Perşembe, Ağustos 14, 2025

Tekstilde alarm zilleri çalıyor

Öz İplik İş Sendikası Genel Başkanı Rafi Ay, sektöründe krizin derinleştiğini belirterek, “Tüm taraflara açık çağrıda bulunuyoruz: Tekstil, hazır giyim ve deri sektörü elimizden kayıp gitmeden harekete geçilmeli” dedi.

SEDA GÖK

Türkiye’nin üretim gücünün belkemiğini oluşturan tekstil, hazır giyim ve deri sektörleri bugün tarihinin en ağır darboğazlarından birini yaşıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı(ÇSGB) istatistiklerine göre dokuma, hazır giyim ve deri sektöründe istihdamda zirve yılı olan 2022 yılında kayıtlı çalışan 1 milyon 363 bin 439 kişiydi. 2025 Temmuz ayı itibarı ile kayıtlı çalışan 1 milyon 108 bin 631 kişiye geriledi. ÇSGB verilerine göre sektörde 255 bin kişi daha az işçi çalışıyor. SGK verilerine göre bu sayı 300 binleri aşmış durumda. Yine aynı dönemde bu sektörde 7 bin 805 işyeri kapandı.Öte yandan tekstil sektörü maalesef en fazla konkordato başvurusunun yapıldığı sektörlerin başında. 2025 yılının ilk altı ayında yaklaşık 300 tekstil ve hazır giyim firması konkordato sürecine girdi. Bu durumun sadece başvuru yapan şirketleri değil, tedarik zincirindeki tüm firmaları önemli derecede etkilediği ifade ediliyor. 

Öz İplik İş Sendikası Genel Başkanı Rafi Ay, TİCARET Gazetesi’ne tekstil, hazır giyim ve deri işkolunun son durumuna ilişkin açıklamalarda bulundu. Ay, “Sektördeki krizin yükünü işçinin omzuna yüklemek ne ekonomik açıdan doğrudur ne de sosyal açıdan adildir. Diğer yandan enflasyonla mücadele kapsamında ücretlerin baskılanması ve hak kayıplarının normalleştirilmesi ise asla kabul etmeyeceğimiz bir tutum. Ucuz işgücü politikası ne kısa vadede çare olur ne de uzun vadede sürdürülebilir bir çözüm sunar.  Üstelik işçinin aldığı ücret, yüksek vergi ve kesintilerle daha cebine girmeden erir durumdayken… Emek maliyetinin Türkiye’de yüksekliğinin bahane edilmesini asla kabul etmiyoruz. Türk işçisi beceriklidir, verimlidir. Aldığı ücretin çok daha fazlasını hak etmektedir. Bu ücretin karşılığını işverenine fazlasıyla veriyor” diye konuştu. 


Üretim yeteneğini korumak için direniyorlar

İşletmelerin kapanmasının sadece işsizliğin artması anlamına gelmediğini belirten Ay, “Bu tablo, Türkiye’nin en rekabetçi olduğu alanlardan birinden hızla geri çekilmesi, binlerce ailenin geçim kapısının kapanmasını gösteriyor. Ülkemizde tekstil ve hazır giyim sektörü, üretim gücü ve yeteneğini korumak için direniyor. Ekonomik gelişmeler ve enflasyonla mücadele için uygulanan sıkı para politikası, imalat sanayiini olumsuz etkiledi. Üretim maaliyetleri arttı, kapasite kullanım oranları düştü. İşgücü kaybı, firma sayısı ve ihracat düşüşleri gerçekleşti. Hazır giyim ithalatında da dikkat çekici bir yükseliş gözlemlendi. Bazı Türk firmaların ise, Mısır başta olmak üzere Orta Doğu ve Kuzey Afrika ve Güney Asya ülkelerinde imalata başladığını biliyoruz” dedi.


Sektör stratejik bir yol ayrımında

Bu süreçte devlet desteğinin önemine dikkat çeken Ay, tekstil sektörünün stratejik bir yol ayrımında olduğunu vurguladı. Ay, “Maaliyet avantajını kaybeden ve küresel pazarda rekabet etmekte zorlanıp iflas eden veya konkordato ilan eden firmaların varlığı sektörün geleceği için stratejik bir yol ayrımına işaret ediyor.  Bu noktada devlet desteği oldukça önemli. Hali hazırda zor şartlar altında üretime devam eden firmaların, düşük maliyetli üretim yapan ülkelerle rekabet etmesi için gerekli destek verilmesi şart” dedi.


Sosyal kriz de yaşanıyor

Bu sürecin ekonomik olduğu kadar, sosyal bir krize de yol açtığını anlatan Ay, “Fabrikaların kapanması, işçi çıkarması, sipariş alamaması bir yana, ayakta durmaya çalışan birçok işyerinde maaşlar maalesef gününde ödenemiyor. Eğer tekstili kaybedersek, ülkemiz ekonomisinde derin bir yara açılır. Bu mücadele sadece işçinin, işverenin değil topyekûn hepimizin mücadelesidir” dedi.

“Tüm taraflara açık çağrıda bulunuyoruz: Tekstil, hazır giyim ve deri sektörü elimizden kayıp gitmeden harekete geçilmeli. Bu sektör geriler veya yok olursa Türkiye’nin üretim gücü ağır darbe alır!  Sektörümüzün geleceğine sahip çıkmalıyız. Bu sektörün dar boğazdan çıkması için acil tedbir alınmalı.  Krizi atlatmanın, toparlanmanın yolu, emekçiyi ayakta tutmaktan geçer. Kriz bahanesiyle ortaya çıkan hak gasplarına son verilmeli. Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı. Ücretlerdeki ağır vergi yükü hafifletilmeli. Sektörün yükü emekçinin sırtından alınmalı. Burada kalıcı çözüm ararken, ülkemizin dünya pazarında yalnızca fason üretici değil, kendi markamızla söz sahibi olabileceğimiz de unutulmamalı.”

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM