Cuma, Eylül 20, 2024

MEVZUMUZ MEVZUAT!

Bir ülkede yürürlükte bulunan yasa, tüzük, yönetmelik ve kararname gibi düzenlemelerin tümü mevzuat olarak tanımlanmaktadır. Bu düzenlemelerin birçok teknik özelliğinden bir tanesi de uyumluluktur. Yasal düzenlemeler, içinde bulunduğu ve uygulanması hedeflenen toplumun tüm dinamiklerine uygun olmak zorundadır. Hiçbir yasal düzenlemenin toplumun yapısından ayrı ve bağımsız olması düşünülemez! Toplumlar, kod ve dinamiklerine uygun olan yasal düzenlemeleri yürürlüğe alır ve yaşamlarını bu düzenlemelere göre dizayn ederler. Teori böyleyken pratik, ülkemizde biraz farklı şekilde vuku bulmaktadır. Tüm sahalarda yürürlüğe alınan yasal düzenlemeler ekseriyetle farklı toplumlarda uygulananlardan seçilmiş ve devreye alınmıştır.

Her sahada olduğu gibi iş sağlığı ve güvenliği alanında da yürürlükte olan bir mevzuat vardır. Yine her sahada olduğu gibi bu sahadaki mevzuat da dış kaynaklı olup yabancı ülkelerden ithal edilmiştir. İSG (İş sağlığı ve güvenliği) alanındaki her soruya cevap ve her soruna çözüm olarak ithal edilmiş olan yasal düzenlemeler, gelinen noktada sorunlara çözüm olmamakla birlikte kendisi başlı başına bir sorun formuna dönüşmüştür. Kendisi ile her sorunun halledilmesi hedeflenen bu düzenlemeler, ülkemize gelirken yapmış olduğu bu uzun yolculuk esnasında peşine birçok sorunu takmış ve beraberinde bir sorun yumağı ile gelmiştir. Böylelikle çözüme değil, sorun katsayısının artmasına katkı sağlamıştır. Zira bu düzenlemeler toplumun karakteristiği ile uyuşmamakta ve ülkemiz çalışma dünyasının kodları ile paralellik göstermemektedir.

Yukarıda bahsettiğim çarpıklıklar mevzuatın toplum ile ilişkisi ve içeriği ile ilgiliydi. Bahsedeceğim diğer bir çarpıklık ve doğru kabul görmüş yanlış ise içeriğinden ziyade mevzuatın ne olduğu ve ne olmadığı ile ilgilidir.

Mevzuat, yani yasal düzenlemeler,  kişilere ve işletmelere ne yapması gerektiğini anlatan kurallar ve direktifler bütünüdür. Bir konu hakkında ne yapılması gerektiği ile ilgili ortaya konan direktifler ve bilgiler ayrıdır, yapılması yerine getirilmesi gereken bu direktiflerin nasıl yapılacağı hususu bütün bütün ayrıdır. Mevzuat, muhataplarının önüne bir yapım ve yönetim sistematiği koyan bir oluşum değildir. Örneğin; bunun böyle olmadığı gerçeği ile pratikte karşı karşıya gelen bir kısım İSG profesyoneli İSG yönetim sistemlerine yönelmiştir. Mevcut yönetim sistemlerinin motamot süreç ezberi olması, uygulayıcısına bir anlayış kazandırmaması ve yine yabancı ülkelerden ithal edilmiş ve çeviri yapılmış olması sebebiyle onlar da ticari bir meta formundan öteye gitmemiştir.

Bu bilgiler ışığında karşımıza iki kavram çıkıyor. Birisi kural diğeri ise sistem’dir. Kurallar, neler yapılması gerektiği, sistemler ise bu kuralların nasıl yapılacağı, hayata geçirileceği üzerinde durur. İşte burada karşımıza birbirinden ayrı fakat yan yana devam eden iki geniş ve uzun yol çıkıyor. İSG ile ilgili tüm pratikler, bu temel ve önemli ayrımın yapılamaması sebebiyle içinden çıkılamayan ve menziline ulaşamayan kısır bir döngü halini almıştır. Bu döngü birçok meslek insanının bıkmasına/yılmasına, baskıya uğramasına, mesleğe küsmesine ve hatta psikolojik olarak tükenmesine kadar yol açmıştır. Şimdi gelelim bu ayrımın nasıl anlaşılması ve uygulanması gerektiğine. Öncelikle şunu bilmemiz gerekir ki hiçbir yasal düzenleme, kişi yahut bir kurumu niteliği gereği ihya edecek özelliklere sahip değildir. Yasal düzenlemelerin ihya kabiliyeti onların nasıl uygulandığı ile ilgilidir. Örneğin: Mevzuat, yüksekte yapılan faaliyetlerde çalışanın emniyet kemeri kullanması gerektiğini, bu emniyet kemerinin hangi özelliklere sahip olacağını ve bu husus ile ilgili çeşitli şartları belirler (kontrolü, muhafazası, bakımı vb.) fakat bu emniyet kemerinin nerden, nasıl alınacağını, nasıl kullanılacağını, bunun için ayrılacak ekonomiyi ve bu ekonominin yönetimini, kontrol, bakım ve muhafaza gibi birbirine bağımlı süreçlerin nasıl programlanacağını ve koordine edileceğini belirlemez. Mevzuatın boş bıraktığı bu alanı ise “sistem” doldurur. Sistem, düzenli bir biçimde birbiri ile etkileşim içinde olan, birbirine bağlı birimlerden ve değişik bölümlerden oluşan, genel bir plana göre kurulan ve belirli bir sonuca ulaşmak için amaca yönelmiş bir bütündür. Öyleyse bizim, yasal mevzuatı ve çeşitli öğretiler ile direktifleri hayata geçirmemiz için sisteme ihtiyacımız var.

Sektörümüzde bu ihtiyacın farkındalığı oldukça az olduğundan mevzuatın tek başına bir teoriler ve pratikler manzumesi olduğu algısı hakim durumdadır. Bu algı ise tüm pratikleri olumsuz yönde şekillendirmiş ve tüm pratiklerin bu algı üzerine inşa edilmesini sağlamıştır. Meslek insanları salt mevzuatı temel alıp tüm iş sağlığı ve güvenliği süreçlerinin bu mevzuat üzerine bina edileceği ve tek başına onunla her şeyin halledilebileceği düşüncesine kapılmışlardır. Bu düşünce ise onları ezberci bir forma sokmuş ve mevzuatı en çok ezberleyen ve bilen kişilerin mesleğini çok iyi icra edebileceği yanılgısına sokmuştur. Bu yanılgı ise bir türlü başarılı sonuçlara ulaşamayan meslek insanı yığınları oluşturmuş ve birçok meslek insanını mesleğinden soğutarak mesleği bırakmasına sebep olmuştur. İşletmeler için de durum çok farklı değildir. Onlar da mevzuattaki açık ve belirgin direktifleri olduğu gibi uygulamışlar, uygulanan bu direktifler belli bir sisteme dayanmadığı için pratikler arasında anlamlı ve nitelikli bir bağ oluşmamış, her biri ezbere motamot uygulanan ve sonuca ulaşmayan pratikler arasında yerini almıştır. Uygulamalar olumlu ve beklenen sonucu vermediği için yapılan faaliyetlerden doğan maliyetlerin boşa gittiği düşüncesi hakim olmuş ve bu motamot uygulamalardan da vazgeçmişlerdir.

Murat Çağlar

Diğer Yazarlar