Pazartesi, Ağustos 18, 2025

TMMOB’den ‘depreme her an hazırlıklı olmalıyız’ mesajı

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, 17 Ağustos Depremi’nin 26’ıncı yılı dolayısıyla yaptığı açıklamada, resmi rakamlara göre 18 bin 373 kişinin hayatını kaybettiğini, 48 bin 901 kişinin yaralandığını ve yüzbinlerce yapının yıkıldığını hatırlattı. Açıklamada, deprem başta İzmit, Yalova ve Adapazarı olmak üzere Doğu Marmara bölgesinde büyük hasara yol açan 7,4 büyüklüğünde bir sarsıntı olarak kayıtlara geçtiği belirtildi. Kurul, gerekli önlemlerin alınmaması durumunda doğal afetlerin toplumsal felaketlere dönüşebileceğinin bu olayda acı bir şekilde görüldüğüne dikkat çekti.


“İhmaller insanlarımızı canından etti”

Geçen yıllara ve yaşanan acı deneyimlere rağmen deprem ve diğer doğal afetlerin neden olduğu can kayıpları ile sosyal ve ekonomik travmaların siyasal iktidara ders vermediğini vurgulayan Kurul, İstanbul’da beklenen depreme karşı önleyici tedbirlerin alınması gerekirken, Kanal İstanbul gibi doğal varlıkları, su kaynaklarını ve tarım alanlarını risk altına alan rant odaklı projelerin gündemde olduğunu belirterek, bu durumun yaşamların hiçe sayılması anlamına geldiğine dikkat çekti. Kurul, “Bilim ve meslek çevrelerince ortaya konan risk ve afet yönetimine ilişkin görüşlere, alınması gerekli önlemlere dikkat çeken açıklamalara itibar edilmemiş, yıllar süren çalışma ve raporlar göz ardı edilmiştir. Bu ihmal ve umursamazlık nedeniyle yıllar içinde yaşanan felaketlerde binlerce insanımız hayatını kaybetmiştir” ifadelerine yer verdi.


“Şehirler coğrafi riskler göz ardı edilerek kuruluyor”

Ülke tarihinin ihmallerle dolu bir süreci yansıttığını ifade eden Kurul, “Büyük Marmara Depreminin ardından, 2003’te Bingöl’de, 2011 Van’da, 2020’de Elazığ-Sivrice ve İzmir’de ve 11 ilimizi etkileyen 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş ve 20 Şubat 2023 Hatay depremleri ne yazık ki bu ihmalin en ağır sonuçları olmuştur. Marmara Depreminden almamız gereken en büyük ders, coğrafi riskler göz ardı edilerek kurulan şehirlerin, plansız-çarpık kentleşmenin ve mühendislik hizmeti almayan yapıların yurttaşlar için büyük bir tehdit olduğudur. Ancak bu ders alınmamıştır!” diye aktardı.


“Temel yaşam hakkının korunması gerekli”

6306 sayılı yasa kapsamında Bakanlık tarafından resen belirlenen rezerv yapı alanı uygulamasının milyonlarca yurttaşı yerinden ettiğini ve güvencesiz konutlarda yaşamaya zorladığını belirten Kurul, “Bu açıkça keyfi ve plansız bir uygulama. Kar hırsıyla kentin değerli arazilerine, zeytinliklerine rezerv alan kararı çıkarılarak verilen imar izinleri, coğrafi riskler göz ardı edilerek kurulan şehirler, plansız-çarpık kentleşme ve mühendislik hizmeti almayan yapılar yurttaşlar için büyük bir tehdit. Biliyoruz ki, devletin asli görevlerinden biri doğa kaynaklı afetlerin oluşturacağı zararları en aza indirmek olmalı. Bunu sağlamak, temel yaşam hakkının korunması için gerekli. Kentlerde yapıların yer seçimlerinden başlanarak; üretilen yapıların tüm aşamalarında kamusal denetimin sağlanması gerekli” dedi.


“Güvenli yapılaşma sağlanmalı”

Depremler ve diğer afetlere karşı sağlıklı, insanca yaşam koşullarının sağlanabilmesi için bütünlüklü önlemlerin acilen alınması gerektiğini aktaran Kurul, ülkenin yeni sosyal afetler ve yıkımlarla karşılaşmaması adına yapı denetimi ve ilgili mevzuatın TMMOB, bağlı odalar, üniversiteler ve ilgili paydaşların katılımıyla yeniden düzenlenmesinin önemine dikkat çekti. Kurul, “Güvenli yapılaşmanın sağlanması ve tüm bu süreçlerin sağlıklı işletilebilmesi için meslek odalarının sürece etkin katılımını sağlayacak yeni bir planlama, tasarım, üretim ve denetim süreci modeli derhal benimsenmeli. Kentsel rant için değil, depreme hazırlıklı şehirler kurabilmek için imar planları oluşturulmalı, parsel bazında yapılan imar tadilatları ile ormanlık alanlar ve su havzaları dere yataklarıyla birlikte yapılaşmaya açılmamalı.


“Geleceğimize hep beraber sahip çıkalım”

Deprem Şurası ve Ulusal Deprem Konseyi gibi yapılarının mutlaka aktif hale getirilmesi gerektiğini söyleyen Kurul, “Büyük beklentilerle hazırlanan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planının gerekleri yerine getirilerek; Türkiye’deki bina envanteri çıkarılmalı, mevcut yapılar hasar görebilirlikleri ve riskleri esas alınarak gruplandırılmalı. 26 yıl önceki acıları yeniden yaşamamamız için ülke olarak depreme hazırlıklı olmamız gerekiyor. Depreme hazırlıklı olmak için de bilimin, tekniğin ve doğanın sesine kulak vermemiz gerekiyor. Ülkemize, yaşamlarımıza, ortak geleceğimize hep beraber sahip çıkalım” açıklamasında bulundu.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM