Ülke ekonomisine yıllık yaklaşık 40 milyar dolarlık katkı sağlayan madencilik sektörü, gerçekleştirdiği ihracat ile cari açığın azaltılmasına önemli katkı sağlıyor. Türkiye’nin doğal kaynaklarının sanayinin ihtiyacı olan ham maddeleri karşılamak üzere harekete geçirilmesinin; cari açık üzerinde olumlu etki yaratabileceklerini aktaran Altın Madencileri Derneği (AMD) Başkanı ve Maden Platformu Sözcüsü Mehmet Yılmaz, “Şu an yaklaşık 6,5 milyar dolar bir ihracat rakamımız var. Madencilik sektörü olarak üretimimizi yeteri kadar artırabilirsek kısa sürede altın hariç 15 milyar dolarlık ihracata ulaşabiliriz” dedi.
“Türkiye, altın rezervi ülke sıralamasında ise 11’inci sırada”
2025 yılında küresel madencilik piyasasının 2,4 trilyon dolarlık büyüklüğe ulaşmasının beklendiğini ifade eden Yılmaz, “Bu büyümeden ülkemizin hak ettiği payı alması gerekir. Halihazırda küresel piyasalarda Türkiye madencilik sektörü son derece önemli bir konuma sahip. Türkiye; dünyanın en büyük mermer ve traverten ihracatçısı, en büyük bor üreticisi ve ihracatçısı, en büyük feldspat ihracatçısı, ikinci büyük krom cevheri ihracatçısı, üçüncü büyük doğal taş üreticisi ve ihracatçısı, yine dünyanın sekizinci büyük çinko üreticisi,10’uncu büyük kurşun üreticisi. Dünya altın rezervi ülke sıralamasında ise 11’inci sırada. AB ülkeleri arasında en fazla altın üretimi gerçekleştiren ülke konumundayız. Verdiğim bu rakamlar ülkemizin maden potansiyelini ortaya koyuyor” dedi.
“Madencilik cari açığın kapatılmasında lokomotif sektör olabilir”
Yıllık 100 milyar dolara ulaşan dış ticaret açığının ekonominin yumuşak karnı olduğunu belirten Yılmaz, “Bu açığın neredeyse tamamı petrol, doğal gaz ve maden ithalatından kaynaklanıyor. Oysa Türkiye, çok büyük bir yeraltı servetine sahip. Dolayısıyla kapatmayı çalışılan cari açıkta bu sektör lokomotif rol oynayabilir. Bilimsel çalışmalar, Türkiye’nin toplam yer altı kaynaklarının bugünkü piyasa değerinin 3,5 trilyon doların üzerinde olduğunu ortaya koyuyor. Altın hariç sadece madencilikten kaynaklanan cari açık yaklaşık 30 milyar dolar. Buna yıllık ortalama 25-30 milyar dolar altını da eklediğimizde 60 milyar dolar madencilik ve madencilikten dolayı oluşan ürünlerden kaynaklı ithalat yükümüz var. Örneğin, yeraltında keşfedilmeyi bekleyen 5 bin tonun üzerinde altın rezervimiz var. Bu rezervin güncel piyasa değeri ise 275 milyar dolar civarında. Ayrıca bilindiği gibi altın ithalatına da her yıl çok ciddi bedeller ödüyoruz. Eğer altın üretimimizi önce 50 ton, sonra da 100 tona çıkarırsak dışarıya ödediğimiz on milyarlarca doları ülkemizde yatırım, üretim ve istihdama dönüştürebiliriz. Madencilik sektörü olarak 180 bin istihdama sahibiz, madencilik sektörünün istatistiki açıdan çarpanı 4’tür. Yani madencilik sektöründe çalışan bir kişi diğer sektörlerde dört kişiye iş imkânı açıyor. 15 milyar dolar ihracat hedefimizi, altında da 100 ton hedefimizi gerçekleştirirsek bu istihdamı en az üçe katlamayı düşünüyoruz” sözlerine yer verdi.
“Sürdürülebilir madencilik, olmazsa olmazımız”
Yılmaz, on yıllar öncesinde yapılan yatırımlar ve mevzuat kuralları çerçevesinde bugüne kadar üretim faaliyetlerine devam etmiş ruhsatların izin taleplerine verilen ret kararlarının madencilik faaliyetlerini neredeyse yapılamaz noktaya getirdiğine işaret ederek konuyu Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ile çözüm önerileri çerçevesinde masaya yatırdığını belirtti.
Görüşmede madencilik faaliyetlerine izin verilen alanın ülkedeki orman alanının sadece binde 3’üne tekabül ettiğini hatırlattığını ve özellikle izinler noktasında orman idaresiyle yaşadıkları sorunları aktardıklarını söyleyen Yılmaz, “Madencilerin terk edilen veya ekonomik rezervin kalmadığı alanları rehabilite ederek, orman mevzuatına uygun biçimde basamaklandırıp orman idaresine teslim ediyor. Söz konusu alanların ağaçlandırma bedellerinin sahaya girerken peşin olarak ödeniyor. Ancak bizim önceliğimiz sektör olarak, yer altındaki madenleri yer yüzüne çıkarırken önce insan sonra çevre ondan sonra madencilik yapalım diyoruz. Çünkü bunu yapamazsak eğer, kazanılan paranın kirli hava, su ve toprakla hiçbir anlamı olmayacağının farkındayız. Sürdürülebilir madencilik, standardı yüksek madencilik, yöreye halkına saygı duyan madencilik bizim artık olmazsa olmazımız. Madencilik faaliyetleri bittikten sonra doğadan ödünç aldığımız şekle ve forma en yakın şekilde nasıl doğaya iade ederizin planlamasını hatta bütçelemesini en baştan yapıyoruz. Dolayısıyla rehabilitasyon konusu bizim için gerçekten vazgeçilmez bir unsur” dedi.