Cuma, Eylül 20, 2024

Ekonomik kalkınmanın anahtarı; hukukun üstünlüğü

İzmir Ticaret Odası’nın (İZTO) temmuz ayı meclis toplantısı İZTO Meclis Başkanı Selami Özpoyraz idaresinde gerçekleştirildi. İZTO Meclis Salonu’nda gerçekleştirilen toplantıya İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Fahri Mutlu Tosun da katıldı. Toplantıda konuşan İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, tüm ticari faaliyetlerde işleyen ve rekabetçi bir piyasa ekonomisinin yanı sıra güçlü bir adalet mekanizmasının işlerin sonuçlanmasında değer taşıdığını söyledi. 

Dayanıklı kurumlar ile hukukun üstünlüğünün ekonominin kalkınması için yaşamsal önem taşıdığını belirten Özgener, “Güçlü bir ekonomiye sahip olmak için iyi işleyen, hukukun evrensel ilkelerini temel alan bir hukuk sistemi, sağlanması gereken başlıca koşullardan biri. İş dünyası ve hukuk sistemi arasındaki yakın iletişimin, demokratik fikir alışverişi ortamı ve ortak uzlaşı zeminleri oluşturmak açısından önem taşıyor” dedi. Cumhuriyet Başsavcısı Fahri Mutlu Tosun ise yaptığı konuşmada, ekonomik kalkınma ve hukukun üstünlüğünün paralel olduğunu dile getirdi.


Hukuki öngörülebilirliğin önemine vurgu

Tüm ülkeler, katma değerli yatırımları kendilerine çekebilmek için rekabet içerisinde olduğunu aktaran Özgener, “Böyle bir ortamda hem yerli hem de yabancı yatırımcılar gözünde, iş yapma ve yatırım ortamı açısından öngörülebilirlik çok önemli bir unsur. Öngörülebilirliğin en önemli bileşenlerinden birisi de tartışmasız hukuki öngörülebilirlik. Bu anlamda mevzuatlar açısından öngörülebilirlik, vergi ve idari konularda yapılan değişiklikler ve hatta değiştirilen mevzuat hükümlerinin geriye yürütülmesi yatırımlara ilişkin fizibiliteleri doğrudan etkiliyor. Mevzuat değişikliklerinde iş dünyası, ilgili odalar, meslek kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları ile istişare ortamının sürdürülmesi önemli. Hem vatandaş hem de iş dünyasının temsilcileri olarak adil ve etkili yargılama süreçleri hepimiz için elzem kavramlar” sözlerine yer verdi.


“Uzun yargılama süreçleri haksız avantaj yaratabiliyor”

Adil yargılama süreçlerinin, verilen kararların detaylı şekilde gerekçelendirilmesi ve yargılama süreçlerinin makul sürede tamamlanması unsurlarını kapsadığına dikkat çeken Özgener, “Cezai, idari ve özel hukuk alanında uzun süren yargılama süreçleri, haklı olanı cezalandırıyor, haksız olan lehine haksız avantaj yaratabiliyor. Vergi, stok, KDV, sicil ve prim affı, matrah artırımı, imar barışı ve benzeri düzenlemeler, işini mevzuata uygun olarak yapanı, hakkına razı olanı, devlete karşı mükellefiyetlerini zamanında ve usulüne uygun olarak yerine getireni cezalandırıyor, getirmeyeni bir anlamda ödüllendiriyor. Bunların yanında hukuki uyuşmazlıklarda uzayan yargı süreçleri, hele de finansmana ulaşımın zor olduğu ve paranın getirisinin yüksek olduğu dönemlerde, haksız olan ve mükellefiyetini yerine getirmeyenlerin lehine avantaj yaratıyor” diye konuştu.


