Pazar, Kasım 24, 2024

Nas Deneyi ve Recep Tayyip Erdoğan -I

Düzenine fazla güvenirsen, düzensizlik doğar. Gücüne ve cesaretine fazla güvenirsen zayıflık ve korkaklık doğar.

Sevgili okurlarım,


Ülkemizdeki gerçekleştirilen 31 Mart 2024 yerel seçimleri göstermiştir ki artık tek adam rejiminin mucidi ve uygulayıcısı Recep Tayyip Erdoğan Türk halkından çok ciddi bir reaksiyonu sandıkta görmüştür. Ancak hala söylevlerinde, kendisinin galip geldiğini biat eden kitlesine anlatmaya devam etmektedir. Oysa Türk halkının sırtına yüklediği enflasyon maliyetini, bir türlü ne kabul edecek cesareti, ne de tüm siyasilerde olduğu gibi, istifa müessesesini hatırlama vardır. Tek adam ( monarşi ) rejimi uygulayıcısı Recep Tayyip Erdoğan hiçbir bilimsel açıklaması olamayan ”NAS DENEYİMİ“ çerçevesinde, halkımıza çok büyük bedeller ödeterek, yüksek montanlı maliyet yüklemiştir. Yerli ve milli, kelimelerinin anlamını tam kavradığını düşünmek, bu yaptıkları saçmalık ve tamamen cehalet kokan neticelerde çok zor olup imkânsızdır.

Bu temelsiz ve doktrinden uzak olan, NAS uygulamasında, kimsenin atlamaması gereken çok önemli bir nokta vardır. RECEP TAYYİP ERDOĞAN bu kaynağını İslam dininden alan “ NAS “ açıklamasına cankurtaran simidi gibi sarılırken, AKP milletvekilleri de, grup toplantısında onu canla başla alkışlayıp tasvip edip onaylarken, acaba akıllarını kiraya mı vermişlerdi? İçlerinden feraset sahibi bir kişi bile çıkıp “ bırakalım dinsel demagojiyi bilimsel yaklaşım neyi işaret ediyorsa onu yapalım “ niye diyememiştir. İşte bu nedenle, “ NAS DENEYİMİ “ uygulamasında RECEP TAYYİP ERDOĞAN ile beraber tüm AKP milletvekilleri de sorumludur.

Nas nedir? diye kendisine sorulacak olursa, ciddi ve tatmin edici bir cevap verebileceğini düşünemiyorum. RECEP TAYYİP ERDOĞAN bütün yandaş televizyonların verdiği 2021 yılının eylül ayında; “nas ortada varken, sana bana ne oluyor. Olaya buradan bakacağız. Ben mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim. “ demiştir ki, arşivlerden izlenmesi zor değildir. Ancak faiz ile mücadele edeceğim diye beyanatta bulunan RECEP TAYYİP ERDOĞAN bu bilimsel temel ve doktrinden yoksun, hayali mücadeleyi kendi tek servetim dediği alyansını satarak mı yapacak yoksa Türk halkının parasını kullanarak mı? İşte bu hususa hiçbir zaman netlik getirilmedi. Fakat dinsel demagoji ile devamlı kafası doldurulan halk, önündeki bu saçma sapan uygulamayı maalesef anlamamış ve biat eden kesim de anlamamakta ısrar etmiştir. Şimdi soruyorum: “ siz AKP ye kayıtsız şartsız biat edenler acaba ne zaman gerçeği görebileceksiniz. Ebediyen bu cehalet dalgası içerisinde sürüklenecek misiniz? “

