Merakla beklenen dava 8 Eylül’e ertelendi. 9 Eylül 1923 CHP’nin kuruluşu, 9 Eylül 1922 İzmir’in kurtuluşu ve İstiklal savaşımızın zaferle sonlanması.
Ankara 42’nci Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davanın konusu, CHP’nin 38’inci Olağan Kurultayı’nın iptali. Belediye başkan adayı olamayan, kurultayda seçimi kazanamayanların başvurularının birleştirildiği bir dava. Kurultay yapıldı, bitti. 21 Nisan 2025’te olağanüstü kurultay da toplandı, seçim yapıldı ve bitti.
Yargıtay kararlarına göre siyasi parti seçimlerinde Yüksek Seçim Kurulu sorumlu, ama dava yürüyor. Burada dikkat çeken iki nokta var: birincisi iktidar ve medyasının CHP’ni yıpratmaya dönük çalışmaları. İkincisi ise, davaya karşı çıkarken sorumluluğu Kemal Kılıçdaroğlu’na yüklemeye çalışan CHP yöneticileri ve medyası.
İktidarın her olayda CHP’ni sorumlu tutması ve eleştirmesi AKP’nin ve Erdoğan’ın politikası. Bu biliniyor. CHP Genel Başkanı ile Ekrem İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu’nu hedefe koymaları ise manidar. Uzunca bir süre Kemal Kılıçdaroğlu’nu dava hakkında konuşmaya zorladılar. Belediye başkanları, gazeteciler, yazarlar yolladılar, Kılıçdaroğlu sessiz kaldı. Son aşamada Ekrem İmamoğlu Kemal beyi çağırdı. Kemal bey ile yapılan görüşmeyi Özgür Özel aracılığı ile basına aktardı. İddiaya göre “söylenmeyen sözü” söylemiş gibi basına aktardı. CHP’yi kayyuma verdirmem, ben sorumluluğu üstlenirim gibisinden söylediği söze, Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve “teşkilatı” yaylım ateşine başladılar. Partili, partisiz, genç, yaşlı herkesin sosyal medyasını “Kılıçdaroğlu’nu istemiyoruz” afişi ile donattılar.
Parti içi yarışmada bu yaklaşım normal karşılanabilir. Ancak görevinden istifa etmeden, yani CHP Grup Başkanlığından ayrılmadan temsilcisi olduğu Genel Başkana karşı aday olan birisi için daha da normal kabul edilebilir. Ben zamanında Bülent Ecevit ile çalıştım, hem de parti genel sekreterliğinden istifa ederek İsmet İnönü’ye karşı aday olduğu dönemde. Kurulan Özgür İnsan AŞ’nin kurucu genel müdürü ve Özgür İnsan Dergisinin yayın kurulu üyesiydim. Ortanın Solu, Demokratik sol düşüncesi dergi yoluyla tüm Türkiye’ye yayıldı. Ecevit verdiği ideolojik içerikli siyasi mücadele ile partide destek buldu, Genel başkan oldu. Bir yıl sonra 14 Ekim 1973’te de halkın desteği ile birinci parti oldu. CHP’de daha sonra parti okulları, gençlik formları yapıldı, parti ideolojik tabanlı kişilerin egemen olduğu bir yapıya büründü. 1980^den sonra bu çalışmalar unutuldu.
İdeoloji olmaz ise, kişisel çıkarlar öne çıkar. Özgür Özel de partiyi iktidar yapmaya çalışıyor. Ancak bu çalışma sırasında parti içinde kendi iktidarını kurmaya çalışanlar var. Örneğin yerel yönetimlerden sorumlu olan yönetici, yeğenini İstanbul’dan getiriyor İzmir’de bir belediyede meclis üyesi yapıyor. Oradan da İzmir Büyükşehir Belediye Meclis üyeliğine taşıyor. Eşine de o belediyede iş verdiriyor.
DİSK’in İzmir’deki bazı şube başkanlarının yakınlarını belediyede işe aldırmasına kamuoyu nasıl itiraz ediyorsa, bunları da bilmeli ve Parti yöneticileri tepkilerini değerlendirmeli değil mi?
Bu sadece bir örnek. İzmir’i yaşamında görmemiş birisi de Doğu Anadolu’dan getirilip belediye meclis üyesi yapılmış mıdır acaba? Dahası da muhtemelen vardır.
Kılıçdaroğlu’nu şahsen tanımam. Ancak hiçbir aile ferdini 13 yıllık genel başkanlığı döneminde hiçbir belediyede işe sokmamıştır. Yeri gelmişken bir örnek de Nurettin Sözen zamanında İstanbul Büyükşehir belediyesinde, yaptığım İştirakler Daire Başkanlığı görevimden vereyim. Belediyenin 18 şirketinin yönetimi bendeydi. Başkanlığın uygun gördüğü kişiler talimatımla şirketlerde görevlendiriliyor, danışman olarak başkanlığa hizmet veriyorlardı. Görevi birbuçuk yıl sürdürdüm. Ayrıldıktan sonra tüm şirketlere yazı yazıp benim göreve kimleri aldırdığımı sormuşlar. Birisini bulup işten atmışlar. O kişi bir ulusal gazeteden önerilmişti, göreve iade ettiler. Kısacası tam yetkili olduğum halde bir yakınımı bile işe aldırmadım. Bu nedenle her zaman herkese karşı alnım açık, kalemim keskindir. Hamidiye suyunu işleten özel şirkete dava açarak yeniden İstanbul Belediyesine kazandırdığımı da hizmetlerimden birisi olarak kaydedeyim.
Parti yöneticisi yetenekli yakınına iş bulabilir belki. İstanbul’dan İzmir’e getirmesi ise dikkat çeker. Bu kişi “Hazreti Ali’ye kalbini dayayıp kılıcını Yezitler için sallayanlar” şeklinde paylaşım yaparsa, CHP içinde Alevi düşmanlığı mı yaygınlaştırılıyor diye düşünmeden edemiyorum. Hem de 2 Temmuz 1993 Madımak Katliamının 32. yılına girerken… İzmir’e yakışmadı.
Dipnot: Yazım İzmir Büyüklenir belediyesi önceki başkanı Tunç Soyer dönemine ilişkin başlatılan soruşturma öncesinde yazıldı. Haberi aldım, yazımı ertelemedim.