Erdoğan, 2012 yılındaki AKP Gençlik kolları kongresinde “dindar ve kindar nesil yetiştireceğiz” dedi. Bu sözünü yıllar içinde yineledi.
Empati yaparak bir sözü anlamak yetmiyor, o sözü söyleyenin kültürel birikimini, yaşadığı ortamı, aile ve arkadaş ilişkilerini bilip, anlamak ve o bakış açısından bir sözü gerçekçi olarak değerlendirmek olası. Erdoğan’ın bu sözünü bir türlü anlayamadım. Oysa 1968 kuşağının bir genci olarak birçok etkinliği, eylemi izledim. Alpaslan Türkeş’in Ankara’da Kolej’in oradaki meydanda düzenlediği mitingde kendisini dinledim, bozkurtlarını izledim.
Necmettin Erbakan’ın Milli Nizam Partisini kurmadan önce Selim Sırrı Tarcan Spor salonundaki toplantısına katıldım. Konuşmasını ve katılımcıları izledim. Özetle nerede ise 55 yıldır insanları tanımaya çaba gösteriyorum. Sözlerinin ne anlama geldiğini, ne yapmak istediğini algılamaya çalışıyorum. Ayrıca söylediği ve yaptığı arasındaki ilişkiyi takip ediyorum. Sivil toplum örgütlerindeki çalışmalarımda ve parti deneyimlerimde bu prensipten çok yararlandım.
Bu satırlardaki deneyimi halkımız daha özlü anlatıyor; siyasetçiye güvenmiyor. Takım tutar gibi parti tutanlar, her ne olursa olsun lider kabul ettiğinin arkasından ayrılmayanlar da aynı düşüncede ancak partilerine ve liderlerine söz söyletmiyorlar.
Bu yaklaşım neredeyse 100 yıldır böyle. Yılbaşını gavur işi deyip kutlamayanların, okullardaki eğitimin “inandıkları” biçimde olmadığını düşünen ve buna göre hareket edenlerin sayısı az değil. Kız çocuklarını okula göndermeyerek evde ve “kurslarda” eğitim aldıranlar, kanuna göre “çocuğunu okula göndermeyen veliye kesilen cezayı” gözünü kırmadan ödedi.
Bu bilgiye okurlarımızdan hangileri vakıf, onu bilemem. Millî Eğitim Bakanlığının laik eğitimini “dinsiz” olarak algılayanlar ve öyle olduğunu “müritlerine” anlatanlar doğal olarak çocuklarını bu okullara göndermemekte “haklıdır”. Tabii kendi bakış açılarına göre…
Eğitimi okul yapılarını “imam hatip”e çevirerek, bazı dersleri tarikatlara vererek ne kadar değiştirebilirsiniz? 30 – 40 Yıl içinde önemli bir değişiklik söz konusu olabilir. Kentlerde, büyük ilçelerde merkezde yaşayanların büyük çoğunluğu bu gidişatı göremez, görmekte zorlanır.
Bu hayali gerçekleştirmek için çalışanlar teknolojideki gelişim nedeniyle dünyanın her yerindeki bilgiye ulaşabilme durumu karşısında, nasıl bir dönüştürme çabasına girerler acaba? ÇEDES Projesinde ortaya konan tabut veya Kabe maketi etrafında dönüşler çocuklarda bir etki yapar mı, yapar. Bu dersi veren bazı “hocaların” daha önce Ensar Vakfında yapıldığı gibi sapıklığa yönelirler mi, bunu da zaman gösterecek.
Ne kadar genç, çocuk olursa olsun zamane çocuklarının kendilerine göre bir kişiliği var Bunun için MEB Diyanet’in yanı sıra Ülkü Ocakları ile de “bazı dersler, kurslar verme” konusunda protokol imzaladı. Buna benzer örgütlerin de katılacağı açık.
Bir konuyu daha vurgulayayım: her dönemin kendine göre “fenomeni” var. Şarkıcı türkücüler arasında Cem Karaca, Barış Manço, Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur sayılabilir. Günümüzde fenomenlerin sosyal medyada on milyonlarca takipçisi var. Bazı gruplarda ise yüzbinlerce kişi iletişim halinde. Her türlü düşüncenin paylaşıldığı bu ortam kitleleri nasıl etkiliyor, onu da zaman gösterecek. Sosyal medya paylaşımlarıyla birçok konu hakkında bilgi sahibi oluyoruz.
Tohum yeşertmekten tutun bitki bakımına, yemek yapmaktan el işi inceliklerine dek birçok konu özel gruplarda paylaşıyor. Tabii bu arada bilenlerden daha çok konu hakkında bilgi sahibi olmayanların da kendine göre ukalalıkları göze çarpıyor. Söz gelimi zeytin ağacını budama konusunda o kadar çeşitli görüşler var ki, birisini seçtiğiniz zaman ağacınızı kökünden bile kesmeniz gerekebilir. Böylesine karşıt çözümlü bir ortam var.
Sosyal ve siyasal olayların yorumları da öyle. Benim en çok üzüldüğüm mesajlar Hollywood yangını üzerine yapılan yorumlar. İyi ki yandılar, beter olsunlar, Gazze’nin intikamı alınıyor, hepiniz geberin türünden “intikamcı ve kindar vicdansız” yaklaşımlar.
Yangın, deprem, sel, trafik kazası sonucu ölümler içinde sevgi olan insanları üzer. Kindar olmak bumerang gibidir, gün gelir size döner. Kindar değil sevecen olalım, çatışmayı ancak böyle önleyebiliriz.