Çarşamba, Kasım 27, 2024

Yüksek Öğrenim Sistemi’ni İlgilendiren Gelişmelerden Bir Derleme -2

Dünyada 150 milyon yüksek öğrenim öğrencisi mevcut. 2025 yılında rakamın 260 milyona ulaşması bekleniyor. Uluslararası hareketlilik içinde olanların sayısı 2.5 milyon. 2020 yılına kadar rakamın 7 milyona ulaşması bekleniyor. Yüksek öğrenim sisteminin harcamaları 1.8 trilyon USD. Yıllık artış oranı ise %8.

II. Dünya Savaşından bu yana yüksek öğrenimde yöntem çok da değişmedi. Yüksek teknoloji araçları, online öğrenme, MOOC gibi radikal teknoloji sistemli girdilere rağmen bu tip unsurlar merkeze oturmuş değil. Sistemin çeperlerinde oynuyor şeklinde betimleniyor. NESTA’nın iddiası yeni bir modelle yaklaşım yüksek öğrenimin öğretme sistemleri yapısında bir değişim getirme yolunda. Bu yaklaşıma genel başlık itibariyle «challange driven university» adını veriyorlar.

Bu yaklaşım bünyesinde; henüz genel kabul görmüş yanıt(lar)ı olmayan, güçlük barındıran sorunların çözümlerini bulmakla öğrenciler yükümlü. Öğrenciler bu tip sorunlara yanıt ararken farklı disiplinlerden oluşan çözümleri bir araya getirmek durumunda; takımlar halinde çalışmakta; ayrıca yüksek öğrenim sisteminin dışında oyuncu olan kurumlarla işbirliği yapmakta..

Bu yaklaşım klasik yönteme bir alternatif üretmemekte. Çekirdek yaklaşıma tamamlayıcı bir unsur olarak görülmekte. Derinlemesine öğrenme için yanıtları öğrenmekten daha çok soruya odaklanmayı önemsemekte.

Dünyada yüksek öğrenim sisteminin karşılaştığı çeşitli etkenler mevcut. Bunlar arasında; Üniversiteler ABD ve Avrupa’daki örneklerine benzemeye çalışmaktalar. En büyük hedeflerden biri ise karşılaştırma tablolarında üst sıralara yükselmek; Fonlama sisteminin değiştirmek. Üniversitelerin faaliyetlerinin performans yönetimini izlemek. Örneğin İngiltere’de daha yüksek standartlarda öğrenim sunabilmek için Teaching Excellence Framework isimli bir yol haritası oluşturulmuştur. Teknolojiye dayalı gelişmeler yaşansa da üniversite sisteminde öğretim ile ilgili inovatif yaklaşımlar sınırlı kalmıştır. YüKsek öğrenimde bir inovasyon sistemine ihtiyaç duyulduğu vurgulanmaktadır.


Geleneksel pedagoji ve disipliner çalışmaların genel hakimiyetinde başedilmesi gereken alanlara dayanarak geliştirilen yaklaşımın (bundan sonra yeni yaklaşım olarak anılacak) dayandığı temel ilkeler;

  • İşler projelerle organize edilir
  • Takım halinde çalışılır
  • Projeler temel olarak çözülmemiş sorunlara işaret eder. Bu sorunlar bilimle veya toplumla ilgili olabilir.
  • İster iş dünyasında, ister kamudan projelerde ortaklar ve müşteriler, üniversite dışından kuruluşlardan olmak durumundadır
  • Mevcut bilgiyi öğrenmekten çok, yeni bilginin ortaya çıkarılmasına çaba sarfedilir.

Farklı kurumlar sorun temelli öğrenmeyle ilgili çeşitli çözümler ve uygulama biçimleri ortaya koysa da, ortak bazı yaklaşımlar mevcut. Bunlardan bir bölümü aşağıda açıklanmakta:

Öğrenme sosyal bir faaliyettir. Öğrenmede tercihler grup öğrenme tekniğinden yanadır. Grup veya öğrenci merkezli öğrenme ile anlatılan; öğreten ve öğrenci arasındaki etkileşimin yeniden düzenlenmesidir. Öğretenin grup tartışmalarını yönlendirmesi, gerektiğinde görüş ve bilgi vermesi, ancak öğrencilerin kendi kendilerine anlamaları ve keşfetmeleri için güçlü bir rehber olması beklenmekte. Bu yaklaşım sayesinde grubun ortak akıl üretmesi, bağımlı olmama duygusu, problem çözme yeteneği ve sürekli öğrenme özellikleri gelişmektedir.

Öğrenmenin en etkin gerçekleştiği ortam genellikle gerçek dünya sorunlarının dikkate alındığı çözümlerle olanaklı hale gelmektedir.
Öğrencinin en önemli motivasyonlarından biri öğrenmenin neden gerçekleştiği, bir başka ifadeyle yaptığı için amacını iyi bilmesidir.

Bu yaklaşımda karmaşık bir sorunun bileşenlerine ayrılması yöntemi, kariyer hayatı boyunca kullanılacak olan bir alışkanlığın edinilmesini kolaylaştırır.
Disiplinlerarası olmak.
Değerlendirmelere yenilikçi bir yaklaşım. Değerlendirme konusu dikkate alındığında, mantıklı olan şu iki soruyla başlanmaktadır: 1) öğrencilerden neyi öğrenmelerini istiyoruz? ve 2) onları nasıl değerlendireceğiz? Geneksel sınav tekniğinin ötesinde, özellikle takım halinde performans, takımın ortaya koyduğu ürünün niteliği ve öğrencinin bütünleşik sistem düşüncesini ne denli benimsediği gibi performans kriterleri önem kazanmakta.

Yapıtaşlarından tematik taşlara-bloklara. Genel kabul gören anlayış, bir konunun işlenmesi sırasında temel bilginin sunumun önce aktarılmasıdır. Ancak bu yaklaşımda karşı karşıya kalınan güçlüklerden biri öğrencinin ilgi duyacağı konuların sonlarda işlenmesidir. Tematik öğrenme yaklaşımı farklıdır. Bir tek tema altında farklı konular işlenir. Örneğin bir biyoloji dersinde iklim değişikliği öğretilirken ekoloji, sentetik biyoloji, biyokimya, eko-psikoloji gibi konulardan bahsedilerek bütüncül (holistic) bir algı ortaya konur.

En önemli konu; mevcut, ilerleyen, genel kabul görmüş yaklaşımlarla devam etmek yerine, yenilik ve dolaylı olarak da risk barındıran yöntemleri benimseme cesaretidir.

Buradaki alışveriş öngörülebilirlik ve muhafazakarlığın avantajları ile deneyimleme ve gelişme arasındaki ödünleşimdir (tradeoff). Bu nedenle sorun temelli öğrenmenin mucidi olan Kanada’lı McMaster Üniversitesi Tıp Fakültesi, yıllar süren gözlemlemenin ve deneyimlemenin ardından müfredatlarını değiştirmiştir. Sorun temelli öğrenmenin bir sistem içinde ne denli katkı sağlayacağını anlayabilmek için bazı ders modüllerinin opsiyonel olarak öğrenciler tarafından deneyimlenmesini sağlamak yönünde öneri getirilmektedir.

Selçuk Karaata

Diğer Yazarlar