Perşembe, Ocak 16, 2025

Güneş Her 1 Ocak Sabahı Doğuyor Doğmasına Da…

Başa yerleştirmeyi kendimce uygun gördüğüm fotoğraf beni ne ifade ettiğini öğrendiğim andan itibaren çok etkileyen bir simgenin yeni doğan güneşin önündeki görüntüsüdür. Yıllar önce ilk gördüğüm an neyin simgesi olduğunu araştırdım. Biliyor olabilirsiniz ama ben gene de hatırlatmak istedim.

Bu yapının adı: Torii Kapısı. Japonca bir sözcük ve Şinto tapınaklarının girişinde veya içinde bulunan geleneksel bir Japon kapısıdır ve simgesel olarak dünyadan kutsal âleme geçişi ifade eder. “Dünyadan kutsal âleme geçiş” her insanın anlamını bildiği bir inanç ifadesidir. Beni gördüğüm anda donduransa bu kapıyı görünce hissettiğimdir. Kapı kapalı değildir. Önünde durmaktasınız ve bir tek adım atarak diğer âleme geçiyorsunuz. Gerçekte böyle olmasa da anlatmak istediği çok derin değil mi? Varsınız, bir an sonra yoksunuz.

“Torii” kelimesi en sade ifadesiyle “kuşların tünediği yer” anlamına gelir. Mitolojiye göre kuşlar tanrıların elçileridir. Torii bu nedenle yeryüzüne indiklerinde ilâhi elçiler için bir tünek görevi görecekti. Torii’yi geçmek, saf ve kutsal bir alana girmek anlamına gelir. Bu ani geçiş Şinto tanrılarına yaklaşmadan önce yapılan güçlü bir simgesel saygı ve arınma eylemidir. Ziyaretçiler bir Torii’nin altından geçerken saygıyla eğilirler.

Bir adımda sonsuz âleme geçmek. İnsanoğlunun asla hatırından çıkarmaması gereken en önemli düşünce bence budur. Bir ata sözümüz “Unutma, bugün varsın, yarın olmayacaksın” der. Torii bu deyişin şekle bürünmüş hâlidir. Peki de bu ilahî ve hayalî geçiş kapısı şimdi neden benim konum oldu?

Torii kapısının derin anlamında o kadar çok öğreti var ki. Bütün gelmiş geçmiş dinlerin, dinî düşüncelerin uzun uzun, sayfa sayfa, teker teker insanoğullarının beynine yerleştirmek için yazdıklarını görüntüsüyle anlatmıyor mu? Görüntü “Bugün varsın ama yarın olmayacaksın. Üstelik bu geçiş bir anda, bir tek adımda oluyor. Daha da önemlisi geri dönüşün olmaması. Şimdi yaşadığının sonrasında başka ve ebedî olduğu söylenen bir yaşam olduğuna inanıyorsan bu kapıyı anlamaya çalış. Bu âlemde yaptıklarının hesabını öbür âlemde vereceğine inanıyorsan bu kapıyı aklından çıkarma. Hangi dine inanıyorsan bu kapı onların tamamının uyarılarını tek başına yapıyor. Yeter ki sen ona baktığında bunu anla.”

Bu düşüncelerle değerlendirmeye çalışırken hayatı ve türlü türlü yaşam şekillerini bir TV kanalında “Vezüv” Yanardağı tarafından çok çok kısa zamanda yok edilen “Pompei” kenti hakkındaki belgeseli seyrettim. Kölelerin perişanlık üstü yaşamlarının yanında olağanüstü zengin yaşamların kaderinin nasıl da aynı deftere, aynı sonuçlarla yazıldığını izledim. Özellikle muhteşem olduğu şüphe götürmeyen bir malikânenin kalıntılarını gezen kamera neler neler anlattı. Spor salonu büyüklüğünde yemek odası, duvarları dönemin en muhteşem resimleri, freskleri ile süslenmiş duvarlar, derya gibi yatak odları, oturma odaları, hamamlar. Sonra kamera bizi alt katlara, bodrumlara indirdi. Gözlerimin önünden geçen yan yana dizilmiş daracık havasız, duvarları çıplak odalar, esirler, uşaklar içinmiş. Hayal edemeyeceğim kadar muhteşem bir yaşam ve en alt düzeyin de altında bir başka yaşam. Aşağıda yaşamaya mecbur olanların sözde yaşamı da yukarıdakilerin tek işareti ile her an sona erebiliyor diye yazıyor tarih. O zaman şunu mırıldandım kendi kendime: “Eeee söyleyin bakalım bu hayatı Vezüv dikkate aldı mı?”

Son sayımlarda/tahminlerde bilim insanlarının ne kadar olduğuna karar verdiklerini bilmiyorum ama dünya nüfusu 8 milyar gibi bir seviyede sanırım. Büyük bir kısmı farklı bir dine inanıyor. İnanmayanlar da var. Bence her iki kesimin de bu kapının anlamını özel bir dikkatle içlerine sindirmeleri gerekiyor. “Nasıl yaşamayı seçtiğini bir gözden geçir bakalım” diyor sessizce bu kapı. “Ezerek mi, severek mi? El uzatarak mı, uzanan eli iterek mi? Hakkıyla mı, çalarak mı? Adaletle mi adaleti ayaklarının altına alarak mı? Alın teriyle mi aldatarak mı?”

Beni anlamayacak, anlamak istemeyecek kişilere rağmen gönlümden geçeni yazacağım: İnandığım odur ki, inançlar ne olursa olsun, kim neye inanıyorsa inansın ama bu kapıyı anlamaya çalışmalıdır. Torii’yi yüreğinde hissetmek zaten Tanrı’nın işaret ettiği ahlâk yolunun şekil bulmuş hâlidir. Üstelik bunu çok iyi anlamış olanlar da biz değil miyiz: “Bugün varsın yarın olmayacaksın.”

Fazıl Bülent Kocamemi

Diğer Yazarlar