Perşembe, Eylül 4, 2025

Peyzaj sektörü iklim ve maliyet baskısı altında

Doğaya en bağımlı alanlardan biri olan peyzaj sektörü; iklim değişikliği, kuraklık, aşırı yağış, sıcaklık dalgalanmaları, işçilik, enerji, gübre ve sulama gibi girdi maliyetleriyle mücadele ediyor

ŞURA NUR SAVRANOĞLU

Fidan ve peyzaj sektörü, Türkiye’nin tarım ve şehircilik politikaları açısından stratejik bir alana sahip. Kentleşmenin getirdiği ihtiyaçlara cevap veren sektör hem doğrudan istihdam sağlıyor hem de kentlerin doğa ile iç içe olmasına olanak tanıyarak yeşil ekosistemin sürdürülebilirliğine estetik tasarımlarıyla katkıda bulunmuş oluyor. Günümüzde ise doğaya en bağımlı alanlardan biri olan peyzaj sektörü iklim değişikliği nedeniyle kuraklık, aşırı yağış ve sıcaklık dalgalanmalarında da bir hayli etkileniyor. Öte yandan doğa koşullarının yanı sıra işçilik, enerji, gübre ve sulama gibi girdi maliyetlerinin de her geçen yıl artış göstermesi da üretim süreçlerini zorluyor. Bitki yetiştiriciliğinin iklime bağımlı ve uzun soluklu bir üretim gerektirdiğini vurgulayan Doğa Peyzaj Genel Direktörü Selim Sadık Doğan, ani sıcaklık dalgalanmaları ve kuraklık gibi dış etkenlerin üretim planlamasını doğrudan etkilediğinin altını çiziyor. Genel Direktör Doğan, bu risklere karşı kapalı alan yatırımları ile dayanıklı türlerin üretim programına eklenmesiyle süreci yönetmeye çalıştıklarını belirtirken maliyet baskısının ise kârlılığı en çok zorlayan unsurların başında yer aldığına dikkat çekiyor.


Doğa Peyzaj olarak peyzaj tasarımında benimsediğiniz temel prensipler nelerdir?

Bizim için peyzaj tasarımı sadece görsel bir düzenleme değil, doğayla uyumlu ve uzun vadeli bir yaşam alanı kurmak demek. Bu nedenle projelerimizde estetik kadar işlevselliğe ve sürdürülebilirliğe de önem veriyoruz. Bitkilerin doğru iklim ve toprak koşullarına uygun seçilmesi, bakım kolaylığı, su tasarrufu sağlayan çözümler ve mekânın kullanıcılarına konfor sunması bizim temel prensiplerimiz arasında.


Proje süreciniz nasıl işliyor? Müşterilerle ilk görüşmeden uygulamaya kadar olan adımları bize anlatır mısınız?

Peyzaj proje uygulama süreçlerimiz, hizmet verdiğimiz müşteri portföyünün çeşitliliği nedeniyle oldukça esnek ve ihtiyaca göre şekillenen bir yapıya sahip. Villalardan yazlıklara, fabrika çevresinden küçük dükkân önlerine kadar çok farklı ölçek ve tipte uygulamalarda çalışıyoruz. Bu farklılık, her müşteriye özel bir yaklaşım geliştirmemizi zorunlu kılıyor. Bazı müşteriler bize halihazırda kafalarında şekillenmiş bir plan veya taslakla geliyor. Bu gibi durumlarda, detaylı bir proje sürecine girmeden, mevcut taslak üzerinden birlikte çalışarak, ihtiyaca uygun bitki seçimi ve küçük dokunuşlarla hızlı bir şekilde uygulamaya geçiyoruz. Diğer yandan, daha kapsamlı ve teknik bir süreç talep eden müşterilerimiz de oluyor. Bu durumda işe, projenin yapılacağı alanın keşfi ve metraj çalışmalarını yaparak başlıyoruz. Ardından, elde ettiğimiz veriler doğrultusunda bir taslak plan hazırlıyoruz. Bu plan üzerinden müşterimizle detaylı görüşmeler yaparak, onların ihtiyaçlarına ve beklentilerine göre tasarımı olgunlaştırıyoruz.

