Çarşamba, Ağustos 27, 2025

Eğitimin siyasete etkisi…

“Şimdi okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor. Ben açıkçası korkuyorum.” Bu sözü söyleyen hacı, hoca filan değil, Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Arı. Eğitimcinin düşüncesi bu olursa, gençlere verdiği eğitimin nitelikli olması beklenir mi?  

Önce eğitim durumuna bir bakalım: AKP “her ile bir üniversite diye” yola çıktı. Üniversite sayısı 2024 Ocak ayında 209’a ulaştı. Bu sayının 131’i devlet üniversitesi, özel – vakıf üniversitesi sayısı ise 78. Bu kadar üniversite varsa, mezun sayısı da bona göre olur. 2019/20 Öğrenim yılında mezun olan lisans ve önlisans mezun sayımız 1 milyon 44 bin oldu. Mezun sayımız 11 milyonun üzerinde.

Profesörlerin bir kısmını afakanlar basıyor ama okuma oranı artıyor. TÜİK verilerine göre 25-34 yaş grubu nüfusta yükseköğretim mezun oranı 2008 yılında yüzde 13,5 iken, 2024 yılında bu oran yüzde 44,9 oldu.  Yani 1998’de 8 kişiden birisi diploma alırken, 2024’te iki kişiden biri diploma alıyor.  

O zaman ne oluyor dersiniz? “Ben de diploma istiyorum” diyenler, parayı basıp diploma sayın alıyor. İster halı yıkamacısı ister uyuşturucu satıcısı fark etmiyor.  Diplomayı alan kapısına da asabiliyor, devlete memur da olabiliyor. Bu sahtekarları bir yana bırakarak mezunlarımızın yaşam koşuluna bakarsak; 11 milyon üniversite mezununun işsizlik sorununun gittikçe büyüdüğünü söyleyebiliriz.

Bu arada TÜİK bir başka araştırma ile dikkatleri üzerine çekti. Araştırmanın konusu; Sosyoekonomik Seviye.

Sosyoekonomik seviye (SES), hane halklarının sosyal ve ekonomik statüsünün birlikte ele alındığı bir ölçüm aracı olarak tanımlanıyor. Burada fertlerin gelir seviyesi, ortalama eğitim süresi ve meslek bilgilerine göre SES hesaplanmaktadır. Burada gelir dağılımı gibi başlıca 4 gruplama yerine, “En alt seviye” ile “En üst seviye” arasında 7 gruplama var. “Üst orta seviye” ile “En üst seviye” arasındaki 4 grubun toplamı yüzde 48.2. TÜİK hesapları nasıl yapıyorsa, sefaleti grafikle ortadan kaldırmayı hedeflediği açık.

Sosyal medyada takip ettiğim ekonomi uzmanı Reşat Kutucular TÜİK’in SES araştırmasından İzmir’in ilçeleri ile ilgili kısmını yayınladı. Reşat Kutucular’ın bir takipçisi “yanına AKP ve CHP oy oranlarını koyarsanız ilginç olabilir” diye yazmış.  Evet! Konu ilgimi çekti. İzmir’de, belki de Türkiye’de bu çalışmayı yapabilecek bir kişi var: Polimetre.com’un sahibi Mehmet Günal Ölçer. Seçim sonuçlarını değerlendirmede ve yorumlamada Türkiye’nin önde gelen uzmanlarından birisi. Kendisine TÜİK bilgilerini yolladım. İzmir’in ilçelerinde siyasi partilerin oy dağılımı, ortalama eğitim düzeyi ile ilişkisini değerlendirmesini istedim.

Mehmet Günal Ölçer ilçelerdeki CHP, AKP+MHP oy dağılımı ile ilçenin TÜİK kriterlerine göre hesaplanan Sosyoekonomik Skorunu (Değerini) bir grafik haline getirdi. Grafikte eğitim değeri ile partilerin oy ilişkisini bir “eğilim doğrusu“ ile belirgin hale getirerek bana gönderdi.  

Mehmet Günal Ölçer araştırmayı şöyle özetledi: “CHP’nin İlçelerdeki Oy Oranlarının ortalamasını en iyi temsil eden doğrunun (trendline) eğimi (+0.0007) olduğundan, “İzmir’de, Eğitim Arttıkça CHP Oylarının Arttığı”, AKP trendline’in eğiminin (-0.0022) olmasından “İzmir’de, Eğitim Arttıkça AKP Oylarının Azaldığını” söyleyebiliriz. “

Bilimsel yorumu halk diliyle yazarsak: Eğitim ve hane halkı gelir düzeyi arttıkça AKP oyları azalıyor. Eğitim düzeyi düşük ve gelir düzeyi bozuk yerlerde AKP+MHP oyları CHP oylarından daha çok.  Eğitim yönünden gelişmiş yörelerde ise CHP oylarında artış var.

Bu nedenle, örneğin üniversite kenti olarak öne çıkan İzmir’de, yüksek öğrenimin yanısıra

İzmir Büyükşehir belediyesinin desteği ile ilçelerde yürütülen kurslar (bilgisayar, dikiş vb.) insanımıza ufuk açıyor, el becerisi kazandırıyor. Açılan kreşler annelere çalışma fırsatı doğuruyor. Açılan kütüphaneler ise evinde çalışma ortamı olmayan geçlere ders çalışma, ödev yapma olanağı sunuyor.  Bazı yörelerde ücretsiz kablosuz internet bağlantısı (wifi) kentliye dijital alanda bilgiye ulaşma olanağını sağlıyor.

Eğitimsiz, beyni yıkanmaya uygun toplum isteyenlerin bundan rahatsız olmaları doğaldır. Eğitim yoksa toplum birey yerine ümmet olmaya daha yatkın hale getirilebilir. Bu da Osmanlı toplum modelini yani vatandaş değil kulluk kavramını ön olana çıkaracaktır.

İskender Odabaşoğlu

Diğer Yazarlar