Altı gün deliler gibi çalışıyor, yedinci gün ise öğleden önce birkaç saatliğine şirkete uğruyordu. Gerçekten buna gerek var mıydı? Onun yönetim anlayışına bakarsanız, evet! Çünkü ona göre o her işi bilmeli, her olan biteni görmeli, haberi olmalıydı.
Tüm bunları yaparken, birlikte çalıştığı arkadaşlarını rahatsız ettiğinin de farkında değildi. Düşünüyordu ki, herkesin ona zaman ayıracak vakti olmalıydı; hem de her zaman.
Kim bu? diye sormayın. Birçoğunuzun bu tür yöneticilerle deneyimleri olmuştur. En mutlu olduğunuz gün de, şirketten ayrılıp bir başka işe geçtiğiniz gün olmuştur.
Her Şeyi Kendisi Yapmak İsteyen Yönetici: Kontrolden Güvensizliğe Uzanan Bir Yolculuk
Günümüz iş dünyasında etkili liderlik; yetki devri, güven, stratejik düşünme ve ekip çalışması gibi temel unsurlar üzerine kuruludur. Ancak bazı yöneticiler, bu ilkelerin tam tersine, her işi kendi yapmak ister. Bu davranış biçimi, ilk bakışta yüksek sorumluluk duygusu gibi görünse de uzun vadede hem kurum hem de yönetici için ciddi problemler yaratır. Bu yazımda, “her şeyi kendisi yapmak isteyen” yönetici profilini ve bu yaklaşımın doğurduğu olumsuz sonuçları ele alacağım.
Bu Yönetici Kimdir?
Tanıdığınız tanımadığınız birçok kişi bu yöneticidir. Bunlardan etrafımızda rahatsız edecek kadar fazla da olabilir.
Bu tarz bir yönetici;
– Görevleri devretmekte zorlanır,
– “Benden başkası düzgün yapamaz” anlayışına sahiptir,
– Ekip üyelerine tam anlamıyla güvenmez,
– Sürekli detaylara müdahale eder,
– Takım üyelerinin inisiyatif almasını engeller.
Bu profil, özünde kontrol ihtiyacına, güven eksikliğine ve mükemmeliyetçiliğe dayanır. Yöneticinin niyeti kurumu daha iyi yönetmek olabilir, fakat yöntemi genellikle tıkanmaya yol açar. Bazen kısa ama çoğunlukta orta vadede yönettiği organizasyon başarısızlığa uğrar.
Bu Davranışın Nedenleri
İyi de bu tarz yöneticiler neden böyle davranırlar? Yaptıklarının hiç mi farkında değildirler. Evet, değildirler. İşte size onların bu tarz davranmalarına sebep olacak bazı nedenler:
– Güven Sorunu: Çalışanların işi gerektiği gibi yapamayacağına dair bir inanç.
– Kontrol Takıntısı: Her şeyin kendi elinde olması gerektiğini düşünmek.
– Mükemmeliyetçilik: Hata kaldırmayan bir bakış açısı.
– Yetersiz Ekip Yetiştirme: Görev delege etmeyi hiç öğrenmemiş ya da denememiş olmak.
– Kendi Değerini Kanıtlama Çabası: “Her işe koşan yönetici” rolüyle kendini vazgeçilmez kılmaya çalışmak.
Sonuçları Neler Olur?
Takım Motivasyonu Düşer
Çalışanlar sorumluluk verilmedikçe değersiz hisseder. Yaratıcılıkları körelir, işe aidiyetleri azalır. Olay, “sen söyle ben yapayım” moduna dönüşür. Bırakın takım motivasyonunu, bir müddet sonra ortada takım falan kalmaz.
Zaman ve Enerji İsrafı
Yönetici stratejik işlere zaman ayıramaz çünkü operasyonel işlere gömülmüştür. Bu da kurumsal gelişimi engeller. Gelişemeyen kurumlar da sonunda maalesef tasfiye olurlar.
Karar Mekanizması Yavaşlar
Her karar yöneticiden geçmek zorundaysa süreçler yavaşlar, fırsatlar kaçırılır. İşin kötüsü insanların karar almak için hiçbir hamle yapmazlar.
İşletme Risk Altına Girer
Yönetici hastalandığında ya da ayrıldığında kurum krize girer çünkü bilgi ve sorumluluk tek kişide toplanmıştır. Bu tür yöneticin biri veya birilerine vekalet vermek aklına bile gelmez.
Çözüm Önerileri
– Yetki Devri Eğitimi: Yöneticilere nasıl delege edeceklerini öğretmek.
– Koçluk ve Mentorluk: Güven sorunlarının aşılmasında dış destek sağlamak.
– Performans Takibi: Delege edilen işlerin düzenli izlenmesi, yöneticinin içini rahatlatır.
– Kültürel Dönüşüm: “Hata yapılabilir ama öğrenilir” yaklaşımını teşvik eden kurum kültürü oluşturmak.
– Ekip Gelişimi: Çalışanların yetkinliklerini artırmak, yöneticinin üzerindeki yükü hafifletir.
Sonuç
Her şeyi kendi yapmak isteyen yönetici, kısa vadede “çalışkan” ve “özverili” olarak görülebilir. Ancak uzun vadede bu tutum, verimsizlik, tükenmişlik ve ekip dağınıklığına neden olur. Etkili liderlik, her işi bizzat yapmak değil, doğru insanlara doğru görevleri vermek ve süreci stratejik olarak yönetebilmektir. Gerçek güç, kontrolü paylaşma cesaretinde yatar.
Unutmayın! Her şeyi kendimiz yapmak zorunda değiliz.