Korkmaz, “Avrupa Birliği, Rusya ve ABD arasında devam eden güçlü ihracat rekabeti ve dünyada 2024 yılına ilişkin bol rekolte beklentisi buğday fiyatlarının gerilemesine sebep oldu” dedi
FİLİZ EROL
Dünyada tahıl ambarı olarak nitelendiren Karadeniz havzasında buğday fiyatları, yüksek stok ve yeni hasat sezonunda beklenen üretim artışının etkisiyle 2020 yılı seviyesi olan 200 doların altını gördü. Buğday fiyatlarındaki son gelişmeleri değerlendiren İzmir Ticaret Borsası (İTB) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ercan Korkmaz, “Rusya-Ukrayna savaşının başladığı günden itibaren Ukrayna’nın buğday ihracatına yönelik ciddi çabaları ve tahıl koridoru anlaşmasının olumu etkileri ile küresel buğday fiyatları savaşın ilk şokunun ardından kısmı olarak gerilemeye başlamıştı. Nisan ayı itibariyle de küresel buğday fiyatları yıllık yüzde 25 civarında gerilemiş durumda” dedi.
İklim krizinin olumsuz etkileri ve pandeminin tedarik zincirlerine olan olumsuz etkisi ile buğday fiyatlarının yükseldiğini aktaran Korkmaz, “Bu duruma Rusya-Ukrayna savaşının başlaması ile de buğday fiyatları tüm zamanların en yüksek rakamlarına çıkmıştı. Ancak sektörü olumsuz etkileyen bu gelişmelere rağmen son dönemlerde buğday fiyatları yine savaş öncesi seviyelerine geriledi. Fiyatların gerilemesinin temel nedenleri ise; en büyük ihracatçı durumunda olan Rusya’nın buğday sevkiyatının şubat ayında rekor hacimlere ulaşması ve çoğunlukla Avrupa Birliği, Rusya ve ABD arasında devam eden güçlü ihracat rekabeti. Dünyada 2024 yılına ilişkin bol rekolte beklentisi ve böyle bir konjonktürde Çin’in hem Avustralya’dan hem de ABD’den iptal ettiği buğday alımları piyasalar üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturmuş durumda” diye konuştu.
“Arz fazlası, buğday ürünleri ihracatına olumlu etki edebilir”
Piyasa da riskleri yönetmek için bu süreçte ciddi bir buğday ithalatı gerçekleştirdiklerini belirten Korkmaz, “Buğday üretimimiz de iyi olunca stoklar arttı. Bir önceki sezon, buğday rekoltesi 22 milyon ton civarında gerçekleşmişti. TÜİK bitkisel ürün denge tablosunu incelediğimizde buğdayda yeterlilik seviyesinin yüzde 96 düzeyine geldiğini görebiliyoruz. Ancak buğday, çok önemli ve stratejik bir hammadde. Üretiminiz, stoklarınız sektörü yönlendirmek adına çok önemli. Eğer yeni sezon hasadında üretim de iyi olursa bir arz fazlası oluşabilir. Bu duruma olumsuz bakmamak gerekir. Özellikle buğday ürünleri ihracatımız bu durumdan olumlu etkilenebilir” ifadelerini kullandı.
“Aşırı sıcaklıklar önümüzdeki en ciddi risklerden”
Geçen üretim sezonunun buğday adına verimli bir yıl olduğunu vurgulayan Korkmaz, “Bu nedenle bu üretim sezonunda da ekim gayet iyiydi. Sezon başında alınan yağışlar yüz güldürdü. Ancak ocak, şubat ve mart aylarında hava sıcaklıklarının istediğimiz soğukluk derecelerine inmemesi, kar yağışının az olması ve kış yağmurlarının arzu edilen düzeyde olmamasının sektör paydaşlarını bir miktar endişelendirdi. Kış aylarında yeterli soğuğun olmaması bitkilerin vegetatif gelişimlerini etkiledi. Şu an için bitkilerin gelişmeleri iyi gibi gözükmekle birlikte nisan ve mayıs aylarındaki süreçte de yeterli yağışın alınmaması ve aşırı sıcaklıklar önümüzdeki en ciddi risk. Yine de buğday üretimi için iklimsel olarak her şey yolunda giderse geçen yılki rekolteye ulaşılabilir” dedi.
“Ülkemizde arz fazlasından dolayı fiyatlar üzerinde baskı oluşabilir”
Geçen sezon bazı hububat ürünlerinde beklentinin altında oluşan fiyatların buğdayı ön plana çıkardığını belirten Korkmaz, “Ülkemizde stoklar ve rekolte iyi gibi gözükse de dünya fiyatları sadece bizim ülkemizdeki üretim ve stoklardan etkilenmiyor. Tüm dünyadaki stoklar, üretim beklentileri, talep miktarları ve stratejiler fiyatları etkiliyor. Ülkemizde de arz fazlası nedeniyle fiyatlar üzerinde baskı oluşabilmesi muhtemeldir. Bu durumdan üreticimizin olumsuz etkilenmemesi için devletimize önemli bir sorumluluk düşüyor. TMO tarafından açıklanacak fiyatlar piyasanın yönü açısından çok önemli. Fiyatların belirlenmesinde bir taraftan küresel piyasalardaki rekabetçiliğimizi diğer taraftan üretim maliyetlerinin arttığı bir dönemde üretimin ekonomik sürdürülebilirliğini dikkate almalıyız. Arz fazlasının neden olabileceği fiyat baskısından üreticilerimizin olumsuz etkilenmemesi için verilecek destekleme miktarı çok önemli. Buğday üretimine verilecek prim miktarının belirlenmesinde de üretim maliyetlerinin ve enflasyonun özellikle dikkate alınması gerekiyor” diye konuştu.