Tasarım sürecinde sadece mevcut ihtiyacı değil, gelecekte doğabilecek ihtiyaçları da öngörerek farklı peyzaj çözümlerini masaya yatırıyoruz. Bu sayede daha sürdürülebilir ve işlevsel bir proje ortaya çıkıyor. Taslak proje, müşteriyle yapılan karşılıklı değerlendirmeler sonucunda kısa sürede son hâlini alıyor. Bu aşamada müşteri de sürece aktif şekilde dahil oluyor. Tasarım projesinin onaylanmasının ardından uygulama projelerini hazırlıyoruz. Bu projeler de müşterimizin onayından geçtikten sonra sahada uygulama sürecine başlıyoruz. Kısacası her projeyi hem teknik gereklilikleri hem de kullanıcı beklentilerini gözeterek, adım adım ve titizlikle yürütüyoruz.


Doğa Peyzaj olarak 1989’dan bu yana fidan yetiştiriciliği konusunda edindiğiniz tecrübeler doğrultusunda, bu sektörün Türkiye ekonomisine katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

1989’dan bu yana fidan yetiştiriciliği içinde yer alan bir firma olarak şunu çok net söyleyebilirim ki, bu sektör Türkiye ekonomisine beklenenden çok daha büyük bir katkı sağlıyor. Çünkü fidan yetiştiriciliği yalnızca peyzaj projeleri için değil; tarım, çevre düzenlemesi, şehircilik ve hatta iklim değişikliğiyle mücadele açısından da önemli bir değer üretiyor. Bir yandan istihdam yaratıyor, diğer yandan da yeşil alanların artmasıyla sağlıklı yaşam alanları oluşturulmasına katkıda bulunuyor.

Son yıllarda sektörümüzün en önemli kazanımlarından biri ihracattaki artış. Türkiye’deki üreticiler her geçen yıl yeni pazarlara açılıyor ve bitkisel üretim kapasitesi sürekli büyüyor. Bu durum sadece kendi sektörümüzü değil, lojistikten tarıma, ihracatla bağlantılı tüm yan sektörleri de gelişmeye teşvik ediyor. Burada Türkiye’nin sahip olduğu iklim avantajlarını da unutmamak lazım. Çoğu Avrupa ülkesinin iki yılda elde ettiği repikaj büyümesini biz uygun toprak, sulama ve gübreleme şartlarında bir yılda yakalayabiliyoruz. Bu çok büyük bir rekabet avantajı. Tabii bu avantajı sürdürebilmek için su kullanımında profesyonel ve sürdürülebilir çözümler geliştirmemiz şart.

Öte yandan sektörün bazı zorlukları da var. En büyük dezavantajlarımızdan biri, iş gücü potansiyelinin sınırlı olması. Genç nüfusun bu alana ilgisinin düşük kalması, yetişmiş eleman bulmayı zorlaştırıyor. Ayrıca teknolojik gelişmelere uyum konusunda Avrupa’daki muadillerimize göre geride olduğumuzu kabul etmemiz gerekiyor. Yurt dışındaki iş ortaklarımızı ziyaret ettiğimizde, kullandıkları modern makineler, otomasyon sistemleri ve ekipmanlar bizi her seferinde şaşırtıyor. Bu alanda yapılacak yatırımların ülkemizi çok daha ileriye taşıyacağına inanıyorum. Biz Doğa Peyzaj olarak, 1989’dan bu yana bu sürecin içinde olmaktan gurur duyuyoruz. Gördüğümüz her eksikliği aynı zamanda bir fırsat olarak değerlendiriyor ve hem ülkemizde hem de uluslararası pazarda Türk fidan yetiştiriciliğinin hak ettiği noktaya gelmesi için çalışıyoruz.


Türkiye’de peyzaj sektörünün gelişimini nasıl değerlendirir misiniz? Gelecek yıllarda sektörde ne gibi değişiklikler öngörüyorsunuz?

