Toplum psikolojisinin ilginç bir özelliği yaşananları tabiat ile münasebetler gibi direk algılama yerine sosyal münasebetler hatta toplum olaylarında olduğu üzere dolaylı tepki verme haletinin temayüzüdür. Ola ki toplumların olayların ortaya çıkışı öncesinde elle tutulur olmasa da hissettikleri emarelerin işaretleri olması ile kabildir.
Gündemde yer alan gelişmeleri elle tutulur olanlarının ipuçları olarak algılamak yanlış olmaz. İki ucu açık düzlemde satın alıcıların yarattıkları fark, ağırlıklı olarak bir tarafa yığılmak yerine makul bir direnci yansıtan dengelerin kurulması üzerine olup şeklen demokratik görüntü verir.
Günümüzden bir asır geriye doğru toplumlar ulus-devlet formatında şekillenerek, anayasal nizamlı idari paydada ortak sayılabilecek standardı oluşturdu. Aradaki farklılıklar kadar sınırların dahilinde devletin üstesinden gelebileceği ya da tersine olarak güç ve kabiliyetine kaldığı karar dönemi vardı.
Uluslar arası münasebetlerin çok yönlü artışı her birini kendine has hususiyetlerine haiz, bazılarını coğrafyasına matuf adeta bir handikaplı yarışmacı biçiminde ufukta beliren küreselleşme sathına aldı.
Devletler için ‘zor oyunu bozar’ kabilinden savaşlar, krizler gibi değişimler; ülkeler sınırlarının içerisini, dışarıdan gelen etkilerle güncellerken, küreselleşmenin alfabesi ekonomik şifreler ile telafuz edilebilir kullanım kılavuzunu dünya siyasi haritasına kapsayıcı biçimde kabul ettirdi.
Bunun devletler hiyerarşisinde karşılığı kesinlik kazanmamakla beraber G7, G20, Brics, Shanghay vb.nin dışında ve ötesinde, sayıca az olandan çok olana doğru küresel, bölgesel, sıradan sınıflamalarıdır.
Etki alanı açısından henüz yeni kabul edilebilecek küresel sıfatı için 19.asırda topraklarında güneş batmayan imparatorluk namı ile Birleşik Kırallık, 2. Büyük Savaş sonrası en büyük kazançlı Birleşik Devletler ile Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği için de kullanılmıştır. 21.asırda Çin adı geçmektedir.
Bölgesel güç tabiri ise zamanın şartlarına göre değişken, iç ve dış münasebetlerde kontrollü karmaşık bileşenler kümesi ve küresel mahiyette dengeleri değiştirme hassasiyeti, ağırlığına sahip devletlerdir.
Devletler sisteminde, diğerleri veya sıradan şeklinde nitelendirilen devletlerin sayıları fazla olmakla beraber etkinlik organizasyonu açısından edilgen, muhtelif nedenler ile yeterli olmayan bütünlük ve bağımlılık görüntüsünde yer alırlar.
Bugün gelinen noktada fazlasıyla zikredilen toplumsal ve ekonomik sistemin yaratmış olduğu bilhassa iklim tahribatının, küreselleşmenin özgürlük, demokratikleşme getirmenin yanında iklim politikaları bahanesi ile varolan ekonomik yapılar üzerinde geleceğe matuf tesir hevesinin varlığı ortadadır.
Ayrıca tüketim politikalarının insan yaşamının merkezine konmuş bulunması, gelir dağılımında eşitsizlik, üçüncü dünya ülkelerinin giderek yoksullaşması, sosyal güvenliğin azalması gibi olumsuz değişikliklere yol açtığı da düşünülmektedir.
Kritik dönemeçlerde çare üretebilme becerisi hele konu iklim gibi gezegeni ve insanlığı ilgilendiren konularda alınacak karar ve tercihlerin genelde bugüne kadar olan uygulamalardan farklı olarak insanlığın hayrına olacak şekilde kullanılabilir.
Böylece bir süredir alışılagelmiş temelde ranta dayalı ticari rasyonalite bertaraf edilebilecek, ideal hedefler yolunda sağduyu ve kararlılık ön alacaktır. Bu sebeple uluslar arası tabloda bölgesel güç dirayeti önem kazanır.