AGON Biyoteknoloji – Co Founder
İZİKAD Üyesi
Topluma Yenilikçi Çözümler Sunmak
Biyoteknoloji sektöründe bir kadın girişimci olarak, yenilikçi projelerle topluma katkı sağlamayı ve bu alanda kadınların varlığını artırmayı amaçlıyorum. İş dünyasında kadın olmak elbette bazı zorluklarla karşılaşmak anlamına geliyor; ancak bu zorluklar, bize azim, dayanıklılık ve kararlılık kazandırıyor. Farklı disiplinlerden gelen ekip arkadaşlarımla birlikte başlattığımız projeler, biyoteknoloji gibi gelişim odaklı bir alanda biz kadınların sağladığı katkıyı her geçen gün daha da görünür kılıyor.
Özellikle sağlık, çevre ve gıda sektörlerine odaklanarak insan sağlığını ve yaşam kalitesini iyileştiren biyoteknolojik çözümler üretiyoruz. Biyosensörler, medikal cihazlar ve çevre teknolojileri gibi projeler sayesinde toplumun ihtiyacı olan hızlı, güvenilir ve ekonomik çözümler sunmayı hedefliyoruz. Örneğin, mikrobiyal kirliliğin erken tespitini sağlayan cihazlarımız, sağlık sektöründe enfeksiyon riskini azaltarak her yıl milyonlarca insanın yaşamını koruma potansiyeli taşıyor.
Başta hastaneler olmak üzere, toplumda mikroorganizmalardan kaynaklanan enfeksiyonlar nedeniyle meydana gelen ölümleri ve buna bağlı olarak ortaya çıkan milyarlarca dolarlık ek maliyetleri önlemek için de önemli bir adım sunuyoruz. Bu cihaz sayesinde hem ölüm oranlarını azaltmayı hem de ülkenin ekonomik yükünü hafifletmeyi amaçlıyoruz. Bu, yalnızca insan sağlığını korumakla kalmayıp sağlık sistemine ve ekonomiye ciddi bir katkı sağlıyor.
Ek olarak, HypoVır sisleme cihazımızla da sağlığa ve çevreye duyarlı bir dezenfeksiyon yöntemi sunuyoruz. İnce püskürtme tekniği ile ortamda aerosol formunda sis oluşturan bu cihaz, mikroorganizmaların yok edilmesini sağlıyor. Elektroliz yöntemiyle sadece tuz ve su kullanarak üretilen dezenfektan sayesinde kısa sürede geniş alanların dezenfeksiyonu mümkün hale geliyor. Hastaneler, gıda üretim merkezleri, okullar, toplu taşıma araçları, kamu alanları, kütüphaneler ve spor salonları gibi birçok alanda kullanım imkânı sunarak halk sağlığına katkı sağlamayı amaçlıyoruz.
Geliştirdiğimiz elektrokimyasal sensörler sayesinde, sağlığa zararlı mikroorganizmaların hızlıca tespiti, gıda güvenliğinin sağlanması, toksik maddelerin analizi ve çevre görüntülemesi artık mümkün hale geldi. Bu alanda ülkemizde ilk defa üretim yaparak biyoteknoloji sektöründe öncü bir girişimcilik örneği sergiledik.
Sosyal sorumluluk projelerimiz arasında, nadir görülen pediatrik beyin kanseri (DIPG) gibi hastalıklarla mücadelede yetim ilaç geliştirme çalışmalarımız da yer alıyor. Özellikle çocuklarda ölüm oranlarını düşürmeyi hedefleyen bu projelerimiz, sadece biyoteknoloji alanında değil, aynı zamanda toplumsal sağlığı koruma ve iyileştirme yönünde de güçlü bir katkı sunuyor.
Kadın bir girişimci olarak aldığım destekler ve inandığım projeler sayesinde, yenilikçi çözümler sunarken kadınların iş dünyasında daha güçlü bir şekilde yer almasının önemini de savunuyorum. İnanıyorum ki, kadınların iş yaşamında ve bilimsel projelerde daha fazla yer alması, ülkemiz ve dünya için kalıcı, değerli bir etki yaratacaktır.
Geliştirdiğimiz her projede sadece iş dünyasında değil, aynı zamanda bilimde ve teknolojide kadın liderliğinin gücünü de gösteriyoruz. Hem ulusal hem de uluslar arası alanda, kadın girişimcilerin getirdiği bakış açısının ve çözüm odaklı yaklaşımlarının geleceğin teknolojilerine büyük bir ivme kazandıracağına inanıyorum.