Perşembe, Eylül 19, 2024

TANIŞTIRAYIM ATLAS ve GELECEĞİ KONUŞTUK

Merhaba değerli okur,

Uzun zaman sonra yeniden ve özlem dolu bir merhaba 

Hepimizi her açıdan zorlayıcı zamanların içinden geçerken bu yazı ile birlikte derin bir nefes alalım istedim. Haydi tam da şimdi durun ve derin bir nefes alın ve ağır ağır verin…ve bunu üç kere tekrarlayın. Neden 3? Önceki yazılarımı okuyanlar hatırlayacaktır; 1-bir şey, 2-çok şey, 3-her şeydir. O yüzden bir şeyin gücü 3 ve ötesi etkilidir…

  • Atlas deyince aklınıza ilk ne geldi?
  • Gözünüzde neler canlandı?

Ben başlayım; aklıma gelen ilk şey büyük bir dünya küresi, gözümde canlanan ise rahmetli babamın koltuğunun kenarındaki gazetelikte duran, birlikte ellerimizle çiçekli bir kâğıt ve naylonla kapladığımız, ara ara açıp üzerinde işaret edip konuşmalarımız oldu. Şimdi sıra sizde, buyurun lütfen.

Size anlatacağım atlas, başka atlas…

2016 yılında gençlere hizmet için bir araya gelmiş, D.E.Ü. Tıp Fakültesinden mezun 36 hekimin kurduğu bir İzmir vakfıdır. Misyonuna bakıp nasıl bir vakıf olduğunu öngörebilirsiniz;

“Aklı ve bilimin ışığında sorgulayan, insanlık ve ülkesi için iyi bir gelecek hayal eden, toplumsal sorunlara duyarlı, iletişim becerileri gelişmiş, bağımsız ve objektif düşünebilen, liderlik özelliklerine sahip, öz değerlerine saygılı, aydın bireylerin yetişmesine katkıda bulunarak ülkemizin gelişimine hizmet etmektir. Başarılı ve maddi olanakları sınırlı olan öğrencilere burs desteği vererek, ülkemize ve insanlığa katkı sağlayacak gençlerin elinden tutarak ile birlikte bu gelişimin gerçekleşmesini sağlamaktır.”

Adı ve logosu ise etkileyici.
Anadolu’nun bereketli topraklarında doğmuş mitolojik bir öyküden esinlenilmiş. Tanrılar kralı Zeus, Tanrılarla savaştığı için Atlas’a kızmış ve onu sonsuza kadar Gök Kubbeyi sırtında taşımakla cezalandırmıştır. Bu mitolojik öyküden hareketle tıpta kafatasını taşıyan ilk omura da “Atlas” adı verilmiştir. Kafamızı destekleyip, hareket etmesini sağlayarak çevremizi ve dünyamızı keşfetmemize hizmet eden, aklın, dimağın yükünü taşıyan bu ilk omur sembolik niteliği ile vakfın logosu olmuştur. Logonun arka planında bir dünya görülür. Bu ise keşfedilecek yerlerin olduğunu, merak, açık fikirliliği temsil ederek bu toprakların insanı Piri Reis’in haritasına benzer.

Atlas Vakfı, misyonunu, adı ve logosunun anlamını çoktan var ettikleri ve ötesine yol aldıklarını 24 Şubat’ta katıldığımız “VI. Atlas Geleceği Konuşuyor-Birinci Yüzyıldan İkinci Yüzyıla İz Bırakanlar” etkinliğinde yeniden gözlemleme şansım oldu.

Vakfı daha iyi tanımanız ve sizlere de ilham olması niyetiyle etkinlikten paylaşmak istediklerim var.

  • Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Apak Bey açılış konuşmasında şunun altını çizdi;” Biz sadece burs vermiyoruz, Köy Enstitüsü modelini örnek alarak gençleri her alanda yetiştiriyoruz. “Thomas More’ın Ütopya’sından biz söz ise ilham vericiydi; “İçlerinde Tanrı’nın koyduğu altını, gümüşü saklayanların, insanların vereceği altında ve gümüşte gözü olmaz.”
  • Itır Erhart – Adım Adım İz Bırakmak

Gönüllülükte dünya ortalamasının altında olduğumuzun altını çizerek, “Ben ne yapabilirim?” diyenlere köprü oldukları sivil toplum organizasyonlarının birlikte dayanışma ve iş birliği ile ilerleyiş öykülerini ortaya koydu. Adım Adım, Açık Açık…

  • Ali Bozer – İkinci Yüzyıla Girerken Sanayici ve Marka İkilemi

Etkileyici soru ve örnekleriyle bizi kendi gerçekliğimle buluşturdu…global pazarda Türk malının itibar kaybı…Ne ürettiğimizi bilmiyoruz, bedelini birlikte ödüyoruz. Tarımda vahşi sulama, üretimde verim ve standart sorunu, gıda değil ambalaj tüketiyoruz, enflasyonla mücadele yöntemi olarak seyreltilmiş gıdalar…Marka yaratmak=Değer yaratmak.

