Bazı resimler, fotoğraflar beni içlerine çekmek istiyorlar gibi hissederim. Çoğunlukla itiraz etmem ve hem fotoğraftaki şey ya da kişi olurum hem de kendim olarak kalırım. Böylece ikisimiz arasında bir sohbet oluşur, bir münazara başlar. Yukarıdaki fotoğrafı görünce de böyle oldu: Çok geniş bir alandaki tek ağaç.
Hepimiz bu yıl birçok coğrafyada ormanları kasıp kavuran yangınları izlemekteyiz. Ülkemiz de bu acıyı şiddetle hisseden topraklardan biri. Okuduklarıma bakılırsa 2012-2025 yılları arasında 138.104 hektar orman yanmış ve en kötü yıl bu yılmış. En kötülerinden biri de bu yılki Kanada’daki yangınlarmış. Yangınlar nedeniyle 120.000 kişi yerinden olmuş. Fransa’dakileri hâlâ söndüremediler galiba. Bu konuda internet âleminde araştırma yaparken iki farklı ama ilginç bilgiyle karşılaştım.

Üstte fotoğrafını gördüğünüz ağaç bana “Bu ne perhiz ne lâhana turşusu” deyimimizi hatırlattı. Birileri bu ağacı bilerek ve isteyerek kesivermiş ve oracığa atıvermiş. Yakalanmışlar, mahkemeye verilmişler ve cezalandırılmışlar. Efendim bu ağaç çok ünlüymüş. Adı “Sycamore Gap” olan ağaç Kuzey İngiltere’de bulunan Hadrianus duvarının hemen yanındaymış ve bölgenin tek ağacıymış. 200 yıllıkmış. O güne kadar birçok TV serisinde ve bazı filmlerde görülmüş ya da aktörlük yapmış diyelim. Meselâ Kevin Kostner’in “Hırsızlar Kralı” adlı filmindeki rolü iyi bilinirmiş.
Bu açıklamaları okuduğum Le Figaro gazetesine göre yakalanan iki “Ağaç katili” 9 Mayıs 2025 tarihinde mahkûm edilmişler. Meğerse 622.000 sterlinden çok zarar vermişler ülkeye.
Ağaç yani bedenimdeki ben bana sordu: “Gerçi yapacak bir şey yok artık ama sen bu cezalandırma olayı hakkında ne düşünüyorsun? Ben aslında çok ama çok uygar insanların yaşadığı bir ülkenin ağacıydım. Böyle bir son beklemiyordum” dedi. Ne düşündüğümü açıkladım: “Bu konuyu daha sonra tartışırız, şimdilik içinde bulunduğumuz durumu tartışalım. Bana göre bunu yapanlar aşağılık kompleksinden ezilmiş kişilerdir. Sen orada yıllardır sessiz sessiz otururken, filmlere konu olmuşken, halk seni seyretmeye gelirken seni öldürenler muhtemelen saygı duyulmayan insanlardı. Kendilerini böyle gösterdiler.” Birden İngiliz muhafazakârlığı tuttu ağacın: “Biz İngilizler uygar insanlarız ve doğaya saygı duyarız. Bu iki vahşi ruhlu adam mutlaka yabancı kökenlidir.”
Sustum.
Ondaki ben’i çekip aldım ve şöyle dedim kendi kendime: “Mutlaka yabancıdır öyle mi? İngilizler asla böyle bir kötülük yapmazlar ağaçlarına. O zaman tarih de yalan söylüyor. İngilizler’in yıllarca Çin halkını afyona alıştırdığını, ekonomisini ele geçirdiğini, halkını insanlıktan çıkardığını, Afrika’nın halklarını yıllarca acımasızca sömürdüğünü, Amerika’nın yerli halklarını alkole alıştırdığını, Kanada İnuitlerini, Avustralya aborijinlerini ezmeyi bugün bile sürdürdüğünü yazarken yalan söylüyorlardı öyle mi?
Biliyorsunuz bizde güzel bir deyiş vardır: “Ufak ufak at da civcivler yesin” deriz. Senin hâline gerçekten çok üzülmüştüm duymayanlar da duysun diye yazdım ama sömürgelik senin de damarlarında dolaşıyormuş meğerse. Dünya eski dünya değil sevgili ağaç, artık yalandan uygarlıkları civcivler de yemiyor. Farkında mısın seni de iki İngiliz kopardı bu dünyadan.