Türkiye’de peyzaj sektörü aslında çok dinamik ve potansiyeli yüksek bir alan. Ancak son yıllarda ülkenin genel ekonomik koşullarıyla paralel olarak sektörde de bir yavaşlama hissediliyor. Bunun en önemli sebeplerinden biri, peyzajın işgücü yoğun bir sektör olması. Bitkilerin yetiştirilme sürecinden başlayarak uygulamaya kadar geçen her aşama ciddi emek ve maliyet gerektiriyor. Örneğin, bir bitkinin sağlıklı şekilde büyümesi için yıllar süren bakım, işçilik, kira ve enerji giderleri var. Bu durum bitki fiyatlarının artmasına sebep oluyor. Aynı şekilde, sert zemin malzemeleri, sulama sistemleri veya diğer peyzaj elemanlarının maliyetleri de katlanarak yükseliyor. Doğal olarak uygulama işçiliği de bu artıştan etkileniyor. Buna ek olarak, bireylerin ve kurumların öncelikleri de değişmiş durumda. İnsanlar artık temel yaşam giderlerini karşılamaya daha çok odaklandığı için, peyzaj gibi günlük hayatı güzelleştiren ama zorunlu kategoride olmayan yatırımlara ayırdıkları bütçe azalıyor. Bu da sektördeki projelerin hacmini ve çeşitliliğini etkiliyor.

Geleceğe baktığımızda ise bazı önemli değişimlerin kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. Özellikle su kaynaklarının azalması ve iklim değişikliğinin etkileri, peyzaj sektöründe yeni bir tasarım anlayışını zorunlu kılıyor. Su tüketimi düşük, kuraklığa dayanıklı bitkilerin ön plana çıkması, sulama sistemlerinin daha verimli hale getirilmesi ve tasarımların doğal kaynaklarla uyumlu şekilde yeniden organize edilmesi gerekecek. Bu noktada sürdürülebilirlik, sektörün geleceğini belirleyecek en önemli kavram olacak. Benim öngörüm, önümüzdeki yıllarda peyzaj sektöründe daha az kaynakla daha fazla değer yaratma anlayışı öne çıkacak. Bu da hem tasarım yaklaşımını hem de kullanılan bitki ve malzemelerin seçimini kökten değiştirecek. Doğayı korumak ve insanların yaşam kalitesini artırmak arasında denge kurabilen firmalar, geleceğin peyzaj sektöründe söz sahibi olacak.


Doğa Peyzaj olarak önümüzdeki dönemde hayata geçirmeyi planladığınız yeni projeler veya hedefler var mı?

Doğa Peyzaj olarak yalnızca peyzaj uygulamaları değil, aynı zamanda bitki üretimi, ithalat–ihracat ve e-ticaret alanlarında da faaliyet gösteriyoruz. Son dönemde, özellikle peyzaj uygulama işlerinin yoğunluğunun azaldığı zamanlarda enerjimizi bitkisel üretim kapasitemizi artırmaya yönlendirdik. 2024 yılında Yalova Elmalık Köyü’nde 3 bin metrekare kapalı alana sahip yeni bir üretim tesisi kurduk. Burada hem çelik üretimi yapıyor hem de her yıl ithal ettiğimiz bitkilerin sağlıklı şekilde gelişmelerini sağlayacak özel alanlar oluşturuyoruz. Bu bizim için önemli bir adım oldu çünkü artık yalnızca ithalata dayalı değil, kendi üretim gücümüzle de sektöre katkı sağlıyoruz. 2025 yılı başında ise Yalova Kirazlı Köyü’nde 40 bin metrekare açık alanda yeni bir tesis kurulumunu tamamladık. Bu alanda repikaj dikimleri ve saksılı çalı üretimleri yapıyoruz. Böylelikle son iki yılda üretim kapasitemizi ciddi şekilde artırmayı başardık.

