Son iki asırda dikkati çeken dönüşümlerin, eski dönemlerin mirası münasebetlerin ertesine intikal eden şekilde yeni kurulumları ile bilhassa iki büyük savaş ve sonrasında küresel nitelik kazandığı görülür. İkinci Büyük Savaş sonrası uluslar arası kurumsallaşma; çatısının Birleşmiş Milletler Teşkilatı olduğu merkezden çeperlere yayılan branşlaşma ile fiziki, hukuki yönlendirmeler halinde şekillendi.
Sonrasındaki dönemlerde meydana gelen olaylar, yaşanılan tecrübelerin ışığında görüldü ki Birleşmiş Milletler’in bugünkü tartışılıyor olan hal ve duruma gelmesinde; öncesindeki Cemiyet-i Akvam(Milletler Cemiyeti) modifikasyonu ile Atlantik Bildirisi(1941) ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Daimi Üyelikleri ile veto yetkileridir. Böyle bir karmanın 78 yıldır gelinen noktada kapsamlı çok yönlü bir analize tabi tutularak incelenmesinde yarar olabilir.
Ev sahibi ülke ve Güvenlik Konseyi daimi üyesi olmamasına rağmen her yıl BM Genel Kurulundaki toplantıları başlatan konuşmayı Brezilya yapar. 1955’teki 10. yıl BM Genel Kurulundan bu yana devam eden uygulamanın nedeninin önceleri ilk konuşmayı yapmanın talep görmemesine rağmen Brezilya’nın bu teklifi kabul etmesidir.
Birleşik Devletler Başkanının, Birleşmiş Milletler 78.Genel Kurulunda yaptığı konuşmasında; geçmişten geleceğe ortak kader bağlamında devletlerin büyüğü küçüğüyle birbirlerine bağımlı olduklarını küresel nitelikli münasebetlerin elli yıl önce tespit edilen zemininde her şey mükemmel olmasa da meselelerde yol alınmasının daha iyi bir dünya için gereğini vurguladı.
Üye devlet sayısının 193’e eriştiği Birleşmiş Milletler’in diğer bir ‘yumuşak karnı’ ise organizasyonun finans tablosudur. 2016 yılında giderlerinin 1/5 miktarının Birleşik Devletler tarafından karşılandığı ödemeler ile ilgili onlarca yıldır Birleşmiş Milletlerin yükünü çektiği şikayetleri bulunan ABD’nin Başkan Trump döneminde uluslar arası meydanda ayyuka varan sızlanmaları hatırlardadır.
Sadece Covid-19 döneminde(2020) Genel Kurul tarihinde ilk kez çevrimiçi olarak düzenlendi.
Birleşmiş Milletler tablosunun başlangıcına dair kuruluş hususiyetleri hangi hedeflere yönelik olduğu ayrı bir araştırma konusu olmakla beraber, başta güvenlik konseyi daimi üyeleri olmak üzere her bir devlet için adeta uluslar arası sahnesinde ‘top çevirme alanı’ addedilebilir. Her ne şekilde belki kuruluşu olan 1945 yılından sonra ilk on sene ciddiyet içerisinde yol alınan bir dönemi muhafaza edebilmişse de, 1956 yılındaki Süveyş Krizinden başlamak üzere traji-komik hatıraları bünyesinde barındıran tuhaf enstantanelerin yaşandığı bir tuhaf vesayet iklimine yelken açmış olduğu da gözden kaçırılmamalıdır.