1944 yılından itibaren uygulamaya konulan Breton Woods 1971 yılında yoldan çıktı. 1980’lerin sonlarına doğru duvarlar yıkıldı. İkinci Büyük Savaşın bitiminden itibaren sistem tartışması bitmiş, her şey yerli yerine oturmaya başlamış gibiydi.
Önce ülkelerin sanayileşmesiyle birlikte zuhur eden zahiri ferahlık yerini daralmaya bıraktı. Oysa teknolojinin itmesiyle önü açılan küreselleşme sayesinde her şey güzel olacaktı. 1998’de ekonomiler şöyle bir sallandı. Asıl ciddi uyarı 2008’de geldi.
Sistem “bu parasal ve mali yapıyla bu kadar “tüketim fazla”, “tüketimi kısın” mesajı yolladı. ABD ısrarla aslında hak etmediği bir zenginlik yaşıyordu. Bunu da Çin’in üretim üssü olması sağlıyordu.
Mesaja cevaben ABD Hazinesi batmış şirketleri kurtarmaya, Merkez Bankası FED işler eskisi gibi olsun diye piyasayı paraya boğmaya soyundu.
İki ihlal bir arada gelmişti. Sistemde “yaratıcı yıkıma” ve “daha az tüketime” izin verilmemişti. Esasen dönüşü olmayan bir yola girilmişti.
Artık ekonomik büyüme her şeyden öndeydi. Piyasalar ne istiyorsa verilmeliydi. Varlık fiyatları düşmemeli, ekonomi fazla yavaşlamamalı, işsizlik olmamalıydı. Dünyadaki diğer büyük Merkez Bankaları da sorun çıkarmadı, FED’i izledi. Bilançolar büyüdükçe büyüdü. 2019’a gelindiğinde 20 trilyon dolara ulaştı. Tahvil faizleri eksiye gitti. Hisse senedi piyasaları uçtu. Piyasalarda likiditeye rağmen enflasyon artmıyordu.
Zamanla Merkez Bankalarının ne dediği siyasi iradenin söylemlerinden önemli hale geldi. Güç giderek Merkez Bankalarına kaydı. Ama o güç de piyasalara bağımlı hale geldi.
Bir yanda kazanma hırsına odaklı, başka bir şey önemsemeyen piyasalar, diğer tarafta olan biteni sessizce izleyen düzenleyici ve denetleyici kurumlar.
2020’ye kadar sürdü bu piyasalarla tesis edilen al gülüm ver gülüm ilişkisi. Sonra salgının tetiklediği olumsuzluklar, piyasalara verilen bir tur daha likidite ile işler kontrolden çıkmaya başlayınca enflasyon küllerinden doğdu.
Bugün artık ileri derecede deforme bir kapitalizm var.
Ciddi sistematik sorunları olan, geride bıraktığı enkaz yüzünden çok derin güven sorunu yaşayan, kendi yarattığı her türlü kirlilikle mücadele etmek durumunda kalan adeta küresel agora. Artan faiz oranlarına rağmen büyüme endeksli para politikaları geçerli.
Piyasaların büyümemeye bir gün bile tahammülleri yok, biteviye eksilen artan trend ile oynak fiyatlar, olan biteni kenardan öylece izleyen siyaset. Her şey sadece hırstan gözü dönmüş piyasalar için! Onlar ne derse o oluyor. Savaşlar, yaptırımlar, kitlesel sıkıntılar vb neticeleri cabası. Bu hengamede senaryonun adı uluslar arası yeni dünya düzeni.