Bizim için bu yatırımlar sadece üretim kapasitesinin artması anlamına gelmiyor. Aynı zamanda sektöre daha güçlü, daha sürdürülebilir bir katkı sunmak, müşterilerimize daha geniş bir ürün yelpazesi sunabilmek ve ithalata olan bağımlılığı azaltarak ülkemiz için de katma değer oluşturmak anlamına geliyor. Önümüzdeki dönemde de bu vizyonla hem yurt içinde hem de yurt dışında daha fazla proje ve üretim alanına imza atmayı hedefliyoruz.


Bitki yetiştiriciliği hem iklime bağımlı hem de uzun soluklu bir süreç. Bu bağlamda, iklim değişiklikleri gibi dış faktörler üretiminizi ve satışlarınızı nasıl etkiliyor?

Bitki yetiştiriciliği gerçekten de iklime çok bağlı ve uzun vadeli bir süreç. Bizim üretimimizin büyük kısmını dış mekân süs bitkileri ve meyve fidanları oluşturuyor. Bu ürünler, mevsimlik ya da iç mekân bitkilerine kıyasla daha dayanıklı olsa da iklim değişikliğinin etkilerini biz de yakından hissediyoruz. Ani sıcaklık dalgalanmaları, kuraklık ya da aşırı yağış gibi faktörler doğrudan üretim planlamamızı etkiliyor, dolayısıyla satışlara ve maliyetlere de yansıyor.

Bu riskleri en aza indirmek için son yıllarda üretim alanlarımızda ciddi yatırımlar yaptık. Her sene kapalı alanlarımızı ve gölgeleme sistemlerimizi artırıyoruz. Böylece bitkilerimizi yeterli büyüklüğe gelene kadar zor iklim koşullarından daha iyi koruyabiliyoruz. Ayrıca yurtdışındaki fide üreticilerini yakından takip ediyor, onların deneyimlerinden faydalanıyoruz. Ülkemizdeki şartlara uyum sağlayabilecek, kuraklığa veya zor iklim koşullarına dayanıklı yeni türleri üretim programımıza kazandırmaya özen gösteriyoruz. Buna örnek olarak, tuzlu ve çorak arazilerde yetişebilen Atriplex canescens Tuz çalısı bitkisini gösterebilirim. Bu tür, yem bitkisi olarak da değerlendirilebiliyor ve normalde verim alınamayan alanlarda bile üretim imkânı sağlıyor. Biz bu bitkinin üretimini yaparak ihtiyaç duyan üreticilerle buluşturuyoruz.

Kısacası, iklim değişikliği artık tüm üreticilerin gündeminde ve bu gerçeğe karşı hazırlıklı olmak zorundayız. Biz Doğa Peyzaj olarak hem altyapımızı güçlendirerek hem de daha dayanıklı türleri üretim programımıza alarak süreci en az zararla yönetmeye çalışıyoruz. Bunun sadece bizim için değil, ülke tarımı ve yeşil alanlarının sürdürülebilirliği için de çok kritik olduğuna inanıyoruz.


Son 5 yılda fidan üretim maliyetlerinde ve satış fiyatlarında yaşanan değişimleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Girdi maliyetleri (işçilik, su, enerji, gübre vs.) ile kârlılık arasındaki denge ne yönde evrildi?

Son 5 yılda fidan üretiminde maliyetler gerçekten çok hızlı bir şekilde yükseldi. İşçilik, enerji, sulama giderleri, gübre ve ilaç gibi temel girdiler her yıl artıyor. Üretimin doğası gereği bunlardan vazgeçme şansınız da yok. Dolayısıyla maliyetler katlanarak büyüyor. Tabii bu artışları aynı hızda satış fiyatlarına yansıtmak mümkün olmuyor. Çünkü piyasanın belli bir dengesi var; fiyatları çok yukarı çektiğinizde talep azalabiliyor. Bu da kârlılığı ciddi şekilde zorlayan bir durum. Yani üreticiler aslında sürekli maliyet baskısıyla çalışıyor diyebilirim. Genel verilerimize baktığımızda, fidan üretim maaliyetleri üretim kalemlerimiz olan soğanlı, yumrulu, çalı ve yapraklı ağaç türlerinde 2020 2025 yıllarını karşılaştırdığımızda yüzde 150 civarı artış gösterdi. Satış hacmi pandemi döneminde tepe noktaya ulaştı ardından ülkemizin genel ekonomik şartlarına paralel olarak 2020 ile 2025 karşılaştırıldığında yüzde 30 azaldı. İhracat rakamlarımız maaliyetlerin ülkemizde çok yükselmesi ve doğu avrupa ülkelerinin fiyat baskıları sonucunda 2020 2025 yılları karşılaştırıldığında yüzde 40 azaldı.

Biz bu süreçte ayakta kalabilmek için farklı stratejiler geliştirdik. Verimliliği artırmaya, israfı en aza indirmeye ve daha bilinçli üretim yapmaya yöneldik. Örneğin, sulamada daha tasarruflu sistemler kurmak, gübrelemeyi kontrollü yapmak ya da iş süreçlerini daha planlı yürütmek gibi adımlar bize ciddi fayda sağladı. Ne yazık ki bu koşullara uyum sağlayamayan, işinde esneklik gösteremeyen birçok üretici sektörden çekilmek zorunda kaldı. Bu aslında sektör için de önemli bir gösterge; ayakta kalan üreticiler daha profesyonel, daha bilinçli ve daha sürdürülebilir bir anlayışla yoluna devam ediyor. Önümüzdeki dönemde de kârlılığın tamamen maliyetleri yönetme becerisine bağlı olacağını düşünüyorum. Kim doğru planlama yapar, teknolojiyi ve kaynaklarını verimli kullanırsa bu süreçten güçlenerek çıkacak.


Teknolojinin ve dijitalleşmenin (örneğin e-ticaretin) fidan üretimi ve pazarlanması üzerindeki etkileri neler? Doğa Peyzaj olarak bu değişimlere nasıl adapte oldunuz?

Aslında biz sektörde dijitalleşmeye en erken adım atan firmalardan biriyiz. 2005 yılında kurucumuz Ruhani Doğan’ın girişimiyle kendi web sitemizi kurduk ve Türkiye’de online bitki satışına başlayan ilk e-ticaret sitesi olduk. O yıllarda hazır altyapılar pek yoktu, biz de bir freelance yazılımcıyla sıfırdan bir sistem kurarak satışa başladık. Sonraki yıllarda teknoloji hızla gelişti, biz de bu değişime ayak uydurmak için profesyonel yazılım ekipleriyle çalışmaya başladık. Böylece hem sitemizi hem de satış sürecimizi sürekli güncel tuttuk. Bu yolculuk aslında fidanlığımızın da büyümesine ve çeşitlenmesine zemin hazırladı. Yıllar boyunca Türkiye florasından topladığımız türlerin yanında, Hollanda, Fransa, Belçika ve Almanya gibi ülkelerden de bitkiler tedarik ettik. Hem toptan satış hem de online perakende için yaptığımız bu çalışmalar sayesinde bugün yüzlerce farklı türü bünyemizde barındırıyoruz.

Günümüze baktığımızda ülkemizde dijitalleşme belli aşamalara ulaşmış olsa da özellikle fidan üretimi ve peyzaj sektöründe teknolojiden yeterince faydalandığımızı söylemek zor. Maalesef el aletleri, makine parkurları ve otomasyon sistemleri konusunda hâlâ çok geriden geliyoruz. Üretim süreçleri büyük ölçüde iş gücü yoğun ilerliyor; yani birçok işi hâlâ insan emeğiyle ve klasik yöntemlerle yapmak zorunda kalıyoruz. Oysa Avrupa’da veya diğer gelişmiş ülkelerde üretim daha çok makinelerle destekleniyor, süreçler otomasyonla hızlanıyor ve iş gücü daha verimli kullanılıyor. Bizde ise insan emeği hâlâ en büyük yükü taşıyor. Bu da hem maliyetleri artırıyor hem de rekabet gücünü düşürüyor. Kısacası, iş gücümüz güçlü ama teknolojiyi sahaya tam anlamıyla entegre edemediğimiz için potansiyelimizi tam olarak ortaya koyamıyoruz.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM