21. Asır’da sayıları 195’i bulan ülkeler, idari birim ve biçimleri test cihazı kabilinden her geçen hadisede “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!” mottosu ısrarcılığında dayatmacı veya “elle gelen düğün bayram” çekingenliğinde kabulcü iki türlü vaziyet almakta.
‘Üçüncü dünya savaşı’ yakıştırmaları, atfedilen emareler, teknoloji ve sanayileşmenin neticesi olarak Batı Avrupa’dan başlayan, iki asıra yakın bir zamandır Atlantik-Pasifik ekseninde genleşen; bazı yönleri ile küreselleşme şemsiyesine giren “gelişmişlik” tariflerinin ön aldığı mevcut düzenin devamında hangi yola girileceğine dair kafa karışıklığının da bir nevi yansımasıdır.
“Devlet”-“ulus”-“sermaye” ayrı kendi dinamikleri ve yapılarına göre farklılık gösteren, karar alma tercihlerindeki değişikliklerin bölgesel ve küresel etkileri de; belirsizliği ve bilinemezliği ile en çok “ulus” ögesinin “toplum” ve “insan” unsuru üzerine abandı.
İki asra yakın gelinen noktada ‘derin devlet aklı’, ‘tüketici birey’, ‘köpürtülmüş kapital’; bugüne kadar olan benzeri kaynaklardan daha marjinal çözüm arayışlarını empoze ediyor gibiler.
Yeni düzen arayışları; benzer biçimlerde çok daha ustalıkla işlenen hususiyetler ile eski şeklin sürdürülebilir kifayet edememe realitesini unutturacak makyajlar ile yine, yeniden vizyona girmesini sağlayarak; kurulu düzenin esaslarını korumak arayışlarıdır.
Ulus devlet otoritesinin, itibarının son otuzbeş senede küreselleşmenin, neoliberal iktisat politikaları eşliğinde her alanda törpülendiği ve ‘devlet aklı’nın, Yalta’dan bu yana uluslararası kuruluşlar’a rehin edildiğinin devamı şeklindedir.
Kitleler ve bireyler (uluslar) tüketim parantezinde sermayenin öngördüğü, onun tabiatına uygun sivil toplum kuruluşları ve iktisadi güven ve büyüme endekslerine tabi, genişleyen yeni nesiller, adeta bir ‘sarf malzemesi’ durumundadır.
Adı emperyal, dünya jandarması veya liderliği vb. tabir edilen önce endüstriyel- sanayi kompleksi sonra teknikten yüksek teknolojiye terfi ile bilişim-iletişim-yapay zeka ile muktedir olma çabasının ya da dengelerinin tanziminde kapitalin kendi eksenindeki bütünleşip ayrışma mücadelelerinin hayatı zorlaştırması, ‘finans’ ın tabiri caizse ‘tohuma kaçması’..
Olan ve bitenler: durdurulmuş medeniyetler adına ders alınmasını gerektiren bir yol kavşağında bulunulduğunun, insanlığın buna şiddetle ihtiyacı olduğunun yansımalarıdır..