Sözlük anlamıyla ele alındığında “NAS“ sözü sahibine kadar götürmek, bir şeyi açığa çıkarıp daha görünür hale getirmek için yukarı kaldırmak, bir şeyin son sınırına ulaşmak gibi anlamlara gelmektedir. İslâm ilimlerinde yaygın olarak iki anlamda ifade edilmektedir. Bunlardan birincisi, genel kullanımıdır ki Allah’ın ve Hz. Peygamber’in sözünü ifade etmektedir. İkincisi ise, fıkıh usulünde açıklık bakımından yapılan lafız ayırımında kullanılan anlamı olarak değerlendirilmektedir. Fıkıhta bir konuya çözüm getirmek için öncelik nassa verilir. Eğer nas yoksa içtihada varılır. Aynı zamanda İslam fıkhında peygamber hadislerine de verilen tanımlama olarak görülmektedir. NAS Kur’anın 114. son suresidir; iniş sırasına göre 21. Sure olarak bilinmektedir. Felak suresi ile aynı konuyu işlemektedir. Nas insan anlamına gelip surede bulunan 6 ayetin de sonunda nas kelimesi olduğu için NAS SURESİ adını almıştır. Bir diğer taraftan açık ve sarişh hüküm anlamına gelmektedir. BELİĞ ve VAZIH kelimeleri ile eş anlamlıdır.

Şimdi gelelim RECEP TAYYİP ERDOĞAN’ın nas deneyinin sonuçlarına. Bu hususla ilgili olarak bazı notlar vereyim ki sizlerin de zihinlerinde bir mukayese kriterleriniz oluşabilsin.

Öncelikle Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasını (TCMB) ele alalım. Bu bankanın bir tek görevi vardır ki o da Türk lirasının değerini fiyat artışlarına karşı korumaktır. Burada, fiyat artışındaki anlam, mal ve hizmetlerin fiyat artışı olup, başka bir anlatımla enflasyona karşı Türk lirasının değerini korumaktır. Yani bu koruma yabancı paralara karşı bir koruma da değildir. TCMB açıkladığı bilançoları kapsamında, 2021 yılında 57.5 milyar TL kâr etmiştir. 2022 yılında ise bu kâr oranı % 25 seviyesinde artarak 72 milyar TL düzeyine ulaşmıştır. Ancak 2023 yılına gelindiğinde ise kâr bir yana, 817.8 milyar TL zarar açıklamış bulunmaktadır. Bu zararın en önemli kaynağının ise KUR KORUMALI MEVDUAT (KKM) olduğu verilerin incelenmesinden, ortaya çıkmaktadır. Bilindiği üzere NAS deneyimi devam ederken RECEP TAYYİP ERDOĞAN ve ekonomi ekibi, yeni bir finansal enstrüman olarak KUR KORUMALI MEVDUAT (KKM) diye bir uygulama başlatmışlardı. Bu uygulamanın bir başka versiyonunun geçmiş yıllarda da uygulandığı, ancak başarısız ve kötü sonuçlar verdiği de bilinmektedir. Bu uygulama, daha ziyade halkın tümüne yararlı olmayıp sadece sermaye kesimine çok faydalı olmuştur. KKM olgusunun bütün mali yükü ise yine, ismi Adalet ve Kalkınma Partisi olan AKP milletvekilleri onayı ile Türk halkının sırtına adaletsiz bir biçimde yüklemiştir ki bunun da tek sorumlusu RECEP TAYYİP ERDOĞAN olup, kimse başkaca suçlu aramamalıdır.

KUR KORUMALI MEVDUAT (KKM) uygulamasının, halka maliyetinin hesaplanması önemlidir. 2022 yılında KKM için, 92 milyar TL maliye ve 90 milyar TL ise hazine tarafından olmak üzere toplam 182 milyar TL ödenmiştir. 2023 yılına gelindiğinde ise, KKM kapsamında, hazinenin ödemesi 59 milyar TL, bunun yanı sıra TCMB’ nın ise 818 milyar TL ödediği verilerden izlenmekte olup tamamının toplam 877 milyar TL olarak gerçekleştiği hesaplanmaktadır. Böylece 2022 yılındaki 182 milyar TL ile 2023 yılındaki 877 milyar TL ödemleri ile iki yıl içinde toplam 1 trilyon 59 milyar TL miktarının KKM için kamunun parasından ödendiği anlaşılmaktadır. Bu yaklaşım “kamuyu zarar uğratmak“ olarak tanımlanamaz mı? Acaba sizce nedir? Bir düşününüz.

NAS deneyimi içerisinde diğer maliyet unsurlarını incelerken, bir de enflasyonun durumuna bakılması gereklidir.

Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) yayınladığı enflasyon oranlarında, daima hangi ürünleri esas aldıklarını açıklamamaktadır. Anayasa mahkemesinin bu hususta yani ürünlerin açıklanması konusunda net bir karar almış olmasına rağmen, AKP iktidarının genel yaklaşımı olan anayasa ve yasalara uymama prensibi bu kurumda da bir hastalık olarak gündemini muhafaza etmektedir. Adalet ve Kalkınma Partisi, devleti meydana getiren kurumları bir plan dahilinde kontrol altına alarak parti devleti çerçevesinde tek adam (monarşi) rejimini halkın önüne dayatma sonucu getirmiştir. AKP iktidara geldiği 2002 yılından itibaren; 2003 – 2008 – 2011 – 2017 – 2018 – 2019 – 2020 – 2021 – 2022 – 2023 yıllarındaki tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ortalaması % 26.27 olarak gerçekleşmiştir. Bu tarihlerin hepsinde enflasyonun % 10 seviyesinin üzerinde seyrettiği hesaplanmaktadır. 2004 – 2005 – 2006 – 2007 – 2009 – 2010 – 2012 – 2013 – 2014 – 2015 – 2016 yıllarını kapsayan 11 yıllık süreçteki enflasyonun ortalaması ise %7.92 olarak gerçekleşmiştir. Netice itibariyle, AKP iktidara geldiğinden itibaren ülkenin devamlı enflasyona maruz kaldığı verilerden izlenmektedir. Bu nedenle enflasyon düzeltmesinin gerekli olduğu unutulmamalıdır. Bilindiği üzere, enflasyon düzeltmesi, enflasyonist etkiler ve paranın satın alma gücündeki değişmeler nedeniyle gerçek durumu ifade etmeyen mali tabloların, gerçek durumu ifade eder hale gelmesi amacıyla enflasyonist etkilerden arındırılarak düzeltme işlemine tabi tutulması olarak tanımlanabilmektedir.

Unutmamak gerekir ki, düzeltme işleminin mali tabloların gerçek durumu ifade etmesini sağlayacağı gibi vergisel bir etkisinin de olacağı not edilmelidir. güncel mevzuat düzenlemelerine göre; söz konusu enflasyon düzeltmesinin 2023 yılı hesapları üzerinde vergilemeye yönelik bir etkisi olmazken, 2024 yılının ilk geçici vergi döneminden itibaren, mükelleflerin bilançolarında yer alan parasal olmayan kıymetlerin büyüklüğüne ve aktif-pasif kalem ağırlığına göre vergileme üzerinde önemli etki oluşturacağı dikkate alınmalıdır. Geçmiş dönemlere bakıldığında, enflasyon düzeltmesinin son olarak 2004 takvim yılı itibarıyla yapılmış olduğu izlenmekte, ancak takip eden takvim yıllarında ise 2020 takvim yılına kadar gerekli koşulların oluşmamış olduğu görülmeketedir. 2005 ile 2022 yılları arasında geçen toplam 18 yıl içinde enflasyon düzeltmesi yapılamamıştır. 2021 takvim yılı dördüncü geçici vergi dönemi sonu itibariyle enflasyon düzeltmesi yapma şartları oluşmasına rağmen 7352 sayılı Kanunla Vergi Usul Kanununa eklenen geçici 33. maddeyle, 2023 hesap dönemi sonuna kadar enflasyon düzeltmesi ertelenmiştir. 2023 hesap dönemi sonuna ait mali tabloların ise, enflasyon düzeltmesi şartlarının oluşup oluşmadığına bakılmaksızın enflasyon düzeltmesine tabi tutulması gerektiği değerlendirilmektedir.


Devamı bir sonraki yazıda

Tayfun Gözüm

Diğer Yazarlar