Toplumlarda bilgi dağarcığının eklemlenerek onlara derinlik ve anlam kazandıran olgunluğa erişimi, tabiri caiz ise çok kapıyı açabilen anahtar olarak kabul görme eğilimi vardır. Eğitim, öğrenim sürecinden geçerken, edinilen bilgilerin belli kalıplara dökülmüş hali ile yola nasıl ve ne şekilde devam edileceği yine de birey için zamanın ruhuna, talihe, tahmine, bağlı değişebilir donanımlardır.
Mesela günümüzde tüketim eksenli bazı toplumlar ve kesimler nezdinde maddi altyapıya bağlı ve gelir fonksiyonu ile ilgili ihtiyaçlar gereği kazanılan belirli standartlar, alışkanlıklar ile yaşamın sürdürülebilirliğine ilişkin davranışları motive eden kararlı kararsız tedirginlikler hayli öne çıkmıştır.
Hatta biraz daha eskilere uzanan dönemlerde şahsi, şartlı veya şartsız bağış, borçlanma yolu ile kurumsal ve bireysel bazlı maddi ihtiyaçlar fikriyatı ve servet unsurları da dahil olmak üzere bireyin tercihlerinde kaybedebileceği benzeri değerler faslı zenginliğin itibarı addediliyorken şimdilerde farklı algılanabiliyor.
Mevcudiyeti, var olmayı endeksleyen anlayış ve bilgi kalıpları statükoyu; meslek sahibi olmak, satın almak, sahip olmak eylemlerine endeksli sayıldığını kabul buyuruyor. Böylece bireyin mevcudiyeti ile gerçekten varolabilmesi, birey değeri kazanabilmesi için öncelikle çalışmak-tüketmek gibi vatandaşlık görevlerini yerine getirmesi şart kılınıyorken kaygı eksenli çağdaşlık ile ortaya çıkan ‘korkunun tüketilmesi’ duygusunun yayılması, sadece içinde bulunulan hayatı ve geçmişe dair gelenekleri değil, geleceğe dair yaşam beklentilerini etkilemektedir.
Eski normalin pek de öyle olmadığı, tahammül fersah hayat mücadelesinin ve kabul gören sabır ve fedakarlıklar tahtında gelenekselliğiydi. Bundan böyle toplumun var, vatandaşlığın ise zorlama telakkisinde seyreden dağılma riski, ‘devlet’ kurumunun yıpranma ihtimalini barındırıyor.
Kaybedeceği birşeyleri olmamak genelde tecrübeye mahsus, hayatta karşı karşıya kaldıkları hadiselerin kendilerini şaşırtmadığı davranışlara sahip oldukları şeklinde telakki edilse de; artan ve fakat kifayet edemeyen hayata karşı sorumluluklar ve bağımlılık yükünün münhasıran bireysel ilişkilerde hakim olan bencil, tepkili, dengesiz ve belirsiz nitelikleriyle bir toplumsal sanrıya dönüşümün işareti olarak da değerlendirilebilir.
Kısaca refah ve bağımlılık kriterleri ile doğal ve bağımsız iradi değerler arasında makul bir dengenin sağlanamamasının zorluğu: geçen zaman boyutundaki popüler bilgi kalıpları envanterinin sadece veri temelli değerlendirilmişliğinin; göründüğü kadarı ile hepsini birden birlikte mevcut kılmaya mahal vermediğindendir.