“Ne kadar çok bilgi o kadar az ego; ne kadar az bilgi o kadar çok ego.”
Albert Einstein
Dün arkadaşlarla birlikte yeni açılışı yapılan bir emekliler sendikası açılışına gittik. Her başlangıç bir umuttur diyerek FAŞİZME KARŞI OMUZ OMUZA MÜCADELE gerekir diyerek ayrıldık…
İlginçtir ayrıldığımız sendikadan sonra bu sendikanın kaynağı olan yüz metre ilerideki diğer sendikaya DİNLEME konusu söyleşisi için gittik…
Maalesef aşağıdaki soruların her iki emekliler sendikasında yeterince içselleştilip, yanıt verilemediğini gördük…
Sayıca ezilenler çok olduğu halde niçin faşizme karşı omuz omuza olamıyoruz?..
Niçin ilkelerimiz ön plana geçmesi gerekirken, kişilikler öne geçiyor?..
Niçin ezilenler ezenlerin istemi doğrultusunda ayrışıyor?..
Niçin koltuk sevdasından vazgeçilemiyor?..
Sorularımız bu eksende devam ediyor. Özetlemek gerekirse; Niçin ben ben deyip, karşımızdakini dinlemiyoruz?..
Yönetimi veya gücü eline geçirenlerin tavır, tutum ve davranışlarında bırakın alçakgönüllü olmayı, çok çabuk otoriter, despotik iklime girmeleri karşılaştığımız bir tablo…
Düne kadar eşitlikten, demokrasiden, özgür düşüncelerden dem vuranların bu yöne evrilmelerine şaşıp kalıyoruz…
Daha öncede yazılarımda değindiğim gibi günlük anlatımda “İlkel Beyin” dediğimiz AMİGDALA, beynin kafa oluşumundan sonra milyonlarca yılda evrimleşmesi ile oluşan sinir ağları kökenli bir organımızdır…
Sinir ağlarını kapsayan canlılarda, sinir düğümlerinin birikimleri, beynin oluşumunda önemli bir noktadır…
Beynin duygular ile uzun erimli bellek ve davranışlarını oluşturan LiMBiK SiSTEM dediğimiz yapı; duygusal dürtüleri ve hafıza oluşumunu kontrol etmekten sorumlu olup, beynin ağ sistemi olarak tanımlanmaktadır…
En önemli bölümleri beynin hafıza merkezi olarak bilinen ve kısa süreli hafızaya alınan bilgilerin uzun süreli hafızaya aktarılmasında görev alan, yaşanılan anıların olaylarla ilişkilendirilmesinde ve kişinin yön bulma duyusunu kontrol etmesinde önemli bir rol oynayan HiPOKAMPUSDUR…
Yine beynin yan tarafında yer alan Temporal Lobun derinlerinde yerleşen nöronların oluşturduğu badem şeklindeki beyin bölümü olan AMiGDALA çok önemlidir…
Amigdala harap olmuş ise maalesef korku kavramı kaybolur. Bu bölüm yaşamsal olup, ilk meydana çıkan beyindir…
Kaçayım mı? Kalayım mı? Sorularının yanıtını Amigdala belirler…
Açlık, tokluk, cinsel içgüdü, üreme dürtüsü ile saldırı, kaçma duygularını yine bu bölüm denetler..
Beynin kabuk kısmı dediğimiz yönetimsel kısmı olan KORTEKS´in kararına kalmadan, çok ani ve acele yapılan her türlü eylem ve davranışın sorumlusu yine Amigdaladır…
Bu bölüm yani Amigdala olmaz ise ne olur? Doğal olarak canlı ölür. Halbuki kabuk kısmı olan KORTEKS olmayınca canlı ölmez…
KORTEKS beynin kıvrımlı kabuk kısmı olup, Insanlarda evrimleşmenin bir sonucu olarak gelişkin bir beyin bölümüdür…
Bu kabuklu kısım kafatasına sığamama durumu yüzünden kıvrımlı bir yapıya evrildiği düşünülmektedir…
Korteks farelerde düz, maymunlarda hafif kıvrımlaşmıştır…
Ne yapıyorsun?..
Düşünür müsün?..
Acele etme!..
Kafayı kullan!..
Gibi komutlar Korteks´ce belirlenir…
Korteks yani beynin kabuklu üst kısmı ayarlayıcı, kontrol edici, denetleyici, düzenleyici olup; eğitim, bilinçlenme, sanatla ve bilimle uğraşma, soyut ve istatistiksel düşünme gibi kavramlarda tam yetkilidir…
Beyin uzun sürede evrimleşmiş olup, evrimleşme süreci devam etmektedir…
Düşünme, algılama, duygulara sahip olma, değerlendirme, yorumlama gibi yetiler sadece insanlarda olmayıp, diğer hayvanlarda da çeşitli boyut, miktar ve karışımlarda vardır…
Hiçbir hayvanın daha önceden kodlanmış bir program çerçevesinde oluştuğunu düşünmemiz elbette doğru olmaz…
Gelelim konumuzun can alıcı teması olan dinle(ye)memekte…
Çoğu kez “İşitme” ile “Dinleme Becerisi” birbirine karıştırılır…
Sözcükleri duymak olan işitme ile işitilen söz ve sözcükleri yorumlama, anlama, anımsama eylemi olan dinleme çok farklıdır. Dinleme öğrenilip, geliştirilen bir beceridir…
İyi dinleyici olmakla konuya odaklanıp, yoğunlaşırız. Empati kurup, kabulleniriz. Somut koşulların somut çözümlemesini daha çabuk yaparız…
Egoları şişkin olmayan birçok alçak gönüllü insan her zaman önderimiz olmuştur…
İyi bir yurtsever olmanın yolu öncelikle korteksimizi yani aklımızı geliştirerek, dürtü merkezimizin etkisinde kalmadan, ayrışmanın önüne geçerek birliktelik ilkemizi yaşama geçirmektir. Bunun için iyi dinleyici olmak ilkemiz olmalıdır…
Gelin sözlerimizi Ben Duygusu şişkin olmayan ustamız örnek insan Aşık Veysel ile bitirelim…
“Yüzü güzel olana kırk günde doyarsın da, gönlü güzel olana kırk yılda doyamazsın…”
Sevgilerimle…