TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin yayımladığı raporda, İzmir’in mevcut su kaynaklarının korunması ve yenilerinin kente kazandırılmasına dikkat çekildi
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi ‘2024 İzmir Su Raporu’nu yayımladı. İzmir’in su kaynaklarına dair değerlendirmelerin yer aldığı raporda; İzmir’in havzalarındaki su kalitesinin kötü olduğu ve barajlardaki su seviyesinin geçmiş yıllara göre az olduğuna dikkat çekildi. İklim krizinin etkilerinin de su kaynakları üzerinde etkisinin olduğunun belirtildiği raporda, kente yeni su kaynaklarının kazandırılması, mevcut kaynaklarının korunması ve yeraltı su kuyularının da denetlenmesi gerektiği vurgulandı.
Raporda; Gediz, Küçük Menderes ve Kuzey Ege Havzalarında su kalitesi değerlerine yönelik izlemelerde su kalitesi değerlerinin en kötü kalitede olduğu belirtildi. Havzalarda yüzey ve yeraltı sularına yönelik kirlilik baskısının artarak devam ettiğinin vurgulandığı raporda, kontrolsüz yeraltı suyu çekimleri ile su varlıklarının büyük risklerle karşı karşıya kaldığının altı çizildi. Bu sebeplerden dolayı, içme ve kullanma suyu havzalarının korunması ve bu havzaların yönetimine ilişkin planlama süreçlerinin yaşamsal öneme sahip olduğuna değinildi.
“Havzalardaki mevcut tesisler iyileştirilmeli”
Havzalardaki suyun korunması ile ilgili raporda şu ifadeler yer aldı: “Havzalarda bulunan mevcut tesislerin tek tek iyileştirilmesi, altyapı eksikliklerinin giderilmesi ve planlanan faaliyetlerin tümünü kapsayan bütüncül bir değerlendirme yapılması ve koruma izleme politikası yürütülmesi gerekmekte. Ayrıca farklı sektörlerde projelerin planlanması aşamasında Çevresel Etki Değerlendirmesi ve diğer izin süreçlerinde tesislerin su kullanımı, kirlilik potansiyeli konulardaki değerlendirmeler havzaların mevcut çevresel durumu ile havza planlarında belirtilen eylemler göz önünde bulundurularak yapılmalı.”
Raporda, Küçük Menderes Havzasında su seviye değişiminin yıllara bağlı olarak beslenim sabit kalsa da fazla su çekimi, yağış miktarının azlığı, yetiştirilen ürün miktarının artışı (nüfus ve hayvancılığa bağlı olarak) gibi faktörlerden etkilendiği belirtildi. Ödemiş Yolüstü Köyünde su seviye değerinin 2005 yılı Mart ayında 63 m iken, 2016 yılı Mayıs ayında alınan 85 metreye, 2023 Temmuz ayında ise bu değerin 111,3 metreye düştüğü ifade edildi. İzmir’in Gediz havzasındaki yeraltı su seviyelerinin 1970 yılı Nisan ayında yapılan ölçümlerde 0-10 m arasında değişirken, 2023 Temmuz ayı verilerine göre yeraltı suyu seviyesinin Kemalpaşa Bağyurdu kuyusunda 55 metre dolaylarına kadar düştüğü kaydedildi.
Barajlardaki doluluk önceki yıllara göre azaldı
Son 3 yılda farklı mevsimlerde baraj doluluk oranlarındaki değişimler incelendiğinde; haziran ve eylül aylarında Tahtalı ve Güzelhisar Barajı doluluk oranlarının önceki yıla göre arttığı, diğer barajlarda azaldığı ifade edildi. Aralık ayında ise Güzelhisar Barajı’nın bir önceki yıla göre aynı seviyedeyken, diğer barajların doluluk oranlarının önceki yıla göre azaldığı belirtildi. Mart ayı doluluk oranları incelendiğinde yağışların da etkisiyle özellikle 2025 yılında baraj doluluk oranlarının genel olarak aralık ayına göre arttığı ancak önceki yıllara göre önemli ölçüde azaldığı kaydedildi.
Tahtalı Barajı’nın doluluk oranın bir önceki yılın mart ayının yarısı kadar olduğu vurgulandı. Raporda Tahtalı Baraj Havzası başta olmak üzere İzmir’e su sağlayan baraj havzalarındaki koruma ve kontrol çalışmaları yoğunlaştırılarak sürdürülmesi belirtildi. Ayrıca, bu bölgenin korunmasına özel önem verilmesi, gelecekte yararlanılması planlanan diğer su kaynaklarının da şimdiden korunmaya alınması gerektiğinin altı çizildi.
