Cumartesi, Temmuz 27, 2024

Bir Hikaye Eşliğinde Kendime Bakış

Merhaba değerli okur,

Nasılsınız? Nasıl gidiyor? İşler nasıl gidiyor? Evdekiler nasıllar?

Birbirimize bu ve benzeri sorular sorduğumuzda sıklıkla “Ne olsun, nasıl olsun, bildiğin gibi, koşturuyoruz, yuvarlanıp gidiyoruz, yoğunuz, felaket yoğunuz, sıkıntı yok, ne yapsın O da koşturuyor, sorun yok” deyip duruyoruz. Bu benim aklıma bir hikâyeyi getiriyor.

Yunan mitolojisine göre Korint kralı Sisyphos öyle bir düzen kurmuş ki; barış, huzur ve mutluluk sonsuza dek sürecekmiş.

Ancak tanrılar Sisyphos’u, Thanatos’u yani ölümü zincire vurmakla suçlayıp cezaya çarptırmışlar. Cezası da sonsuza kadar cehennemde kalmak ve koca bir kayayı omuzları ile sırtı üzerinde taşıyarak dağın yamacından aşırıp tepeye ulaştırmakmış.

Sisyphos kaya’nın korkunç ağırlığı altında var gücüyle çabalayarak kayayı yamaçtan tepeye çıkarır, ama kaya aşağıya yuvarlanıp, tüm ağırlığıyla Sisyphos’un sırtına düşermiş. Sisyphos bir kez daha kayayı yamaçtan tepeye çıkarır ama kaya tekrar aşağı yuvarlanırmış. Bir daha ve bir daha derken… bu hikâye sonsuza dek sürüp gitmiş.

Kıssadan hisse…

İnsan beyninin kelimeler ile değil, imgeler ve simgeler ile düşünüp algıladığı gerçeğine dayanarak bu hikâyenin ışığında biraz kendimize bakalım isterim.

Hikâyedeki döngü aslında hepimizin hayatında mevcut. Bir çemberin içindeki hamster gibi bizler de söylene söylene, koştura, yuvarlana yaşıyoruz…Öte yandan farkında olmadan bu duruma;

  • Benim başıma gelmedi, onun başına geldi,
  • Burada olmadı, orada oldu,
  • Şimdi değil, o zamandı,
  • Gerçek değil, hayal ürünü, kurgu…

    Şeklinde kişi, yer, zaman ve gerçeklik perdelerinin arkasından bakmayı/yüzleşmeyi tercih edebiliyoruz. Psikiyatrist Carl Gustav Jung’a göre ülkelere ve zamana göre farklılıklar gösterse de özünde bütün insanlığın bilinç dışı ortaktır; her birimiz biricik olarak yaratılmış olsak da bütün insanlıkla ortak bir bilinç dışını -kolektif bilinç dışı- paylaşırız.

    Çoğu zaman kendimize karşı duygusal anlamda körüz, kör olmayı tercih ediyoruz. Özellikle bizi zorlayan, üzen, korkutan, endişelendiren veya değer yargılarımıza ters düşen süreçleri görmezden geliyoruz. Bu bir anlamda acıdan, stresten kaçma, kendimizi koruma refleksi. Ancak kaçmaya ve kaçınmaya çalıştığımız bu duygular bilinç dışımızda fark edilmeyi, gözden geçirilmeyi ve çözümlenmeyi bekliyorlar.

    Hikâyeye bu bilgiler ışığında tekrar dönecek olursak;

    • Yaşamda size kimler, neler yük oluyor?
    • Onu yük haline getiren gerçekte nedir?
    • Bu yükü nasıl sırtınızdan indirebilir ve-veya nasıl hafifletebilirsiniz?
    • Bu yükten tamamen özgürleşmeyi ne kadar istiyorsunuz?
    • Bu yolda kendiniz için neler yapacaksınız?

    Öte yandan Gandhi’nin şu meşhur sözünü hatırlatıp yüklerimizden kurtulmaya dilimizi değiştirmekle başlamaya davet ediyorum.

    Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelerinize dönüşür…
    Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür
    Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür
    Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür
    Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür
    Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür
    Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür…

    Umarım hikaye eşliğinde kendinize bakmış, size ve yaşamınıza fayda sağlamışsınızdır. Bu, kolektif bilinç ve bilinç dışı alana, dolayısıyla hepimize iyi gelecek değerli okur.

    Çakır Dilek Yunar

    Diğer Yazarlar