Cumartesi, Kasım 23, 2024

Vizyonsuz Muhalefet…

İktidar olmayana muhalefet, muhalefetin en büyük partisine de ana muhalefet denir. Ana muhalefet demek iktidar olmaya en yakın parti demektir. Bir parti gelişir ve muhalefetin en büyüğü olursa, büyük parça küçükleri çeker örneğindeki gibi, diğerlerine göre daha fazla büyüme ve iktidar olma şansına sahip olur. Ana muhalefetin dışındaki partilerin seçim dönemlerinde iki aşamalı mücadelesi var, ana muhalefet partisini ve iktidar partisini geçerek zirveye çıkmak.

Birçok fıkra anlatılır, bir tanesinde cehennemde içi kısmen dışkı dolu bir havuzdaki günahkarların başında hiç zebani kontrol elemanı yoktur. Bu nasıl olur, birbirlerine omuz verip havuzdan çıkarlar deyince, zebani buradakiler Türkler, biri çıkmaya kalkarsa diğerleri onu aşağıya çeker, onun için kontrole gerek yok der.

Bu fıkrayı sevmem zira toplumdaki dayanışma kültürünü hiçe sayan bir mesaj verir. Bireyselliğin kişisel veya grupsal gelişmeye değil diğerlerinin başarısızlığına, yıpratılmasına dayandırılması üzerine kurulması yanlışını öğütler.

Türkiye’de “küçük partiler” kendi programlarını, vizyonlarını anlatmak yerine iktidara ve ana muhalefet partisine saldırmayı yeğlerler. AKP iktidarında, yani Erdoğan’ın tek adamlığı döneminde ise, iktidara eleştiri yapmak yerine tüm çabalarını ana muhalefet partisine yöneltmiş durumdalar. Üstelik Millet İttifakı adı altında 2023 seçimlerine birlikte giren partilerle, ana muhalefet partisinden kopanların kurdukları partiler daha da belirgin hale geldi.

Sözünü ettiğimiz ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisidir. CHP’yi yıpratmak için de genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu hedef alındı. Cumhur İttifakı içinde olanlar da kendilerini öne çıkarabilmek için, CHP kadar, iktidarın başı Erdoğan’ı da hedef alarak o geniş kitleden sağladıkları destekten aldıkları paylarını genişletmeye çabalıyorlar. Bu iş o kadar kolay değil.

2023 Seçimlerinden sonra siyasi partilerin Türkiye’deki siyasal yapılanmayı daha iyi analiz ederek daha net program ve vizyon ortaya koymalarını beklemek en doğal hakkımız. Ancak bu konuda biraz daha zaman geçmesi gerekiyor sanırım.

İYİ Parti genel başkanının, 26 Ağustos’ta yaptığı konuşmaya baktığımız zaman üzüntü duymamak elde değil. İktidarın seçimi kazanmasının üzerinden 90 gün geçti diyor ve ekliyor: “2019’da teklifi biz götürdük, ittifak kurduk, başarılı olduk. Önümüzdeki yerel seçimlerde kendi kadrolarımızla, milletimizin huzuruna çıkacağız ve göreve talip olacağız. Yerel seçimi bir genel seçim rekabeti çerçevesinde okumadan, yerel özellikleri dikkate alarak, milletimizin iradesinin tecellisine imkân sağlayacağız.”

Büyük taarruzun başladığı Afyonkarahisar’da verilen mesajın özeti bu. Diğer partilere de “siz de kendi adayınızı çıkarın” diyor.

Muhalefeti parçalamak, yerel seçimde daha etkisizleştirmek için bu öneriyi AKP yapsa anlarım. Zira onların işi her partinin içindeki muhalefeti tahrik etmek, yandaş basınla desteklemek. Bu öneriyi İYİ Partinin liderinin yapması yeterli destek bulur mu? Sanmam.

Böyle giderse İYİ partinin kamuoyu desteği azalır mı? Olabilir.

Muhalefet partileri iktidar olamasalar bile, vizyonlarıyla toplumda referans gösterilmek durumunda olmalılar. Ülkedeki siyasal yapılanmada tutarlılık böyle olur.
Yoksa Türkiye’deki 135 parti arasında tabelaları ile anılmaya devam ederler

İskender Odabaşoğlu

Diğer Yazarlar