Mevcut su kaynakları korunmalı
Raporda Türkiye’de iklim senaryolarının işaret ettiği şekilde kuraklık riskinin artması beklenirken, mevcut su kaynaklarının korunması ve geliştirilmesinin her zamankinden daha büyük bir önem taşıdığının altı çizildi. Ayrıca, kente yeni su kaynaklarının kazandırılması, kentte kullanılan yeraltı su kuyuları DSİ ve İZSU tarafından denetlenmesi, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı kuyuların kapatılması gerektiği ifade edildi.
Raporda içme suyundan mikro plastiklerin giderilmesi için etkili arıtma yöntemlerinin geliştirilmesi gerektiğine de dikkat çekilerek; mikro plastik kirliliğine karşı duyarlılık oluşturmanın ve tek kullanımlık ürünlerin kullanımı konusunda halkı bilinçlendirilmenin önemi kaydedildi.

Çamlı Barajı yapılmalı
Raporda, Güzelbahçe, Urla tarafında ortalama 300 bin kişinin içme suyunu karşılama amaçlı planlanmış Çamlı Barajı’nın yapımı önündeki engellerin kaldırılması, baraj havzası koruma alanında bulunan Efemçukuru’nda, altın madenciliği dahil diğer tüm maden işletmelerine verilmiş olan arama ve işletme ruhsatlarının iptal edilmesine dikkat çekildi.
İzmir için kişi başına yıllık su miktarı bin m3 olarak verilebildiği, bu değerin su kısıtı bulunan yerler için verilen bin 500 m3 değerinden düşük olduğu vurgulandı. Raporda, İzmir için temiz su ihtiyacını karşılamak üzere akılcı yatırımlara ve yeni su kaynaklarına acilen ihtiyaç olduğu ifade edildi.
“Kirletici kaynakların etkin kontrolü yapılmalı”
Körfezdeki kirlilik sorunu ile ilgili ayrıca başlık açılan raporda, 1960’lı yıllardan bu yana Körfeze kaçak atık su girişinin olduğu bilinmekte olduğu, kentsel atık su arıtma tesislerinin devreye girmesi ve diğer kentsel altyapı çalışmaları ile 2000’li yıllarda Körfezde belirgin bir iyileşme gözlendiği kaydedildi. Ancak son yıllarda koku şikayetleri arttığı, aşırı alg üremesine bağlı olarak toplu balık ölümleri yaşandığı vurgulandı.
Kirlilik sorununun çözümü ile ilgili raporda şu ifadeler yer aldı: “Körfez ile ilintili kentsel atıksu arıtma tesisleri, endüstriyel atıksu arıtma tesisleri, liman ve tersaneler ve doğrudan deşarj yapan diğer endüstri tesisleri gibi farklı kirletici kaynakların etkin kontrol ve denetimi yapılmalı. Körfez su kalitesi ile birlikte körfez bağlanan dere ve kanallarda su miktar ve kalitesi sistematik olarak izlenmeli, muhtemel kaçak deşarjlar belirlenerek önlenmeli.”
Mevcut şebeke koşullarında iyileştirmeler önemli
İçme suyu şebekesindeki kayıpların azaltılmasına yönelik olarak da mevcut şebeke ve işletme koşullarında iyileştirmelere önem verilmesi gerektiği vurgulandı. Alternatif su kaynağı olarak deniz suyunun kullanılması yönünde çalışmalar geliştirilmesi ve planlama yapılırken deniz suyu arıtma verimi, tuz oranı yüksek atık suyun deşarjının etkilerine dikkat edilmesinin altı çizildi.
Mevcut alt yapı tesislerinin güçlendirilmesi, özellikle taşkın bölgelerinde yağmur suyu şebekelerinin evsel atıksu şebekesinden ayrılması gerektiği ifade edildi. Atıksu ve yağmursuyu şebekelerinde gerekli bakımların düzenli olarak yapılması belirtilirken raporda ayrıca şu öneriler yer aldı: “Dere yataklarında akışın sağlanması için gerekli bakımlar düzenli olarak yapılmalı, taşkın suyunun akışını engelleyecek yapılar ve birikimler ortadan kaldırılmalı. Kaldırım ve yollarda yağmur suyu akışını sağlayacak geçirimli malzemeler kullanılmalı, kentsel planlamada yeşil alan miktarı arttırılmalı.”