Cuma, Ekim 10, 2025

“Dünya hazır giyim ticareti, 2026’da dengeyi bulacak”

Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) tarafından bu yıl 18’incisi düzenlenen İstanbul Hazır Giyim Konferansı’nın açılışında konuşan TGSD Başkanı Toygar Narbay, Küresel hazır giyim ticaretinin önümüzdeki dönemine ilişkin öngörülerini paylaştı. Narbay, “Son üç yıldır yaşadığımız zorlu sürecin artık sonuna yaklaşıyoruz. 2026, dünya hazır giyim ticaretinin mevcut durumu koruyacağı ve dengeyi yeniden bulacağı bir yıl olacak. 2027’den itibaren ise zirveyi gördüğü 2022 yılı seviyelerine yeniden ulaşacağını öngörüyoruz. Eğer gerekli destekler sağlanırsa Türk hazır giyim ve tekstil sektörleri de kayıplarını geri almaya başlayabilir. Ancak destek sağlanmazsa dünya hazır giyim ticaretinden negatif yönlü ayrışabiliriz” dedi.


“Dünyadaki gelişmeler dönüşümü zorunlu kılıyor”

Dünyadaki köklü değişimin hazır giyim sektörü üzerindeki etkilerine değinen Narbay, “Pazarın adeta dijital bir oyun alanına dönüşmesiyle birlikte, ticaret ve rekabetin tanımı da yapısı da değişti. Rekabet artık yalnızca fiyat, ürün ya da lojistik üzerinden tanımlanmıyor; büyük veriyi yorumlama, sosyal medya kullanımı ve sürdürülebilirlik gibi başlıklar da belirleyici hale geliyor. Dün ortaya çıkan bir girişim, onlarca yıllık markalarla aynı sahada yarışabiliyor, niş alanlarda yeni fırsatlar doğuyor. Ticaret bir yandan hızla ve yenilikçi biçimde gelişirken diğer yandan tarifeler, ikili anlaşmalar ve ticaret savaşları yeni engeller yaratıyor. Bu tablo Türk hazır giyim sektörünün dönüşümünü de zorunlu kılıyor” diye konuştu.


“Sektör olarak sorumluluklarımızın farkındayız”

Bu dönüşüm sürecinin yanı sıra son yıllarda yaşanan küresel daralma, jeopolitik krizler ve içerideki ekonomi politikalarının hazır giyim sektörünü olumsuz etkilediğini anlatan Narbay, “Özellikle 2022 yılı ve sonrasında enflasyon ile mücadelede seçilen yüksek faiz-baskılanan kur politikası rekabetçiliğimizi aşındırıp maliyetlerimizi dolar bazlı yüzde 26,5 artırırken; yüzde 22 üretim, yüzde 28 istihdam kaybına ve işletme sermayelerinin erimesine yol açtı. Tüm bunların neticesinde 35 yıl sonra ilk defa dünya pazarından aldığımız pay yüzde 3’ün altına düştü. TGSD olarak bu süreci aşmak için çözüm önerilerimizi kamu ve ekonomi yönetimiyle paylaşıyoruz, paylaşmayı da sürdüreceğiz. Çünkü sebebi olmadığımız bu krizi tek başımıza atlatmamız mümkün görünmüyor. Dolayısıyla devlet desteği bir tercih değil zorunluluk. Öte yandan sektör olarak biz de sorumluluklarımızın farkındayız. Bu kapsamda öncelikle yeni hedefler koymamız ve birlikte hareket etmemiz gerektiğini biliyoruz. Eğer bunları başarabilirsek değişim ve dönüşümü yönetmekle kalmaz, küresel rekabette öncü olmanın yolunu da açarız” açıklamasında bulundu.


“Türkiye Markası rekabet gücümüzü artırır”

Yeni hedefler koyulduğu ve birlikte hareket edildiği takdirde bir ‘Türkiye Markası’ yaratılabileceğini vurgulayan Narbay şöyle devam etti: “Hazır giyim, tekstil, moda, turizm, gastronomi ve dizi-film gibi alanlarda ülke olarak çok güçlü bir birikime sahibiz. Ancak bugüne kadar bu potansiyel bir iş birliğine dönüşmedi. Eğer bu birikimi nitelikli bir tedarik zinciri ve üretim markasıyla bütünleştirirsek güçlü bir Türkiye Markası yaratabilir, ürünlerimizin, hizmetlerimizin ve markalarımızın küresel rekabet gücünü artırabiliriz. Bu nedenle bu sektörlerimizin temsilcilerine bir çağrı yapıyoruz: Gelin; kendi özgün değerlerimizle ortak bir vizyon etrafında birleşelim. Sanayi ile hizmetleri buluşturan bir kümelenme anlayışını ortaya koyalım. Kamunun ve üniversitelerin de katkısıyla ‘Türkiye Markası’nı nasıl oluşturacağımızı ve dünyaya nasıl duyuracağımızı konuşalım.”


“Hazır giyim ve tekstil istihdamın sigortası”

2030’a doğru iş dünyasını bambaşka bir dönüşümün beklediğine işaret eden Narbay, “Dünya Ekonomik Forumu’nun raporları, iş gücü piyasasında gerekli becerilerin büyük ölçüde değişeceğini ortaya koyuyor. Dünya Bankası verileri ise büyümenin giderek sanayi yerine hizmetler üzerinden şekillendiğini gösteriyor. Türkiye’de de benzer bir tablo var; mal ve hizmet ihracatımızın GSYH içindeki oranı her yıl daha da azalıyor. Öyle ki bu oran 2022’de yüzde 27,2 iken 2024’te yüzde 18,7’ye geriledi. OVP’ye göre 2028’de de yüzde 16,4 olacak. Hazır giyim ve tekstil sektörleri her ne kadar dijitalleşse de hala en yüksek istihdam sağlayan alan olmaya devam ediyor. Sanayide karanlık fabrikaların, hizmette robotların öne çıktığı bir dünyada bile her makinenin başında bir insan emeği var. İşte bu nedenle hazır giyim ve tekstil istihdamın sigortası. Bu iki sektör, bugün 850 bin kişilik istihdam, 40 milyar doların üzerinde yatırım, 27 milyar doları aşan ihracat ve 45 milyar doların üzerinde üretim gücüne sahip. Bu tablo göz ardı edilmemeli. Hazır giyim ve tekstil sektörlerini feda etmek, geleceğimizi feda etmektir” ifadelerini kullandı.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM