Bir “yazar” ve “editör” olarak kitaplar ilgi alanımdan eksik olmuyor. Eskiden, 2000’lerin ilk yarısında Cumhuriyet Kitap ekinde yazılar kaleme almışlığım, yine o dönemde Radyo Barış’ta iki buçuk yıl süre ile “Kitap Kurdu” programını hazırlayıp sunmuşluğum vardır. O Zamanlar yepyeni genç yazarların, ilk kitapların da elinden tutmaya özen göstermeye çalışırdım. Şimdi bu yazıda da yeni bir yazardan, ikinci kitabı, bir roman olan “Balayı”ndan söz edeceğim.
Hakan Aytaç, 1989 doğumlu. Bizim Şişli Siyaal’dan, 2014-2019 arasında Adalar’da Belediye Başkanlığı da yapan Atilla Aytaç’ın oğlu. Hakan, yazıya ilk gençlik dönemlerinden itibaren gönül vermiş. Başka alanlarda öğrenim görse de yaratıcı yazarlık alanında eğitimler almış. Medyada bazı dijital yayınlarda, gazete ve dergilerde yazılar kaleme almış ve editörlük yapmış. Levent Kırca’nın “Olacak O Kadar”ında skeç yazarları arasında yer almış. 2018’de bir arkadaşıyla ender görülen şekilde ortak roman olan “Tılsım: İstanbul”u kaleme almış. Balayı ise 2025’in ilkbaharında yayınlanmış.
ALAÇATI-URLA ARASINDA GEÇEN BİR POLİSİYE-GERİLİM
Enteresandır ki, Balayı, Urla-Ildırı-Alaçatı’da geçen bir roman ve Hakan kaleme aldığı bu kitabı bana Urla’da takdim etti. Limanda buluştuk ve kendisini yakından tanıma fırsatım oldu. Onda yazının heyecanını gördüm. Yazıya, edebiyata gönül vermenin içtenliğini gördüm. Genç bir adam, üç çocuklu, evli-barklı bir adam ve yazının, edebiyatın peşinde… Yazıya, edebiyata gönül vermek böyle bir şey işte…
Roman ne mi anlatıyor? Bir evliliğin olmadık hikayesi ve bu eksende gelişen olaylar silsilesi… Bir polsiye-gerilim diyebiliriz romanın türüne…
GÜNÜMÜZE GÖNDERMELER DE iÇEREN ELEŞTİREL YAKLAŞIM

İletişim: www.tarakitap.com
Gayrimeşru, yasa dışı işler; bunun sonucu olarak kara para aklanması; bu bağlamda günümüze göndermeler, bu süreçte güvenlik bürokrasisi ile iç içe geçen sarmal ilişkiler… Mafyatik düzene itiraz, güvenlik bürokrasisine eleştiri de içeren; kıyı yağmasına dokunduran bu romandan yola çıkarak bende uyanan kanı şu: Hakan Aytaç, polisiye-gerilim türünde kendisini geliştirebilir. Bu alanda kolay yazar yetişmiyor. Fakülteden ve yüksek lisanstan iki arkadaşım; Ahmet Ümit ve Nihan Taştekin, onlardan ikisi (Ahmet Ümit keşke fırsat bulup Hakan’la bir araya gelse de Büyükada’da bazı önerilerde bulunsa usta bir yazar olarak).
Tabii romanda Alaçatı’nın dönüşmesine ve İstanbullaşmasına, Urla’nın da bu tehlikenin içine düştüğüne ilişkin eleştiriler de yer alıyor. Kısacası, Alaçatı-Urla fonunda bir polisiye-gerilim ilginizi çekerse okuyun derim Balayı’nı. Tabii Yarımada sakinlerine de öneriyorum. Ne de olsa fonda orası var.
X X X
Not: İzmir’de geçen cuma günü sabah başlayan İZBETON ve kooperatiflerle ilgili malum yargılama bu hafta da devam etti. Savunmalardan sonra müştekilere ve avukatlara söz verilerek muhtemelen bu yazının yayınladığı bugün de sürecek.
Yargılamanın FETÖ davası gibi olağanüstü bir yargılama yapılan cezaevi yerleşkesinde yapılması çok yanlış ve kasıtlı bir uygulamadır. Hiç olmazsa bundan sonra avukatların duruşma yeri talebinin dikkate alınması, İzmir Adliyesi’nde davanın görülmesi gerekir. ‘Düşman hukuku’ andıran uygulamalardan vazgeçilmeli, ayrıca istisnai olan tutukluluk daha fazla cezaya dönüşmeden CHP İzmir İl Başkanı Aslanoğlu, önceki İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Soyer, önceki İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Karcı’nın da içinde olduğu 11 tutuklu sanık hiç olmazsa adli kontrol ile tahliye edilmelidir. Burada yinelemek istemediğim, CHP Genel Başkanı Özel’in geçen Pazar günkü CHP 22. Olağanüstü Kurultay konuşmasındaki, okurlarımın mutlaka hemen anımsayacağı yargı ile ilgili nitelemeyi gel de anımsama!
Unutmayalım ki adalet çökerse sadece hukuk ve demokrasi değil, devlet de çöker! Çünkü “Adalet Mülkün (Devletin) Temelidir”.