“Yasal düzenlemelerin yapılmasını bekliyoruz”

Asliye Ceza Mahkemelerinin aşırı derecede fazla dosyayla karşı karşıya kalması, bunun sonucunda ise hakimlerin her dosyayı gerektiği gibi inceleyememesi, özellikle çok disiplinli suçlarla ilgili yürütülen kovuşturma aşamasında yerel mahkeme düzeyinde zaman zaman tartışmalı kararlar verilmesine neden olabiliyor. Yerel mahkemelerin iş yükünün yoğun olmasının yanı sıra, yargılama sürecinde davaya bakan hakimlerin sürekli değişmesinden dolayı hüküm kurulması sürecinin oldukça uzun sürmesi nedeniyle de ciddi maddi kayıplar yaşanıyor. Ayrıca, mahkemelerin bireylerin makul sürede yargılanma hakkını ihlal edici bir düzeye ulaşmış bulunan iş yükü karşısında, uyuşmazlıkların çözüm yerinin yalnızca mahkemeler olmadığı vurgulanmalı. Müzakere ve arabuluculuk gibi alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının taraflarca benimsenmesi gerekiyor. Odamızın TOBBUYUM iş birliğinde kurduğu Arabuluculuk Merkezi dahil olmak üzere diğer arabuluculuk merkezlerinin de zorunlu arabuluculuk başvurularını kabul edebilir hale getirecek yasal düzenlemelerin yapılmasını bekliyoruz” diye konuştu.


“Uygulama becerileri geliştiren bir eğitim teşvik edilmeli”

Uzun yıllardır beklenen Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’nın, ilk defa bu eylül ayında yapılacağını söyleyen Özgener, “Eylül ve nisan ayında yılda iki kez yapılacak olan bu sınava hukuk fakültesi mezunları girecek ve sınavda başarılı olmayanlar staja başlayamayacaklar. Bu sınav hukukçu kalitesini artıracak ve nitelik kazandıracak. Fakat sürecin hassas bir şekilde ilerlemesi gerekiyor. Merkezi bir sınav olması dolayısıyla sınavın test olması doğal, ancak burada hukuk fakültelerinde verilen eğitimin ezberci bir sisteme dönüşmesi riski de dikkate alınarak düzenlenmeli. Hukuk mesleklerinde kuralların kırmızı çizgilerle net çizilmediği ve her olay özelinde ilgili hukuk kuralının ele alınması gerektiği için ezberci bir eğitim yerine uygulama becerileri geliştiren bir eğitimin teşvik edilmesi gerekiyor. Ayrıca Hukuk Fakültemizde öğrenimi devam eden öğrencilerimiz için İzmir Adliyesi ile pratik çalışmalar ve sertifikalı programlar düzenlenmesi son derece faydalı olacak” dedi.


“Enflasyonun düşürülmeye çalışılması maliyetleri arttıracak”

Yurt dışında faiz indirimleri tartışılırken, Türkiye’deki enflasyon ve faiz indirim döngüsünün de eylül ayı ile birlikte sıklıkla gündeme geleceğini belirten Özgener, “Ekonomideki yavaşlamanın daha fazla hissedilmesi ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın verdiği mesajlar ve atacağı adımlar, daha da önemli hale gelecek.  Bundan sonraki gündemimiz, ekonominin ne hızla yavaşladığı ve buna bağlı olarak faizlerin, enflasyondaki düşüşü engellemeden, indirileceği sürecin takibi olacak” diye konuştu.

 Para politikası ile enflasyonun düşürülmeye çalışılmasının maliyetleri arttıracağını ifade eden Özgener, “Bu yüzden, ekonominin farklı alanlarındaki reformların da hızlandırılmasına ihtiyaç duyuluyor. Vergi reformu bu sürecin önemli bir ayağı. Bu yapıyı oluştururken yalın, uzun yıllar güncelliğini yitirmeyecek, vergide adaleti sağlayacak, kayıp/kaçağı önleyecek, yatırım dostu, rekabeti koruyan ve yurt dışındaki rakiplerimizle eşit şartlarda mücadele etmemizi sağlayacak bir vergi düzenlemesinin yapılması önem arz ediyor. Vergi reformunun tam anlamıyla hayata geçirilmesi için, sisteme katkı sağlayacak yeni vergisel düzenlemelerin de devreye girmesi gerekiyor” ifadelerinde bulundu.

Kayıt dışı ekonominin önlenmesine katkı yapacak vergi düzenlemelerinden memnuniyet duyduklarını vurgulayan Özgener, “Ancak vergi reformunun tam anlamıyla hayata geçirilmesi için, sisteme katkı sağlayacak yeni vergisel düzenlemelerin de devreye girmesi gerektiğine inanıyoruz. Yalın, uzun yıllar güncelliğini yitirmeyecek, vergide adaleti sağlayacak, kayıp/kaçağı önleyecek, yatırım dostu, rekabeti koruyan ve yurt dışındaki rakiplerimizle eşit şartlarda mücadele etmemizi sağlayacak bir vergi düzenlemesinin yapılması önem arz ediyor” dedi.

“Mahkemelerde ihtisaslaşmanın önü açılmalı”

Yargıya ilişkin karşılaşılan diğer bir sorunun gerekçeli karar eksikliği olduğunu ifade eden Özgener, “Anayasamızda yer alan hüküm uyarınca tüm kararların gerekçeli olması gerekirken özellikle iş yoğunluğu sebebiyle mahkeme kararlarının çoğunun hüküm ve ilgili kanun maddesi dışında nitelikli bir gerekçe içermediği görülüyor. Bu konu da aslında adil yargılanma hakkının bir unsuru olduğu için pek çok kez Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önüne giderek Türk yargısı hakkında olumsuz hüküm kurulan bir konu olabiliyor. Yargıya erişime ilişkin de çeşitli sorunlar gündeme geliyor. Özellikle nispi harçlarda karşımıza çıkan yüksek bedeller pek çok vatandaşın adalete erişimi önünde engel teşkil ediyor. Soruşturma ve kovuşturma süreçleri Ceza Muhakemesi Kanunu’nda öngörüldüğü gibi ilerletilemiyor ve savcılarda ihtisaslaşma sağlansa da mahkemelerde ihtisaslaşma hayata geçirilemiyor. Soruşturmada kanuna uygun tüm detaylar elde edilmediğinden, mahkemeler savcıların toplamadığı delilleri araştırıyor ve kanunda bir ya da iki celsede bitirilmesi gereken dosya maalesef yıllarca yerel mahkemelerde kalıyor. İyi bir uygulama ve makul sürede yargılama hedefleniyorsa, atılması gereken en önemli adımlardan biri mahkemelerde ihtisaslaşmanın önünün açılması” dedi.

(TOSUN) İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Fahri Mutlu Tosun, “İzmir’e atandıktan sonra iş bölümlerimizi düzenledik ve epey mesafe kat ettik. Çağın gereklerine göre hazırlandık. Bilişim suçlarına bakan savcı sayısını iki katına çıkardık. Yapay zekanın konuşulduğu bu dönemde bilişim suçlarına önem verdik” dedi

“Bilişim suçlarına bakan savcı sayısını iki katına çıkardık”

Yaptığı konuşmada hukukta bilişim konusuna değinen Tosun “İzmir’e atandıktan sonra iş bölümlerimizi düzenledik ve epey mesafe kat ettik. Çağın gereklerine göre hazırlandık. Bilişim suçlarına bakan savcı sayısını iki katına çıkardık. Yapay zekanın konuşulduğu bu dönemde bilişim suçlarına önem verdik. Özellikle uluslararası suç örgütleri tarafından birçok şirketin bilgilerine erişiliyor veya yanlış bilgilerle suç işlenerek mağduriyet oluşuyor. Böyle durumlarda gecikirseniz parayı başka yerlere aktarıyorlar. Suçluların yakalanması konusunda özel savcılarımızla soruşturmaları takip ediyoruz. Siber güvenliğin firmalarda yeterince gelişmemiş olduğunu, log kayıtlarının bile tutulmadığını görüyoruz” dedi.

Ekonomik kalkınmanın ve hukukun üstünlüğünün paralel olduğunu belirten Tosun, “Birinin geride kalmaması gerekiyor. İyi işleyen bir yargı amaçlıyoruz. Mevzuat alanında iyi düzenlemeler, fiziki imkanlar, yeterli ve iyi yetiştirilmiş hakim ve savcılar. Mevzuat alanında gerçekten çok ilerideyiz. Fiziki imkanlar konusunda inanılmaz bir mesafe kat ettik. Son 15 yılda 8 bin hakim savcı sayısından 20 bine geldik. Amacımız adalete tecil ettirmek, adil olmak. Bir kişiye yapılan haksızlık bütün topluma yapılmış bir haksızlık” ifadelerini kullandı.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM