Salı, Temmuz 29, 2025

“Özel okullarda %236 zam gerçeği yansıtmıyor”

Türkiye Özel Okullar Derneği Başkanı Zafer Öztürk, maliyet artışlarına rağmen özel okulların kamusal sorumluluktan uzaklaşmadığını söyledi

ŞURA NUR SAVRANOĞLU

Kamu Denetçiliği Kurumu’nun (KDK), özel okullarda eğitim dışı hizmetlerdeki fahiş fiyat artışlarına karşı Milli Eğitim Bakanlığı’na düzenleme çağrısı yapmasının ardından, gözler özel okullardaki fiyat politikalarına çevrildi. Kayıt ücretlerinin iki katına çıktığı, yemek ve servis gibi hizmetlerde ise yüzde 236’ya varan artışların uygulandığı yönündeki tespitler tartışma yarattı. Türkiye Özel Okullar Derneği (TÖZOK) Başkanı Zafer Öztürk, bu oranların sektörü yansıtmadığını söyledi. Öztürk, özel okulların maliyet baskısı altında kamu hizmeti sorumluluğunu sürdürmeye çalıştığını belirtti.

Eğitim dışı hizmetlerdeki yüzde 236’lık artış kamuoyunda tepki çekti. Bu oranları siz makul buluyor musunuz?

Öncelikle kamuoyuna yansıyan yüzde 236’lık artış oranı, bağlamından koparıldığında ciddi bir yanlış anlamaya neden oluyor. Bu oran, tüm özel okullarda ortalama bir artışı yansıtmıyor; bazı münferit örneklerin genellenmesiyle ortaya çıkmış abartılı bir rakam. Türkiye Özel Okullar Derneği olarak elimizdeki veriler, sektör genelinde bu seviyelerde bir artış olmadığını gösteriyor. Yemek, servis gibi eğitim dışı hizmetlerdeki artışlar ise ne yazık ki dışsal maliyetlerle enflasyon, döviz kuru, enerji giderleri gibi doğrudan bağlantılı. Bu hizmetler genellikle dış tedarikçilere bağlı yürütüldüğü için okulların kontrolü dışında şekilleniyor. Ancak okulların bu hizmetleri şeffaf, gerekçeli ve velileri bilgilendirerek sunmaları gerektiğine inanıyoruz. Dernek olarak bu konuda üyelerimize sürekli rehberlik ediyoruz.

Peki, güncel verilere göre 2024-2025 dönemi için özel okullarda eğitim dışı hizmetlerde (yemek, servis vb.) ortalama zam oranı ne civarda gerçekleşti?

Aslında burada sadece özel okullara özgü bir durumdan bahsetmiyoruz. Eğitim enflasyonu dediğimiz şey, tüm okulları ve sistemi etkiliyor. Özellikle dışa bağlı hizmetlerde, yani yemek, gıda, et, servis ve vb. sistemlerden doğan maliyetleri okulların doğrudan kontrol etmesi çoğu zaman mümkün değil. Özel okullarda 2025-2026 eğitim-öğretim yılı için açıklanan zam oranı yüzde 54,8 oldu. Özel okul ücretlerinin belirlenmesinde ise belli bir formül var. Bu formülde ÜFE ve TÜFE verilerinin ortalaması alınıp ikiye bölünüyor ve bu oran üzerinden zam yapılabiliyor. Ancak kamuoyuna yansıyan zamlar çoğunlukla eğitim dışı hizmetlerdeki maliyet artışlarından kaynaklanıyor. 

Son yıllarda özel okul sektörü çok hızlı büyüdü ama bu büyüme her zaman sağlıklı olmadı. Bugün geldiğimiz noktada, aslında okul olmaması gereken bazı yapıların da sektöre girmesiyle birlikte sistemde ciddi sıkıntılar baş gösterdi. Bu da fiyat tartışmalarını daha karmaşık hale getirdi. Öte yandan biz özel okullar olarak yalnızca öğrencilere değil, devlete de ciddi bir katkı sağlıyoruz. Bugün özel okullarda 179 bin öğretmen istihdam ediliyor. Bu, aslında devletin istihdam etmesi gereken bir rakam. Ayrıca milyonlarca öğrenci özel okullarda eğitim görüyor. Yani biz aslında kamu hizmetine katkı sunan kurumlardan biriyiz. Sektörde şu anda bir ücret sıkışması yaşanıyor. Bu da bizim dışımızda gelişen ekonomik koşullardan kaynaklanıyor. Ama biz bu süreci hem velilere hem kamuya karşı şeffaf ve sorumlu bir şekilde yönetmeye çalışıyoruz. Sonuç olarak eğitim dışı hizmetlerde yüzde 236’ya varan artışlar olduğuna dair bir ifade var, ancak özel okullar genelinde ortalama artış oranı budur gibi net, sayısal bir yanıt yok. 

KDK, özel okulların kamu hizmeti anlayışından uzaklaştığını savunuyor. Siz bu eleştiriye katılıyor musunuz?

Bu yorumu haksız ve yüzeysel buluyorum. Türkiye’deki özel okullar, anayasal bir hak kapsamında faaliyet gösteriyor ve Millî Eğitim Bakanlığı’nın sıkı mevzuatına ve denetimine tabidir. Üstelik özel okullar, herhangi bir kamu desteği almadan, kendi kaynaklarıyla eğitim hizmeti sunarak aslında devletin yükünü hafifletiyor. Bu anlamda kamu hizmetinin bir parçası olmaya devam ederken, yoğun bir mali baskı altında ayakta kalmaya çalışıyorlar. Dolayısıyla özel okullar kamu hizmetinden uzaklaşmıyor; kamusal sorumluluğu, özgün modellerle ve yüksek kaliteyle sürdürmeye çalışıyor.

MEB’in fiyat artışlarına denetim getirmesi öneriliyor. Bu müdahaleyi gerekli mi yoksa piyasa özgürlüğüne aykırı mı görüyorsunuz?

Fiyatlandırma hassas bir konu. Ancak zaten özel okullar, her yıl MEB tarafından belirlenen resmî zam tavanlarına uymakla yükümlü. Bu oranlar çoğu zaman okulların maliyet artışlarını karşılamada yetersiz kalıyor. Eğer bir müdahale olacaksa, bu tek taraflı değil; veriye dayalı, maliyetleri dikkate alan, şeffaf bir sistem olmalı. Aksi halde kalite kaybı kaçınılmaz olur. Biz özel okulların, piyasa ilkeleri çerçevesinde ama etik sorumluluk bilinciyle hareket etmesini savunuyoruz.

Veliler özel okullara güvenini yitiriyor. Sektör bu güveni nasıl yeniden kazanabilir?

Eğitim bir güven işidir. Güvenin zedelenmesindeki en büyük nedenler iletişim eksikliği, şeffaf olmayan uygulamalar ve genellemeye neden olan bazı kötü örneklerdir. Ancak bu durum tüm sektöre mal edilemez. Güvenin yeniden tesis edilmesi için: Şeffaf fiyatlandırma, Kalite güvencesi sistemlerinin güçlendirilmesi, Velilerle açık iletişim ve geri bildirim mekanizmalarının geliştirilmesi şart. TÖZOK olarak bu süreçlerde okullara rehberlik ediyor, kamuyla daha yapıcı iş birlikleri için çalışıyoruz.


“Eğitimde kaliteden ödün vermek gibi bir lüksümüz yok”

Artan maliyetler özel okulları zorluyor. Sizce kaliteden ödün vermeden bu kriz nasıl aşılabilir?

Kesinlikle… Eğitimde kaliteden ödün vermek gibi bir lüksümüz yok. Çünkü eğitimde kaybedilen kalite, nesiller boyu etkisini sürdürür. Bu krizin aşılması için: Vergisel düzenlemeler: Eğitim harcamalarının daha geniş şekilde vergiden düşülebilmesi, özel okul velileri için çok önemli bir destek olur. Kamusal teşvikler: Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, devletin eğitim çeşitliliğini desteklemesi önemli. Sıklıkla ifade ettiğimiz gibi, evladını özel okula gönderen her velinin, devletin öğrenci başına yaptığı ortalama kamu harcaması kadar bir desteği alma hakkı olmalıdır. Bu destek, doğrudan özel okula değil, veliye sunulacak bir eğitim desteği olarak yapılandırılmalı. Kurumsal verimlilik: Okulların kendi işleyişlerini daha etkili ve sürdürülebilir hale getirmesi gerekiyor. Paydaşlar arası iş birliği: Veliler, öğretmenler ve kamu kurumları arasında güvene dayalı bir sinerji oluşturulmalı. Özetle, bu zorlukları aşmak mümkün ama özel okulları yalnız bırakarak değil, akılcı politikalar ve yapıcı iş birlikleriyle.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM