Çarşamba, Ekim 22, 2025

Karıştırılmış Gündem

Bir konuyu iyice araştırmak için medyanın öne çıkardığı ve görmezden geldiği konuları incelemek gerek. Öyle ki iktidar yanlısı medya ile tam muhalif medyanın bakış açısı tamamen farklı olabiliyor. İki farklı bakış açısının örtüştüğü, ortak noktalar varsa oradan başlayıp incelemeyi derinleştirmek gerekiyor. Bunların yanına ideolojik, mezhepsel bakış açılarını da eklersek epey geniş bir alan çıkıyor. Bir yerde durup kendi deneyimimizle konuyu irdelemiş oluyoruz. 

Tabii herkesin kendine göre bir bakış açısı olduğunu gözden uzak tutmamak gerek. Yazılara yapılan yorumları da bu şekilde değerlendirince, yapılan yorumdan birşeyler öğrenme olanağı doğuyor.

Yorumların bir kısmı da trollere ait. Onlar sağdan da soldan da oluyor. Sosyal medyada yorum yapana baktığınız zaman genelde profili kilitli, bir kısmının da yaşamı ile ilgili hiçbir not yok. Yani medyada atıp tutuyor ama ne mesleği ne işi ne okulu ne çalışmaları ile ilgili hiçbir bilgi yok. Bu kişileri dikkate almamak gerek. Bunların işi yazanı suçlamak, kızdırmak, küçük düşürecek iftira atmak filan. Tabii ki 86 milyon vatandaş içinde böyle insanlar da olacak.

Halkın beklentisi gelecek için güvenli gelir, temiz bir doğa, huzurlu bir ortam… Her siyasetçi buna paralel konuşuyor.  Sözgelimi size parklar, yeşil alanlar yapacağız diyorlar, bir yandan da o alanların yanına yüksek yüksek yapılar oturtuyorlar. Herkesin işi olacak diyorlar, fabrikalar özelleştiriliyor, bir kısmı ekonomik sıkıntıdan kapanıyor.

Ülkede barış diyorlar, güney doğuda birtakım kişiler Apo’ya özgürlük diye posteriyle yürüyor. Yanında iktidarın polisi ile 2-3 kilometre yürüyüp slogan atıyorlar. İktidardan da polise düşman gözüyle bakanlardan hesap soracağız yanıtı geliyor. Peki dev poster taşıyanların yanında halkın tepkisini önlemek için yanında yürüyen polis gücümüzü orada kim görevlendirdi. Atılan  sloganlar içlerini parçalarken onlarla yürüyen polisimize “düşman” gözüyle bakanlara lanet olsun fakat Apo’nun posterini taşımalarına izin vermek niye?

Eski uyuşturucu satıcısını kendi milletvekili arabasıyla sağa sola gönderen bir milletvekili, meclis sıralarından Öcalan’a Komisyon gitsin derken neye güveniyor?

Bunların tamamı iktidar tarafından bilinirken, iktidarın baş ortağı veya yancısının 50 bin kişilik katliamı yapanı katil değil de kurucu rehber diye nitelemesi içimizi burkmuyor mu? Bu kişinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin seçimlerini kendi “yandaşı” değil de rakibi kazandığı için “meclisi karar alsın, seçimi iptal etsin, Türkiye’ye katılsınlar” derken ne demek istiyor? Bunu yapmazsan orayı işgal etmek  gerekir diyenlerin çıkacağını mı düşünüyor.

Şimşekleri üstüne çekmeye çalışan bu kişiyi bir yana bırakalım. Onun görevi mevcut iktidarın beceriksizliğini, başarısızlığını saklamak diye düşünürüm.

Bu çalışma sadece bir iki konu ile ilgili. Ülkede uyuşturucu baronları, satıcıları varken, sokağı bir yana bırakıp TV dizilerinde, magazin programlarında öne çıkan oyunculara veya çocuklarına dönüp ev basma, götürüp kan ve saç testi ile uyuşturucu arama olayını ön plana çıkarırken, geri planda hangi eylemi yaptılar diye bir araştırma yapan oldu mu acaba?

Dünyanın eroin patronlarına “getir parayı, al evi, vereyim vatandaşlığı, sormayacağım kaynağını” yaklaşımıyla gelen, vatandaş olan ve birbirlerini vurarak uyuşturucu baronlarının getirdiği paralar ne işe yaradı diye düşünüyor muyuz yoksa unuttuk mu olanları?

Sorgulama varsa sandıkta hesap sorma da var. Sorgulama yoksa, sandık önümüze gelmese de hesap sormak yok mu acaba?

Her gün birbirinden farklı olaylarla kamuoyu her yönüyle oyalanıyor. Kahrolsun İsrail diyenlerin İsrail’e yüklediği gemiler, Gazze’de Trump’ın yapacağı yatırımlardan pay alacak adamlarımız sanki uzaydan geldi. Sorgulamaya gerek kalmamıştır herhalde.

İskender Odabaşoğlu

Diğer Yazarlar