  • Prof. Dr. Türker Kılıç – Beyin Araştırmalarının Öğrettikleri Yeni Bir Yaşam Modelini Oluşturabilir mi?

Eskinin yıkıldığı ve henüz yeninin kurulamadığı bir dönem yaşıyoruz. Bunu sözü kavramak üzere Türker hocanın “Yeni Bilim: Bağlantısallık Yeni Kültür: Yaşamdaşlık” kitabını ve twitter hesabını takip etmenizi öneririm. Konuşmasından çarpanlardan bazıları; Perspektif her şeydir. Yaşama hangi perspektiften/modelden bakıyoruz? En etkin bilgi işleyen sistem beyin değil, yaşam. Önemli olan bütün ve parçalar değil, parçaların birbiriyle etkileşimi. Merak, sevgiden, adanmışlıktan, çalışkanlıktan daha önemli. Canlılık atan bir kalp değil, bilgi işleyen bir sisteme bağlılık. Yaşam 1/sonsuzluğun gerçek olduğu sahne. Her şey içinde bulunduğu ağ ile anlamlı!

  • Fazıl Oral – Geleceğin Kısa Tarihi

Erich Fromm’un “To Have or To Be/Sahip Olmak ya da Olmak” kitabı ve “Ben sahip olduğum şeysem ve sahip olduğumu kaybedersem o zaman ben kimim?” sözüyle açılış yaptı. Liberalizm, kapitalizme dayalı dünyanın durumuna bakıp, sadece biz değilmişiz düşüncesini bize yaşatıp, dünyaya üç şey için geldik hatırlatması buluşturdu; kemale erme, cemali görme, rıza alma.

  • Ergun Başar – İz Bırakan İlkler. İkinci Yüzyıla Nasıl Hazırlanmalıyız?

Resim sanatçımız, Atatürk’e ve Cumhuriyet’e vefa borcunu bu özel “Atatürk: İz Bırakan İlkler” Dev Portreler Sergisi ile ödemek üzere yola çıkmıştır. Atatürk portrelerinin yanına Cumhuriyet’e hizmet etmiş ve ilkleri başarmış kişilerin portrelerini de ekleyerek devam etmiş sanatçımızın portreleri 90’ı geçmiş olup, 100’e ilerlemektedir.

  • Sedef Kabaş – Değişen Dünyada Aranan Liderlik Özellikleri

Değişen dünyamızı nasıl ifade ederiz? Hız, veri, etkileşim, belirsizlik …Liderin özellikleri bu alanlara hizmet eden gelişmişlikten oluşur; rehberlik, vizyon, güven, samimiyet gibi…Tavsiye ettiği film ise; Zoraki Kral   

  • Emin Çapa – Yarını İnşa Etmek

Veri, sorular ve ilham dolu bu konuşmadan bazı kesitler şöyle; İçine akıl ve bilim sokmadığımız hiçbir şey olmasın artık. Dışsal faktörleri değiştiremem, içsel faktörlere bakarım.  Feynman dan ilhamla; henüz yapamıyorsam anlamamışım demektir. Zihin imparatorluğu çağındayız.

Neyi değiştirmek istiyoruz? Bizim sorumluluğumuz nedir?

Yeni Dünya, yeni biz talep etmez mi?

Kim liderlik edecek? Ben, sen değilse kim?

Dünya değişmeli diyorsan, ben değiştirebilirim de demelisin!

Annesinin şu sözü ise hepimizin kulağında küpe oldu; Canımız cennet istiyor, günahlar koy vermiyor.

  • Hakan Bilgin; esprili yaklaşımı ve katkıları ile günün birleştiricisi, değer katanı ve Atlas etkinliğinin klasik gönüllüsü.  
  • Ve final: Atlas gençlerinin NUTUK ile sahne alışları ve PARLA marşımızın hep bir ağızdan söylenişi.

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır ya da esaret ve sefalete terk eder.” sözünün anlam bulduğu, yüzlerimizin aydınlandığı yerlerden ve günlerden birindeydik, ne mutlu hepimize.

Vakfın şu sözü ise hepimize bir davet niteliğinde; “Atlas’ın yükü hepimizin yüküdür. Başka bir dünya mümkün.”

Biz bu davete yürekten inanarak çalışan gönüllüleriz, ya siz?

Çakır Dilek Yunar

Diğer Yazarlar