indirdiyse de, 1980 darbesiyle beraber cezaevi nüfusunun 80.000 seviyesine geldiği unutulmamalıdır. Bu toplamın, 1991 affıyla beraber yine 25.000 kişiye kadar gerilemesine rağmen 2000 yılında çıkan şartlı salıverme yasası tutuklu ve hükümlü sayısını ancak 70.000 düzeyinden 50.000 kişiye indirebilmiştir.

AKP ve Erdoğan’ın, yönetime gelmesinden sonra, cezaevindeki tutuklu ve hükümlü sayısı 2006 yılından itibaren düzenli bir artış eğiliminde olup 2007 yılında 90.000 ve 2017 yılında ise 220.000 kişiyi geçmiş durumdadır. Günümüzde ise bu cezaevi nüfusunun 350.000 düzeyinde olduğu eldeki resmi rakamlardan anlaşılmaktadır. Günümüzde yine bir infaz kolaylığı kapsamında üzeri örtülü bir af yasası çıkarılması ise kapsam açısından, yeni potansiyel siyasi tutukluların gündeme gelebileceğini işaret etmektedir ki, demokratik gerilemenin AKP eliyle çok daha derinleştirileceği görülmektedir. Ülke genelinde, hukukun üstünlüğü, adalet reformu, adil yargılama, yargı bağımsızlığı gibi unsurların hayata geçirilmesi isteniyorsa öncelikle parlamentoların siyasi oy hesapları ile tabanı konsolide etme hesapları yapmadan bir araya gelerek AKP iktidarından kurtulabilmek amacıyla “ erken seçim “ taleplerini yüksek sesle, eylemlerle ortaya koymaları artık kaçınılmaz olmuştur.


Tayfun Gözüm

Diğer Yazarlar